emile zola nın işçi haklarını harika bir şekilde anlatan romanıdır.
Emile zola öldüğünde dönemin fransız okurları inanamaz sokağa çıkar ve "jerminal" diye bağırır. emile zola nın cenazesinde yaklaşık 17 kişi * birbirini ezerek öldürür.
(bkz: jerminal)
germinal kelimesi aynı zamanda ürün , hasat,bereket gibi anlamlara gelmektedir.
ankara - bayburt yolunda okuduğum bir roman. cidden o akşamın o saatinde o kasvetli yolu çekilir hale getirmiş bir roman. bana kalırsa zola abimiz bu romanında işçilerin hangi durumlarda isyan edeceğini ve bu isyan sırasındaki örgütlülük durumunu ele almıştır. okuduktan sonra öğrendim filminin olduğunu buda ayrı bir isyan sebebi.
şu an ülke olarak yaşadığımız acının aslında tüm dünyadaki global göbeği yağlılar daha çok göbek bağlasın diye işci hayatının nasıl hiçe sayıldığını anlatması açısından çok önemli bir kitap. okumadıysanız okuyun, hatta siyah-beyaz filmi var izleyin. para babalarının şerefsizlerin ve dahi kansızların her devirde olduğunu ve tükenmediklerini daha iyi göreceksiniz. o lanet çukurda her ay kazalar oluyormuş zaten. para gelsin de nasıl gelirse gelsin. işçi mi? sokakta işsiz çok nasılsa 150-200 ne farkeder onlar için. toplarlar gelirler, kütük taşıtırlar o madene girebilme şansı yakalasın diye insanlara. sinirden hırstan duvarları yumrukluyorum. öfkem bedenime sığmıyor.
bugün tekrar akıllara gelen emile zola kitabı. zola'nın bu kitabı yazdığı dönemden bugüne pek bir şey değişmemiş dünya düzeninde en azından ülkemiz adına. yazık...
kitap yayınlandıktan sonra fransa da maden ocaklarında reformlar yapılmış daha donanımlı hale getirilmiş.1993 yapımı filmi türkiyede de büyük ilgi görmüş o zamanlar. görülen o ki ders alınamamış, şu sıralar izlenmesi en gerekli filmlerden biri olsa gerek.
en usta yazarlardan hatta bence en ustası zola nın şaheseridir. bik bik öten sözde sosyalist bebelerin okuması şarttır. özellikle twitter ve face sayfalarına soma fotoları ekleyen gerzek bebelerinde okuması şarttır.
zola'nın en iyi kitabıdır bence. bir diğeri için: (bkz: meyhane)
--spoiler--
150.sayfadan sonra kitabı resmen ayakta okudum. işçilerin o umutları beni hırpaladı.
aslında sosyalizm, kapitalizm dışında kitap bize insanların ne kadar da ikili olduğunu anlatıyor.
Batı ülkeleri/halklarının da büyük yokluk ve zorluklarla bu günlere geldiğini gözler önüne seren yapıtlardan biri.
Çaresizliğin ne olduğunu hissettirir, belki empati yaptırır.
Geçen 150 yılda bizse yerimizde saymayı sürdürüyoruz.
(bkz: 4 aralık dünya madenciler günü)