önce insanı yakan bir acı, ardından acının yerini alan, insanı çileden çıkaran delicesine bir öfke, sonrasında sevgiliye duyulan, insanı yakıp kavuran çılgın bir hasret, en sonundaysa bir alevlenip bir sönen aşk kıvılcımları.
birinin hayatınızdan öylece geçip gitmiş olmasının yarattığı sarsıntı. sarsıntıdan kaçacak biyer aramak, bulamamak ve bunu saklamak üzere surata yapıştırılmış yalan bir gülümseme.
yarım kalmışlık hissi.kahrolası bi ton ukde.yüzlerce sms.yazdığı şiirler.bir çift baget.dinle dediği her şarkı.başbaşayken size çaldığı her şarkı.aynı kulaklıktan dinlediğiniz yılmaz erdoğan şiirleri. kalmıştı bir zamanlar "o"ndan geriye.. şimdi hiçbir şey yok ama! hiçbir şey. herkes kendi yolunda, mutlu olmaya çalışıyor ya ondan.
edit: ha bir de "insanın insana ettiği en yalan yemin; aşk!" sözünün doğruluğu...
şayet yaşanan duygunun adı aşk ise, hele de kişilerin ilişkisi gerçek bir aşk ise sonu gelmeyeceği için, ardı arkası da olmayacaktır, kişiler birbirinden uzaklaşsa, kopsa, başka insanlar da olsa artık hayatlarda, aşk hala kale gibi kendini koruyacağı için, ancak gerçek bir aşığın ardından kalanlar olabilir, ki o da enkazdır, yıkıktır, hüzündür.
her yüzde o'nun yüzünü görürsünüz fakat hiçbir göz o'nun gibi bakmaz, sesi gitmez kulağınızdan her seste o'nu duyarsınız. gülersiniz halinize çocukca peşine kalabalığın içerisinde kaybolur gidersiniz.
geçirilen onca güzel zamanın ardından, kalbinin her bir yanına dağılmış aşk kırıntılarını tek tek toplama ihtiyacı duyarsın. bunu belki tek başına, belki bir başkasının yardım etmesini dileyerek yaparsın bu toplama olgusunu. fakat çoğu zaman yardım etmesini istediğin kişi de yardım edemez. aslında teksindir; hayatında biri olsa dahi. o teklikle tek tek toplarsın arda kalan kırıntıları; ta ki o geri dönene kadar. fakat o asla dönmeyecektir. kısacası gerçek bir aşkın ardından kalan tek şey acı ve acı ile hatırlanan güzel anılar.