onun seni unutacağını değil .senin onu unutabilme ihtimalini düşünerek acı çekersin .onu anımsatan en ufak kağıt parçasını bile saklarsın bu ihtimale karşı.
her nefes alışınızda içinize dolan acı,
şarkılardan kaçmak,
uykusuzluk,
gözlerinizde ki kocaman boşluk,
gökyüzünden yeryüzüne inmenin vermiş olduğu şaşkınlık,
.
.
.
.
hiçlik...
düğümlenmiş bir boğaz ve yağmur yüklenmiş kara bulutlar kadar nemli gözler kalır gidenin ardından. artık güneş eskisi gibi doğmayacak sanılır, yağmur daha bir antipatik gelmeye başlamıştır ve durup dururken aklına düşer hayali... yapacak bişey yoktur. yer ve gök arasındaki o koca boşlukta bunalmaya, nefes almakta zorlanmaya başlamışındır. ve derken aşka olan inancını kaybetmek noktasındayken, tam da "onu unuttum" diye kendine tekrarlarken. birdenbire bir fotoğraf çıkar karşına yanyana poz verdiğiniz... veya bir arkadaş ondan bahseder gelip size... bakışlarınız, o zor bela normale döndürdüğünüz bakışlarınız, yeniden belediyenin yeni yaptırmış olduğu asfalta çevrilir. çok şey söyleyen olur sizi karşısına alarak. çok şeylerden bahsedilir... kimisi "salla oğlum takılma bu kadar" derken bir diğeri "yazık ettiniz bir inat uğruna" diye mırıldanır. en doğrusunu siz kendinize söylersiniz her zaman olduğu gibi "bir gün gelecek" dersiniz "bir gün"... ömür biter de gelmez o "bir gün". ama bir kulp bulup tutunmak lazım hayata o "bir gün" hayata ait bir kulptur. ocakta fazla kalmış bir tencere kulpu gibi bir kulp...
önce şaşkınlık gelir. nasıl oldu neden oldu bu ayrılık diye düşünürsünüz. sonra birden ne kadar çok yıprandığınız ve yıprattığınız gelir aklınıza. "böylesi galiba daha iyi oldu " dersiniz. gider bi duş alır televziyonun karşısına kurulursunuz. huzurlu dakikalar başlamıştır(!) öylesine kanalları turlarken(artık rahat rahat gezersiniz kanalları nede olsa futbol programına rastlasanız bile durmak zorunda değilsinizdir) bir klip ilişir gözünüze. siyah beyaz çekilmiştir. büyük bir aşkın ardından bir ayrılık gelmiştir. aradan uzun yıllar geçmiştir. herkes kendi yolunda kendi hayatını yaşamıştır. ve tabiki yaşlanmıştır. bir gün bir zamanların genç şimdinin yaşlı kadını mezarlıktayken bi mezar taşı ilişir gözüne üstündeki yazı en büyük aşkına aittir... yağmurlar boşalır gözlerinden. işte böyledir klip. klibim bittiğini anladığınızda aşkınızın bitmediğini hala sizi kaybetme korkusuyla( oysa ayrılık vardır ve artık kaybedilen kaybedilmiştir) karşı karşıya getirdiğini anlarısınız. eliniz telefona gider; numarayı çevirirsiniz... ama nafile ara tuşuna basamazsınız. herşeyinizi paylaştığınız, her halinizi bilen ve her halini bildiğiniz adamla aranıza artık gurur girmiştir. bir telefon etmekten bile acizsinizdir. ondan sonra gecelerce günlerce süren uykusuzluklar, ağlama nöbetleri, sinir halleri, nefret, aşk... ne kadar duygu varsa hepsini yaşarsınız. işte gerçek bir aşkın ardından bunlar kalır...