Genellikle siyasi yazılara takıyordum ama iş pazarlama olunca da buna el atmalı diye düşünüyorum. özellikle de içinde bizzat çalıştığım sanatsal içerik söz konusu olduğunda.
şimdi..
ali bey demiş ki filmin isminin tt olması değil gişe ölçüdür. ben de katılıyorum bu kısmına; sonuçta çok gişe, çok para, bol ciro, filmle ilgili muhtemelen yatırımların odaklandığı kalem olması açısından anlamlı. ama bunun tt olması ile ne ilgili var-yok anlamadım. yapımcılar insanların filmle ilgili beklentilerini arttırmak istemiş olamazlar mı? beklentinin yüksek tutulması bir pazarlama hatası olarak mı gözüküyor? gel bana bunları anlat ali bey? yok, çizip geçmiş, ömer üründül kalibresinde sinema tespiti.
ayrıca sormak isterim, bir filmin iyi olup olmadığını gişe başarısı mı gösterir allahaşkına? shawshank redemption ve se7en IMDB listesinde kafaya oynayan filmler; her ne kadar tepedekiler genellikle bütçelerinden yüksek gişeler de yapmış olsalar, en baştaki film ve başkalarında durumun farklı olması bana gişe başarısı ile filmin iyi olması arasında bir ilgi olmadığını ispat etmektedir diye düşünüyorum. ülkemizde recep ivedik serisi filmler kafaya oynarken, çekilmiş en iyi film olduğunu düşündüğüm yol un siyasi yasaklı olduğu için çekildiği yıllarda gösterime bile girmemiş olması zaten rekabetin ne kadar adil olduğunu gösterirken, bunu söylemek samimiyetsizliktir. ayrıca, filmin gişede çakması sonrasındaki dvd vb. gelirlerinin de deüşük seyredeceğini göstermez. ki sanırım bu tarz durumlarda tv'ler de filmleri gösterime sunmak için belli meblağları feda edebilir. anlayacağınız, neresinden tutsanız elinizde kalan, gerizekalıların he he demesi dışında zerre değeri olmayan bir analiz ile karşı karşıyayız.
canımı sıkan, niye her işimiz bu kadar kalitesiz ya, niye??
şaka gibi haber. kardeşim istanbul'da hangi gün ve saat trafik az da şimdi özellikle dikkat edecekler? ben net söyleyeyim, herkes sürekli bilinçli davransa trafik yükü hafifler. bunu altlatmanın en önemli yolu, herkes için gittiği şeridin hakkını vermektir.
şimdi buradaki haberde beklenilen tepki herhalde şu: yuuh pis amerika, bırak türk çocuğunu! ben olması gerektiği gibi okuyacağım:
kardeşim, adam istenen kriterleri taşımıyor, dahası teslim ettiği malda da hata var. bak amerikan hükümetine yanlış yapana ne yapıyorlar, bahsi geçen meblağ 50.000 adet. 60 yıl hapis ve para cezası. yani diyor ki, sahtecilik bana yaparsın haa, sıkıyorsa bir daha bir insan evladı aklından geçirmeye kalksın!
bizde adam trilyonluk ihale götürüyor, işini yapmıyor, bizim hükümet üstünü örtüp adama yeni ihaleler veriyor. radyo tv sahibi de oluyor da bir allahın kulu eleştiremiyor bir de. marmaray ihalesi kime verilmiş, teslim süresi ve şartları neymiş, ne ne zaman teslim edilmiş; inanmazsanız bunlara bir bakın. ama bu gerizekalılıkla anlama ihtimalinizi düşük görüyorum, komplo montaj dış güçler paralel der geçersiniz en fazla.
haberde tek nokta dikkatimi çekti: gazeteciler gelmesin diye set çekilmiş diyor. lan çekmeyin set met, biz istemiyoruz uğursuz suratını görmek ki; bir de hırsızlık çırağı oğlu da yanındaymış. arabada işe gidip gelirken, bilgisayarda haberleri okurken, evde tv izlerken, gazete okurken hep aynı uğursuz suret karşıma çıkıyor duruyor. ya istemiyorum, çekmeyin, haberim olmasın, duymayayım ya! set çektiriyormuş, ya hiç çıkmasın karşıma, istemiyorum ki! haber değeri taşısa neyse, cumaya gitti, mezarlığa gitti, elinin körüne gitti, boş boş işler.
popüler başka birşey bulsun bu salak gazeteciler, bu kadar olmaz ya! yeter anlıyor musunuz, yeteeeer!
buyrun işte. yabancı firmalar türkiye'de fabrika kuruyorlar, sonra burada ürettikleri arabaları yurt dışına satıyorlar. türkiye'deki firma yurt dışına satış yaptı gözüktüğü için ihracat yapıyoruz, rekor kırdı diye durumu sahipleniyorlar, ihracat rakamımız yükseliyor diyorlar. tabii satıştan elde edilen kar bizim ülkede kalıyor değil mi? ben de gerizekalıyım, yedim?!? afiyet olsun, ben almayayım, dokunuyor.
ülke iç karışıklık haline gelmişken de itinayla verilmeye devam edilen haber ve bilgilerdir. tek tek kategoriye koyamam, bu başlık altında seceresine merak eden varsa tek tek baksın. gerekçelendirmelerimde nihat gençin yazıp söylediklerine de atıfta bulunacağım, neredeyse bir yıl önce suriye'de esad'ı teoride gömüp pratikte çuvalladığımız günlerde akp'ye seslenip bu işe tek başınıza girmeyin, yanlış işler yapmayın, diğer partilerle işbirliğine girin bu iş sizin boyunuzu aştı diyecek kadar öngörülü analizler yaptığı için söylüyorum bunu. zaten yazacaklarım da o günden belli olmayan, beklentilerin dışında gerçekleşenlerle ilgili olacak.
bilmiyorum daha önce yazdım mı, ama uzun bir süredir hissettiğim birşey var. bu kadar gerzekliği peşpeşe sunup akılcı bir çıkış kapısı hiç gösterilmemesinin tek bir izahı olabilir diye düşünüyordum. o da insanları çıldırtıp birbirine düşürmek diye. ne yazık ki o günlere gittikçe yaklaşıyoruz, kara bulutlar da üzerimize çökmeye hazır yıllardır tepemizde bekliyor zaten.
gezi direnişinin ağzına sıçanlarla başlamak istiyorum. aşağılık yaratıklar, orada biz barışı istedik, insanların ayrılmadan bir arada yapabileceklerini göstermeye çalıştık. güzel günlerdi, yağmurlu havada açan güneş ve çıkan gökkuşağı idi o günler. siz ne yaptınız? ha, ne yaptınız?? yakıp-yıktılar dediniz yalancı aşağılıklar! yurt dışından destek var dediniz, hapse tıkmaya kalktınız, insanları öldürüp katillerini korudunuz aşağılık yalancılar. ne oldu lan ne oldu?? neyi kurtardınız? geldiğimiz yere bak, aylardır bas bas bağırıyoruz bir tane uluslararası muhattabımız kalmadı diye! kendi yöneticilerimize laf anlatamıyoruz, çünkü onlar bizi insan yerine koymuyorlar. halk desen daha o günlerden beri söylüyoruz, basın dediğiniz sermayedar basını, kapınızın önünde bomba atsalar, evinize ne idüğü belirsiz adamlar gelip sizi dağa kaldırsa; bu adamların çıkarına ise seslerini çıkartmazlar, ispat ettiler dedik. ee? gezi'de yakıp yıkılmışmış da, bilmem neye geziciler niye hassasiyet göstermiyormuş da... Bu mudur lan o kadar patırtıdan çıkarttığınız? Kendi zihinsel iradesine kendisi hakim olup olmadığı tartışmalı bir insanın * ağzından her çıkanı, her düşüncesini doğru kabul etmenin samimiyet ölçüsünde bir sınırı var, belli noktalarda kabul de; yahu bir kişi bile aranızdan sormuyor mu "bu nasıl bir adam, partisi nasıl bir partidir de yedi düvel her türlü boku yiyorken bu adamlar gerçekten kusursuz her işleri mükemmel mi?" diye?
hükümet yardakçılarıyla devam edelim.siz mutlusunuz, problem yok tabii. televizyonlarda belli çerçeveden çıkmayan haberlerden haberdar olun, o çerçevedeki dizileri izleyin, karolanmış kesilmiş filmleri izleyin, o kafanın inşa ettiği şehirlerde yaşayıp o yollarda yürüyün, yağmurda ıslanın, o lanet şarkıya eşlik edin amk. umrumda da değil, zaten yazan benim: mümkünse siz onların tüm icraatlerinden faydalanın ben iyisini de kötüsünü de istemiyorum. istemiyorum kardeşim! biliyorum, çünkü bugün jeton düşmedi; buraya sürüklendiğimiz ayan beyan belliydi, vatan-millet edebiyatı yapıp bizi cepheye süreceğiniz belliydi, ateşe odun misali önce bizi atacağınız belliydi, kaç yıl önce söyledim. adamların söylediği ile yaptığı tezat birbirine, her türlü maddi değeri onlar harcar-yer, her türlü manevi değer onlar sömürüp sonra paçavra gibi kenara atsın diye vardır. yeter ki sizin oylarınız düşmesin, bundan it gibi tırsarlar işte. hadi benim yaşamımın onlarca yılında kazanabileceğim parayı koluna saat diye takanlar tırsar da, ya pardon bu kadarını alamayanların kefen falan giyecek kadar savunacakları ne var? niye bilendiniz oğlum, kime karşı bilendiniz?
peki ya şimdi? bakın, o marifetli şahıs ve akıl hocası olan bugünün başbakanı aldı soktu bizi bataklığa. nasıl çıkacaklar ben de bilmiyorum. pembe dizi izler gibi uzaktan bakalım dedikçe içine çekiliyoruz. kurtulmak için çırpınırken tutunmaya çalıştığımız dallar da çürük çıkıyor; inanmayan chp ve mhp'nin tüm bu süreçte ne etki yaptığına baksın. ya ne yaptınız arkadaş siz?
hükümetteki icraatçiler! yugoslavya örneği vardı, komşu komşuyu boğazladı aman o hale gelmeyelim dedikçe, kürt-alevi-ulusalcı diye etiket etiket üstüne yapıştırdınız. x lobisi y lobisi dediniz, alın ulan geldiğiniz yer burası işte! atatürk'e, cumhuriyet'e bok atıyordunuz ya, işte ülkede bulunduğumuz halden onlar ilerlemiş ve medeniyet olarak, yapı olarak bir yere taşımışlardı. eleştirecektik belki evet, ama biz de birşey inşa edebilip iyi-kötü karşılaştırmasını yapacaktık. ya siz neyi inşa ettiniz neyi? ağaoğlu'na ihale vermeye, yiğit bulut'u tt yönetim kurulu'na sokmaya benzemiyor o iş, emek vereceksin. öyle süreç müreç deyip altını başkası doldurunca da anlatamıyorsunuz, eksik kalıyorsunuz. özetle bi boku beceremeyen bir güruh ve onların peşinden sürüklenen zavallılarsınız; akıl aldığınız da yok, sike sürecek aklınız da yok. şimdi hadi gidin cepheye diyeceğim, hangi cephedesiniz acaba siz biliyor musunuz? öyle devlete sızmaya kadrolaşmaya sokağa çıkıp insani hakkını kullanan vatandaşa gaz sıkmaya benziyor mu bakın. yazık, katledilen binlerce insan kim ve ne olursa olsun utancımızdır da, yanı başımızda olup bitiyor ağzımızı açamıyoruz. açıyoruz suçlu oluyoruz, başkası açıyor bu sefer gelip ulus devleti yarıp geçmeye kalkıyorlar. oraya kaçamayız ama kendi idarecilerimize de sığınamayız; kimiz lan biz? neyiz biz, bizi de mi öldüreceksiniz? bu mudur, ondan mı suriye'den kaçanları aldınız, kimler vardı aralarında? hatay'a o kadar ajan ondan mı doluştu, kim oğlum bu sokaklarda gezinenler? var mı tespitiniz, kucak mı açalım ne yapalım? bizden vergi alıp millete maaş bağlıyorsunuz, silah veriyorsunuz; belki iyi birşey yapıyorsunuz, anlatın da bilelim! ışid ile ne ilginiz var, terörist diyemezken şimdi niye çatışmaya gidiyoruz, daha önce misilleme şansı varken yanıt vermediniz de şimdi gidince ne yapacaksınız?
anlatacak, yazacak çok. sinirliyim, üzgünüm, hem de çok. gerizekalı yerine konmak, en çok o koyuyor, hem de çok!
Uzatmayacağım. Bu değişiklik gerçekten bürokratik engelleri aşmak için mi yapıldı yoksa vatandaşlığa geçen çoğunluğu Suriye'li yüzbinlerce kişiyi daha hızlı makyajlamak için mi?
yaa, hiç düşünmemiştiniz değil mi? hangisi daha büyük sorun bilemedim: konuyla ilgili art niyet olduğu şüphesinin yapılan her icraatte daha inandırıcı gelmesi mi yoksa art niyetin kendisinin sürekli var olması mı yoksa hepimizin bunları yiyecek kadar gerizekalı olmamız mı?
manşete çekilmiş, nedir diye baktım. fransa cumhurbaşkanı bizimkiyle görüşüyor, ab üyeliğimiz için olumlu sinyaller vermiş. ee? olumlu bakma ihtimalleri varmış.
birşey diyeyim mi? bakmasın şerefsizler, umrumuzda değil. ne bok düşünürlerse düşünsünler, fransa'nın benim hakkımda iyi düşünme ihtimalini haber olarak manşete çekmem demek, ne bileyim, kendimi fransa sömürgesi ülke gibi görüyorum demek. cumhurbaşkanım fransa'nınkinden statü olarak düşük demek. anlatacak daha iyi birşey yok demek. ab üyesi olma ihtimalini geçtim, üyeliğe fransa'nın olumlu bakma ihtimaline oynuyoruz.
uzun uzun yazamayacağım, hiçbir haltı beceremeyen vasatlar sürüsü ülkede sefasını sürüyor, azıcık aklı çalışan delirme seviyesinde, kafayı yormayan ve halinden memnun takılanlar da birebir etkilense muhalif, etkilenmeyince gözünü kapatıyor. farkında değilsiniz, ortadaki tablo monalisa değil, olsa olsa sürrealist akımdan bir tablo. elimizde sadece umut var, umutsuz umut.
Facebook gibi popüler sosyal medya araçlarındaki liste haberleridir. Sayfanızı boşuna doldurdukları yetmediği gibi ayrıca malca yazdıkları iki satırlık haberler için sizi kızdırırlar.
tayyip erdoğan'ın balon açıklamaları. o kadar fazla ki, daha haberi gördüm ve ilk defa çok büyük konuşacağım. affedilmez buyurmuşlar, affetme o zaman da görelim başgan? bildirelim hadlerini, bunun illa ki askeri olması gerekmiyor. kes ticaretini, kısıtla akışı, isyan et başkan! gemi ticaretini kapatalım mesela, ya herşeyi geçtim, oğlunun israil ile ticareti var, de ki protesto ediyoruz bu durumu israil'e bir süre gitmeyecek.
aah ah, öyle zekamız düşük ki bizim, o kadar yani! ayakları yere basan sıkı eylemlere ön ayak olsun kendisi, yazacağım buraya. kendime de en ağır hakaretleri edeceğim. sözüm söz.
varsayılan haline gelen haber ve bilgilerdir. hatta seviye o kadar düştü ki, geri zekalılara hazırlanmış demek lütuf gibi kaldı. haber ve bilgiler adeta kusmuk, balgam, sümük kıvamında ülkemde.
sebebi belli arkadaşlar, iktidar-muhalefet kavgasında değiliz artık. artık kavgamız şu: tek başına hayatını idame ettirebilecek, nitelikli insanların niteliksizler, becersiksizler iktidarı ile mücadelesi. bir bakın, iteklenerek bir yerlere getirilmiş insanların demeçlerine, icraatlerine bir bakın. bu kadar zamandır ne yapıyorlarmış kikim olsa yapar mantığıyla ele geçirilen yerlere bakın. tübitak diyeyim siz gerisini getirin. allahın izni, imanın gücüyle insan birçok işin üstesinden gelir tabii, ama teknik bilgiye sahip olamazsınız. politika yapabilir, lafı eğip bükebilirsiniz. hatta vicdanınız, o büyük imanınız elveriyorsa bunun sizi allah katında kurtardığını da düşünebilirsiniz. ama doğa kanunlarını kandıramazsınız, doğa insan zihni gibi manipülasyona açık değildir, allah ın takdiri işte; siz istemeyince ya da siz söylediniz diye su akmayı durdurmaz. şehirlerin doğal su kaynaklarının inşaatlarla azalması, hava kirliliği, gürültüsü, trafiği siz görmezden gelince yok olmaz.
artık tablolara sizin şaşı bakarak gördüğünüz resmi görmeye çalışmaktan yorulduk. siz de karaya vuracaksınız elbet, hayatta gerçeklerden daha kuvvetli ne var ki zaten? istediğiniz kadar gündem değiştirebilirsiniz, istediğiniz kadar gerçekleri eğip bükebilirsiniz, istediğiniz yeri ve kaynağı hortumlayabilirsiniz, istediğiniz muhalefetin sesini kesebilirsiniz. ama gördük bazı şeyleri, sınıra dayandınız artık. sizi idare eden üst akılların da maymun gibi oynayacağı insanların bu ülkede rahat at koşturduğu günlerin de sonuna belki çok ağır adımlarla ama, geliyoruz.
ne var biliyor musunuz? elinizdekileri kaybetmemek için hedef saptıracaksınız, tepkisiz kalacaksınız. ülkenin ateşe atılmasına, bölünmesine, iç savaşa girmesine falan ses çıkarmayacaksınız. bu kabak gibi ortada. şayet ses çıkmıyorsa bu, sizin ne mal olduğunuzu görenlerin sizin de yapamadıklarınızı idare edebilmek için kitlesel olarak yapabildiği tek eylem olduğu içindir. artık söz bitti, eylem bitti, eşyanın tabiatını olabildiği kadar geciktireceksiniz. ama siz de *sike sike işleri ehillerine teslim edeceksiniz. çünkü yapamıyorsunuz, manipülasyon dışında yapabildiğiniz tek iş bile yok.
ne yapabileceğinizi sanıyorsunuz ki, zeytin ağaçlarına çaresizce ağlayan insanları terörist diye etiketleyebileceğinizi mi? yoksa bu tabloyu unutturabileceğinizi mi?
bana şimdi gelin ve deyin ki türban özgürlük sembolü, onu takanlar dini inanışından dolayı yapıyor falan filan.
ve şimdi, siz imansız ilan ettiğiniz manken ve magazincilerin yaptığının aynısını sadece farklı bir imajla tekrar önümüze koyuyorsunuz. ben de diyorum ki bu milletin çoğunluğu gerizekalının önde gidenidir; çünkü kendine muhalif diyeni de dindar diyeni de, bilmemne diyeni de zamanında bu profile arka çıktı.
şimdi arkanıza yaslanın ki kıçınızdaki kınalar iyi kurusun. biliyorum bu yazıyı okuyup türbanlılara karşı çıktığımı düşünenler olacaktır. ben samimiyetsizliğe yanıyorum. bir de bir sürü insanı dinsiz imansız diye etiketleyip, etiketledikleri tüm insanlardan daha alçak, vicdan yoksunu ve esas kitapsızın kimler olduğunu gördüğüm için, bundan sonra başımıza gelebilecekleri düşünmek zihnimi yakıyor.
artık bu seviyeye geldi demek ki, gerçek hayat kesmiyor, futbol maçlarından kala kala oyunlardaki goller geldi. ilginçtir, spor haberleri manşeti oldu bu haber ve gazetenin ana sayfasında da dönüyor.
diyeceğim, demeyeyim ya, kabahat bende açıp açıp haber niteliğinde metin arıyorum bu sitelerde, ne gerek var?
artık biz de ileri demokraside ileri futbol yorumculuğu yapıyoruz. yenilirsen niye yenildin, berabere kalsan niye kaldın, suç teknik direktörde, yönetim onu demiş bunu yapmış, ya zaten yeterince çirkindiniz. şimdi de neymiş efendim, niye 9 gol atmışmış.
oha ya çüş! aklınızı nerede bıraktınız be ey şaşkınlar?!!? kardeşim bu futbol müsabakası. üç ihtimalli, 90 dakikada kaç gol atıldığı da keyfidir işin. 9-1 yenmişler de efendim niye çok atmışlar, fair play değilmiş... lan bak, bak oku:
burada amatör takımla karşılaştığında 9 tane atma, ayıptır, az at anlamına gelen tek ifade var mı? e daha neyi konuşuyoruz ki, lan bir takımlar galip gelince bok atmadığınız vardı, şimdi onu da tamamladınız.
arkadaş siz ne yiyip ne içiyorsunuz? ne izliyorsunuz, boş zamanlarınızda neler yaparsınız? kimlerle nerelerde takılıyorsunuz? favori renginiz, yükselen burcunuz ne?
soruyorum, anlamaya çalışıyorum ondan. normal olmadığınız belli, gerizekalılık da yok değil, ama insan vasfı taşıdığınızdan cidden şüphe etmeye başladım.
Ya, bir tarafımla güleceğim ama ses çıkartmak istediğimde pırt sesi çıkıyor.
yayını terkeden faruk mercan ismindeki tip, karşısına birisinin oturup saatlerce konuşsa birşey anlamayan; kendisi anlatsa, anlatmak için çırpınsa kendi ayağına takılıp düşen tipler gibi konuşmalar yapan acayip bir adam. siz, bu zekadaki tipleri yayınlara çıkartıp sirk maymunu gibi yayınlayarak reyting toplayıp haber programlarının içine ederken, karşılarında iyi niyetle birşeyleri anlatmak isteyen aydın kişileri çileden çıkartıp bunu reyting malzemesi haline gelirken terk ettik sizi izlemeyi.
bunun üzerine, karşısına faruk mercan dan daha anlayışsız, daha kaba, daha mal, daha çirkef birisini çıkartıp yayını terk ettirmeniz ve bunun yankı bulması falan önemli değil. daha 1 yıl önce yan yana oturup karşı görüşteki kişileri kızdıran mal adam rolünü yan yana oynayanların bu durumları ne güldürüyor, ne düşündürüyor, hiçbir anlam ifade etmiyor gözümüzde. insanda utanma arlanma olur azıcık, suratınıza tükürülse boşa gidecek adamlarsınız, azıcık manevi değerlerin gözetildiği bir ülkede suratınıza bakılmaz, zaten o mevkilere falan da gelemezdiniz. şimdi kendi halinize bırakınca sıçtığınız boku ekrana sıvar hale geldiniz, zavallısınız. inanmıyor, güvenmiyor, ciddiye almıyoruz; başbakan-cumhurbaşkanı için öyle ki onların her söylediğine sallanan başlı köpek figürü misali tepki vermeniz bizim açımızdan birşeyi değiştirmiyor.
Yani burada Odatv nin hazırladığı bir haberi koyacağım bir gün olacağı aklıma hiç ama hiç gelmemişti. Ama belirtmem lazım çünkü mürekkep yalamışlığın temel belirtisi, birçok kitap okumak, bir konuda çokça bilgi sahibi olmak değildir. O ilk aşamadır, ahkam kestiğin konuyu iyi bilmelisin ki getirdiğin eleştiri ya da tezin yerini bulsun. Bunun ardından da edindiğin bilgiyi sentezlemen lazım, tezinle tutarlılığına bakıp gerekirse tezini bulgularla paralel olarak güncellersin.
mesela türk mutfağını biliyorken, kırmızı biber sadece yemeklerde kullanılan bir baharattır diyebilirsin. ama bunu derken çikolatacıları araştırmadıysan, kırmızı biberin çikolatada kullanımını es geçer, cümleyi kurduğun için salak durumuna düşersin.
haberi hazırlayan arkadaşımız da buna benzer bir şaşkınlık içerisine girmiş, türk solunun emperyalizm tarafına fikren çekildiğini düşünüp bunu g20 protestolarıyla bağdaştırmak istemiş... de?
arkadaşım iç güvenlik yasası adı altında, protesto edeni-etmeyeni oyma hakkını polise veren yasalar çıktı, haberiniz var mı? bu yasayı çıkartan hükümete, sözde kendi kıçını sağlama alacak diye oy verme hakkı olan insanların yarısı oy verdi bu ülkede. millet salak mı, gerizekalı mı? adı muhalefet olan adamlar 3-4 ayda iktidar partisini indirmek için elindeki bariz şansı değerlendiremeyip, başarısız oldukları hem bu sebeple, hem de bir sonraki seçim sonuçlarıyla teyit edilmişken daha bunu başarısızlık diye kabul etmiyor da. gidip ideoloji kovalayacak adam mı kaldı? hayalkırıklığı içerisindeyiz be arkadaşım, ülke meğerse hiç bir halttan anlamayan adamların elinde oyuncak olmuş, ondan boka sarmışız. günden güne görüp kahroluyoruz. sen de bu haberle buna yeni bir örnek yaratacağına, ideolojilerin insan hayatında nerede başlayıp nerede bittiği üzerine biraz sosyolojik boyutta kafa yorsan daha iyi edersin. budur.
Spesifikleşmesine gerek olmayan, an itibariyle medyanın %100 üne hakim olan haber ve bilgilerdir. gerekçelerini açıklamaya gerek yok, son birkaç yıldır süregelen seyri bu başlık altında zaten tek tek izleyebilirsiniz. Ama şöyle izah edeyim, sadece bu başlıktaki Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik içerikli başlıklara bakın, bundan önce neler yumurtlamışlar bakın. bu adamlar, özellikle ilk ismini yazdığım şahıs bir de itelenerek saygı duymamız gereken bir figürmüş gibi bize dayatıldı. peki ne diyordu alt metinde? siz aşağı ve alt tabakasınız, şimdi biz iktidara geldik, bizi ciddiye alacaksınız, ama biz sizi ciddiye almak durumunda değiliz, almayıp kendi keyfimizce hareket edeceğiz.
ya şimdi ne oldu? medyadaki ileri yandaşlar oklarını bu şahsa çevirdiler ve gözüken o ki şimdiki akp düzeni yıkılsa bile artık siyasette dikiş tutturması zor. ama imkansız diyemiyorum, ki bu vatandaş kendine suikast girişiminde bulunuldu diye kozmik odaların talan edilmesi olayında, insanların hayatının kaydırılması olaylarında ön plandaydı. yapacağını beyan ettiği birçok açıklamayı yapmadı ve yıllarca çıkıp hassasiyet nutukları atıp tepkili insanların tepki göstermemesi için tampon işlevi gördü o kadar. ha bu işte başarılı oldu bence, bizim millet daha 50 yıl inanır bu hassasiyetlere, ona da şüphem yok.
ama benim derdim arınç değil. benim derdim, o kendi bildiği ve inandığını dikte ettirmek uğruna karşısındakini silindir gibi ezmekten çekinmeyen zihniyet. isimlendirmeli, buradan ilerlemek daha doğru.