akşam akşam hüzünlere gark olan yazar. durduk yere, çocukluğumuzdan kalma hüzün veren detaylardan biri olan 'kuruyup örtüye yapışan pirinç tanesi' geldi aklıma. sabah olup da kahvaltı yaparken örtüdeki o pirinç tanesini gördüğümüzde, dün yemekte pilav yediğimizi hatırlardık hani.
işte bazen hayatı kuruyup örtüye yapışan bu pirinç tanesi modunda yaşarız. hayattan beklentilerimiz azalmış, sevdiklerimiz gitmiş, hoşlandığımız kişiye mesaj yazmışız, görmüş ama cevap vermemiş, kurduğumuz hayaller yıkılmış ve kendimizi hiç hayal etmediğimiz bir hayatın içinde bulmuşuz gibi. benim şimdi tropikal bi adada viskimi yudumlayıp kızların uzattığı salkımdan erol taş misali üzüm yiyor olmam gerekirken, sabahın köründe kalkıp otobüs çilesi çektikten sonra imar bankası'nda iş başı yapıyorum.
solunum makinesine bağlı maraton koşucusunun son yüz metreye girerken yüzünün, ağlayan bir yarasanın kahkahayla gülmesi şeklini aldığı anda hissedilen kekremsi duygulara çalan bir insomnia mahmurluğu etkisi yaratan bir tavuskuşu sahteliğine benzeyen bir karadeliğin en kral kankasının çekim etkisini yaratan yazar. dost yazar dost! *
şu an şok olduğum kişilik. dikkat çekince entrylerine bi bakayım dedim, adam ful entry-nick lan. bi an zamanda geriye gittim sandım harbiden. başarılı.
bugün acil halledilmesi gereken bir iş için pamukbank'a giden, ama işini halledememesi üzerine bankadaki görevlilere sövüp gelen yazardır. bugün yaşadığım olay temsili;
#24130759 burada da belirttiği gibi, kızlar konusunda biraz çekingenlik yaşayan mulayimadam nickli arkadaşımızın gözlerini biraz açmak için onun ekürisi olmuş yazar. zaten bu alemde ben 1, barney stinson 2'dir. suit up dostum!