Dostoyevski'ye göre nerede olduğunu bilmediğimiz hayattır. Gündüzleri maskemizi takıp, toplum içine karışıyoruz. Ve Bize biçilen rolü oynuyoruz. Hepsi bu.
ve biz kendimizi iyi hissetmeden önce hayat, bizlerden bir şeyler başarmamızı isteyen bir olgudur.
okul diplomamız kazandıklarımızla kaybettiklermizle hakettiğimiz olmuş olabilir ancak; hayat öyle değil. üstelik küçük düşmek de var hayatın içinde alışmak gerek.
hem okuldakiler gibi yaz dönemi güz dönemi yarıyıl sömestri gibi dönemleri de yok hayatın ve maalesef yaz tatili de yok.
televizyon gerçek hayat değil. hem o siyah-beyaz filmlerde gördüğümüz insanlar da gerçek hayatta renkliydiler. üstelik dünya dönmeye biz doğduğumuzda başlamadı.
şu yaşadıklarımızı yaşayan ilk ve tek insan da biz değiliz.
kusursuz değiliz hiç birimiz ve olmak zorunda da değiliz... fırsatı varken keyfini çıkarmak gerek.
kütüphanemi leziz kitaplarla süsledi, 4 yıl abonesiydim. o zamanlar ismet özel, mehmet ali izmir, murat menteş, murat zelan, hakan albayrak, suavi kemal yazgıç, gökhan özcan'ın sütunlarıyla yükselttiği bir abide gibiydi. hala aynı yayın politikasıyla yola revan oluyor.
ne zaman bir şeyleri kendim tuzla buz etsek gerçek hayat deriz. hayatın gerçeği bu değil aslında. bizim kendi gerçeğimiz bu.yaşarken zamanın ileri aktığını biliriz de dönemeyiz geriye deriz.
mor ve ötesi eski gitaristi derin esmer'in 2009 tarihli EPsi. beni benden almış olan mükemmel çalışma.
"gerçek hayat gerçek hayat seni rehin alacak kendinden uzaklaştıracak."
gelelim eleştiriye; böyle bir derginin geçmiş sayılarının ciltlenip kitap haline getirilmemiş olması ayıptır. dokuz yıllık sayıların altı aylık ya da yıllık olarak bir araya getirilip kitapçılarda satışa sunulmasını ne zaman yapacaklar merak içersindeyim.
ibrahim ormancı'nın teneffüs sayfalarında bu hafta '' güya muhafazakarlaşıyormuşuz '' adlı yazısı ve '' yetim çocuk '' adlı şiiriyle dikkat çektiği dergi.