birinin hayatınızdan öylece geçip gitmiş olmasının yarattığı sarsıntı. sarsıntıdan kaçacak biyer aramak, bulamamak ve bunu saklamak üzere surata yapıştırılmış yalan bir gülümseme.
önce insanı yakan bir acı, ardından acının yerini alan, insanı çileden çıkaran delicesine bir öfke, sonrasında sevgiliye duyulan, insanı yakıp kavuran çılgın bir hasret, en sonundaysa bir alevlenip bir sönen aşk kıvılcımları.
çöpçünün tenekesinde sararmış, solmuş yapraklar ve terkedilmiş yalnız kalmış çıplak bir ağaç. boş kadeh ve şarap şişesi. plakta çalan bir ayrılık şarkısı. kim ne isterse o makamdan...
aşık olduğunuz sürece yapmış olduklarınız, dinlediğiniz müzikler tekrar yapıldığı taktirde hep bir retrospektif havaya bürünürsünüz ve o aşık olduğunuz havayı tekrar solursunuz o an.
herşeye yabancı olmak,zamana ayak uydurmama isteği,bir hırsla yaşama ve bu hırs yüzünden kimseyle muhatab olmama durumları,evden dışarda aslan gibi eve gelince duygularını cami avlusunda mendilin içine koyup duvarlardan ağlayarak yardım bekleme halleri,kapı çalınca deli gibi kapıya koşuşturma belki gelmiştir diye umutsuzlukların misafirhanesi olma çabaları,acı çekmeyi özümsemek ve giderek bu duyguyu benimsemek ve vazgeçememe halleri,ansızın reklamları izlerken bile bu beraber izlegimiz reklamdı diye hem ağlayıp hem tv yi parçalama istegi vb gibi bir dolu vs ler ...