2004 planı başlıklı yazıya bakın, yine malumun ilanı.
kurum olarak sınıflandırılamayacak bir örgütün mensupları, 2004 yılından itibaren devletin belirili kademelerine yerleştirilmiş, hem de göz göre göre. ha, bilmiyor muyduk, elbette biliyorduk da; günlerce buralardan bu hükümet devler araçlarını kullanamıyor o nedenle kanun dışı yapılarla koalisyon halinde deyince anlaşılmıyordu. bu kadar utanmazlığı, bu kadar aymazlığı artık ortalık yerde konuşur olmaktan rahatsız değiller. çıkıldı tepki de gösterildi, bunun gibi abuk yapılar, planlar, projeler herşey doğru ama eleştiri yapmak yanlış öyle mi?
(#22111143) da yazdım, diyorum, bir kenara yazıyoruz ki günü geldiğinde suratınıza tüküreceğiz. o yüzden hislerime tercüman olacak çeşitli küfür ve hakaret içerikli düşüncelerimi yazıya dökmekten kaçınıyorum.
Yazdım (#17820084)(#21076721), yazıyorum ve yazacağım. spor programları konusunun cılkı çıkalı çok oldu, ben futboldan soğudum, taraftarlıktan nefret ettim ama kimse dillendirmiyor çıldıracağım. yahu yapılan maçlarla ilgili konuşulan bir programda maç görüntüsü yok, bu iş nerelere gider deyince abartmış olduğum, her işin beli bir düsturu olduğunu da aklımda bulunduruyordum. insanların da bu tarz şeyleri görünce-okuyunca falan herhalde aklından bu geçiyor. Ee, buyrun hadi, ne diyeceksiniz?
zaten masada oturanlardan programın çapı belli; rasim ozan kütahyalı, adnan aybaba, ahmet çakar, ömer çavuşoğlu. ilk ikisi iki tane olmayacak, zerre ciddiye alınmaması gereken adamlar. yaşına hürmetten karşılarında efendi dururlar belki diye daha tecrübeli insanlar seçip koyabilirsin. o ikisi de maşallah her yaşta en genç insandan daha deli iki adam. ya buradan ne çıkar?
görün işte, sizin gündem yapıp zihninizi meşgul eden konuları konuşan adamlar canlı yayında oyun oynuyorlar tabletlerinde. bu gözükeni, bir de gözükmeyen planda ne yapıyor olabileceklerini düşündünüz mü? yorumcu, ortada geçen muhabbeti dinlemeye bile yeltenmiyor, oyuna kaptırmış kendini duymuyor. kafa orada değil yani. diğerlerinin ne kadar yerinde olmasını bekliyorsunuz, konsantre bir ekipte böyle bir insan barınamayacağına göre, diğerlerinde de durum farklı değil.
iyi ki az televizyon izliyorum, net söyleyeyim bugün karşılaştığım bu manzaradan utanıyorum. çünkü bu kadar bedavadan para kazanılabilen bir ortamda insanların kendi işlerini sahiplenmeyip başka hesaplar peşinde koştuğu bir duruma hepimiz sürükleniyoruz, bunun sonunu iyi görmemi beklemeyin benden. ne olur!
Ben artık sadece işin arşivini yapıyorum, çünkü artık çelişkiler, abukluklar yanıt verilecek sayıda değil ve işin cılkı çıktı. işleri yürütenlerin şirazesi belli ki kaydı, yazık ki bu kadar geri bırakılan işleri ele alıp normale döndürmek bile artık ciddi zaman istiyor. lafa bakın:
--spoiler--
Geziciler çevreciler biraz da Ergenenin kenarında dolaşsınlar yahu.
--spoiler--
Paşam, herkesin ayağının altında devlet parasını harcayarak kullanabileceği helikopterler ve şoförler yok. senin için belki iki dakikalık iş, ama insanların istanbul'dan uzunköprü'ye gelmesi saatler alır. sayenizde anadolu yakasından gelen için yarım günü bile bulur, bu trafikte. el insaf. bir ara taksim meydanı'na da uğrayın da bakın ne hale koydunuz oraları.
17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu sonrasında tek tek bakmadığım, uzaktan izlediğim haber ve bilgilerdir. yorar çünkü, herşeyin içerisinde komplo aramaya o kadar alışığız ki. o kadar herşeyden anlamaya çalışmaya programlanmışız ki; bir operasyon yapılıyor ilk sorular kim yaptı, niye yaptı, zamanlaması niye şimdinin yanıtları oluyor. ama şunu duyamıyorum; gerçekten bu yapılmışsa affedilemez diyen yok, sadece iddiası hükümet devirebilecek olayda bakanlar ve oğulları bu haltı yiyorsa daha başka neler dönüyordur diyen yok. yazdık arkadaşım, bakın arşive tek tek gerekiyorsa. kimin kimi geri zekalı yerine koymaya çalıştığını yazdık, sorulması gereken soruları da sorduk. ee ne oldu? o sorular yanıtlanmadı, daha da büyükleri gelmeye devam ediyor, birileri ortada top çeviriyor. da daha hala halk demiyor ki la bu adamlar niye sürekli çeviriyorlar bu topu?
arkadaş savcı ve polislerin işleri elinden alındı ya! sokaktaki adamın kafasına biber gazıyla ateş ederken tek bir memur feda edilmedi de ne oldu dünden beri üst düzey otuzun üstünde görevden alınma var? milyon hatta milyar tl yi bulan yolsuzluklar, ayakkabı kutularından çıkan para, yatak odasından çıkan para sayma makinesi iddiaları kol geziyor ve bunun gerçek olamayacağını düşünen kimse de yok. içimizde ne kadar çok vicdansız, gözü doymaz, ahlaksız ve çıkarcı insan var fark edebiliyor musunuz? asıl lağım patlağı bu işte. para birilerinin cebine girmiş, sen düzgün insanlarla bunları zor da olsa yerine getirirsin. getirirsin de, insan bozuksa ne yapacaksın?
ben söyledim daha önce, unutmayın, not alın. yarın değil ama belki günler, belki yıllar sonra bir gün gelecek ve bu düzene sesini çıkarmayanların suratına tüküre tüküre hesap soracağız. allah yanlış yola saptırmasın, herhangi bir düzenin bir parçası olmadan tabii.
Evet, şimdi bakalım. Bir davaya atanan görevli savcı var ve o dava dahilinde operasyon düzenliyor. sonra, o davaya yardımcı olmak amaçlı iki tane daha savcı atanıyor. daha sonra, başsavcı, davayla ilgili yürütmede ihtilaf olması durumunda üç savcıdan ikisinin görüşünün yeterli olduğunu söylüyor. geri zekalıya anlatır gibi anlatalım:
ali'ye görev veriliyor git bak bakalım depoda herşey yolunda mı diye. ahmet gidiyor ve bakıyor ki depodan birileri birşey yürüttüğüne dair belgeler var. belgelerle ilişkili şüphelileri şikayet ediyor. sonra diyorlar ki bu iş büyük senin yanına veli ile mehmet'i verelim. ama şikayet ederken aranızda tartışma çıkarsa oylama yapın, üç tanenizden ikisi ne derse onu yapın. örnek vereyim, ali dedi ki depoda kocaman bir delik var bunu söylememiz lazım. diğerleri diyecek ki hop dur bakalım delik olduğu ne malum, biz görmüyoruz ki. gel oylama yapalım. ali var dedi, veli yok dedi, mehmet yok dedi. delik yok o zaman, biz soruşturalım.
bana kimse hukukun bağımsızlığı-tarafsızlığı falan demesin, dönsün şunu baştan okusun. ne hale düştük ya!
Ben bu haberi şöyle okuyorum: Bir sürü ev yaptık, satın alınır diye düşündük elimizde patladı. e, kaymağını da yemek lazım ne yapalım? o zaman artış olacak haberleri yapalım, tereddütte olanlar satın alsın biz de zararsız şu işten sıyrılalım. belki yeni yılda üstüne zam da koyarız biraz, ooh oh.
lan oturduğum ev durduğu yerde kirası %100 prim yapıyor. neyin acelesi bu, bu kadar kapışılan şey ne? temel barınma ihtiyacını karşılayacağız. bence az kaldı, 2008 de abd nasıl krize girdiyse, bizim emlak piyasası da bu ekonomiyi kilitler ve zorlar. maaşlarımız artmıyor, artış ümidiyle yapılan iş görüşmelerinde maaşla ilgili eşşek pazarlığı yapıp duruyoruz. da nereye kadar? bana inandırıcı gelmiyor, kusura bakmayın, o kadar da gerizekalı değilim.
arkadaş aylardır yazıyoruz da suya yazıyoruz sanki. ortada büyük bir ihanet var ve başını medya çekiyor. bunu ispat etmek için yüzlerce örnek saydık hala jetonlar yeni düşüyor. siz ebru gündeş i alkışlayanları niye horluyor veya hadise nin şarkısından niye anlam çıkartmakla uğraşıyorsunuz ki? adamlar tonlarca parayı götürüyor, siz marabalığını yapıyorsunuz. sonra da size izlettikleri, dinlettikleri ve okuttuklarına tabi oluyor, oradakileri kabul ediyorsunuz. bütün bunların karşılığından onların aldığının milyonda biri size düşüyor işte. ben eleştiriyorum da izlemiyor muyum, izliyorum (bkz: o ses türkiye) yi. çünkü vakit geçireceğim başka alternatifim yok, istemezsen dizi izle diyorlar, ciddi takılacaksan da tartışma programı.
gezi olaylarında kabak gibi çıktı ortaya işte, herhangi birinizin evinden içeri devletin memurları gelebilir, size istediğini yapabilir, öldüre de bilir ve kimsenin de bundan haberi olmayabilir. insanlar ölüyor, mahkemelerini bile düzgün yürütmeyi fazla görüyorlar (bkz: ethem sarısülük) daha cık cık deyip kınama safhasındaysanız kusura bakmayın biraz geri kalmışsınız.
--spoiler--
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın dün Diyarbakır'da adayları açıklamasının ardından gece saatlerinde belediye binası saldırıya uğradı. Demir'in adaylığına tepki gösterenler belediye binasına molotof, havai fişek ve taşlarla saldırıda bulundu. Saldırı üzerine polis, belediye önünde zırhlı araçlarla güvenlik önlemi aldı.
--spoiler--
gezi direnişi ardından yaşadıklarımız, bu haberdeki iki bilgiye inanmamı zorlaştırıyor:
1) saldırıda bulunulduğu lafı. gezi dedik mi yakıldı-yıkıldı diye konuşup durdunuz, halbuki ortada yakılan yıkılan birşey yoktu, biber gazı fişekleri ve onların çıkarttığı yangınlar dışında. sonra herkes düşündü, bu kadar yıl doğuda benzer haberler yapılıyor ve bize oradaki gösterilerin tamamı terörist gösteri gibi gösteriliyor olabilir miydi? medyanın takındığı tavırdan bunun olasılık dışı olmadığına kanaat getirdiğimiz günden beri, kusura bakmayın, somut görüntüler olmadan bu beyanlara inanmayız.
2) polisin güvenlik önlemi için saldırı şart değil. istiklal caddesinin ortasında bile beş kişi toplansa otobüsler tomalar yığılıveriyor. o yüzden sanmıyorum ki mutlaka bir saldırı olsun.
dolayısıyla, geri zekalı yerine konmaya devam ediyoruz, yiyen yesin ben almayayım.
bir zahmet bakın, biz bunların hepsini yedik. tek tek okuyun, sindirmek zor oluyor. burada birkaçını paylaşayım diye düşünmüştüm, daha 2011 yılını bitirmedim 8 tane link var. hadi tek örnek vereyim, ulaştırma bakanlığından sonra izmir de belediye başkanlığına aday olmuş zat'ın açıklaması:
hatırlamayan olabilir, tren kazası oluyor ve trendeki 38 kişi hayatını kaybediyor. işte burada göreceğiniz pişkinliğe karşılık, ne toplu ölümleri normalleştiren geri zekalılar geldi geçti 10 yılda. tüh sıfatınıza sizin!
akp milletvekili ali şahin in sıçtıktan sonraki sıvama operasyonu görüntülerini boş geçmemeli.
öncelikle cuma namazına durmuş olmakla memleket idare etmenin birbirinden farklı ve ilgisiz konular olduğuna dair sağolsunlar iktidarları döneminde çokça örneğe şahit olduk. kaldı ki allah gibi secde ettiklerinin kimler olduğu da belli. ben demiyorum kabineden bir şahıs takdir etmiş:
be kardeşim, bir araya gelip bir işinizi görelim, onu da allah sevgisiyle yaptığınızı gösterin. ibadet etmek islamın şartı, ibadet etmeyenlerin olması ibadet edeni olağandan farklı yapmaz, olsa olsa ibadet etmeyeni daha olumsuz gösterir. ki bu da kul ile allah arasında, kimseyi ilgilendirmez.
--spoiler--
Başlarımız...Allah'tan Başkasına Boyun Eğmeyecek Başlarımız...Bizi Ne Korkutabilir ki?
--spoiler--
cami içerisinde elinde telefon facebook twitter takılan olsa tepki gösterirsin. bu ne şimdi ya? bu da işin normali, ama bir fark var. artık allah'tan korkmadığınız, dünya varlıklarını, hükmetmeyi ve hayatınızdan korktuğunuz; dahası liderinizden deli gibi korktuğunuz ortada. geri zekalı yerine 11 yıldır koyuyorsunuz, sustukça tepemize çıktınız. yeter gayri, hakikaten yeter!
24 Şubat 2014 tarihinde Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşması ile arkasından konuşulanlar üzerine bir şeyler yazmam gerekiyor.
Gezi Direnişi sırasında daha yoğun olmak üzere defaatIe ve defalarca belirttiğimiz bazı önemli konular vardı. Burada insani değerlerden, Haklardan, özgürlükten, kardeşlikten, bir arada yaşamaktan, haktan, hak etmekten bahsettik. Hükümet ve yalakaları, bu hakim güçler hor görerek, aşağılayarak, laf ebeliği yaparak geçiştirip durdular. Her seferinde somut gerekçe sorduk, elimiz boş kaldı. Küçük de olsa iyi birşey aradık, ama belli ki yapılacak-düzeltilecek çok iş var, olaylar hatta ülke çığrından çıkmış.
Artık abeslikleri işaret etmek, bu konularla ilgili yazmak ve çizmek anlamlı gelmiyor. Çünkü anlatım için farklı yöntemler üzerinden yürüseniz, yepyeni teknikler keşfetseniz bile; karşınızdaki insan duymak istemedikten sonra anlamı yok, hem de hiç!
Yahu arkadaş, bu başbakan yıllardır ağlamıyor mu, şu yapı bu yapı diye? E tüm ülkeyi teslim ettik hadi bekliyoruz, hala ağlama edebiyatı. Kardeşim, eğer bant sahteye araştırt bir zahmet. Tübitak, Polis, Asker, kimi seferber ediyorsan et. Ülke tarihinin en yetkili başbakanı, bir kaydın sahte olduğunu ispat edemiyor mu? Trafiğe takılması diye istanbul'da yollar kapatılan birisi bu kişi. Çık, ortaya koy, biz de diyelim ki "oh, şükür gerçek değilmiş." E bunu yapması gereken adam Robot lobisi diyor, Tübitak'ta kriptolu telefonla ilgilenenleri işten atıyor, kriptolu telefonlar, bile dinlemişler diyor. Arkadaş söyledik, bu kadar hakimiyet iyi değil dedik yıllar yılı. Elinizde tutun, anca rant sağlamaya kullanın. Karşınızda gerizekalı yok, artık göte göt demek isteyen bireyler var.
Şimdi, korkarım uzun ve sancılı sürecek; ama günün birinde defolup gideceksiniz. Kendi hükümdarlığınıza ortak ettiğiniz Medya ve iş adamlaryla birlikte hem de. Belli ki pisliğinizi kuşaklar boyunca temizleyemeyeceğiZ. Kötü taklitleriniz, gizli hayranlarınızla birlikte artık düşün yakamızdan. Bunu yazarak ya da söyleyerek ifade etmek bile, vakit kaybı artık. Ufak temizlikler başlama vakti, maalesef bunlar dahi vakit kaybı artık.
vaktiniz varsa bu başlığı okuyup tek tek olayların geldiği noktaya bakın. melih gökçek hakkını helal etmiyormuş. chp yi kötülemiş, daha dün (50-60 yıl öncesinden bahsediyor) Türkçe ezan getirmeye çalışan chp demiş. ben yanıt vereyim, daha dün:
insanlar tepki amaçlı sadece çıktıkları sokaklarda yaralanır hatta ölürken derdin belediye fıskiyesiydi.
bir genç türk evladı ankara sokaklarında polis kurşunuyla öldü, sen öldüğü yere polisle gurur duyuyoruz brandası çektin.
köklü ankaragücü kulübünü oğluna peşkeş çektin, batırdınız. ankaraspor u batırdın.
odtü lü öğrencileri, protesto ettikleri meydanı malazgirtle özdeşleştirip bizanslı yaptın.
atatürk orman çiftliği gibi bir hatıra, bir doğa sevgisi vatan yadigari ikonunu parazit gibi kemirmeye önayak oldun.
sen hakkını helal etmiyorsun da gökçek, sende hakkı olanlar sana ne desin? gözlerin doluyor da geri kalan zamanlardaki kindarlığını örtecek mi sanıyorsun? vadeniz doldu, can çekişiyorsunuz. neyse ki vicdanlı insanların evlatlarıyız, sadece olan biteni ve kendi kendinize ettiğinizi seyrediyoruz. allah'tan bulun.
öncelikle.. bu tarz bir haber genelde ana başlıklar altında, kocaman kocaman verilirdi. şimdi alt manşetlerde kalmış. yeni kimse tınlamıyor artık, bir önemi yok ne dediğinin. işe yaramayacağını biliyoruz. sonuçta yarın çıkar başbakan yalanlarsa, sözleri boşa çıkacak. ee ne gerek var? peki benim yüzümden mi? ayağınızda mantar çıksa suç attığınız cehape yüzünden mi? değil, sizin eseriniz.
ikincisi.. burada yazılanları biraz okudum sonra geçtim, niye biliyor musunuz? ya hiçbirşey anlatmıyor ki! başbakan yardımcısı, hükümet sözcüsü konuşuyor ama birşey anlatmıyor. niye bizi gerizekalı yerine koyuyorsunuz? yok mu kardeşim, bir kere bak sadece bir kere daha iyi birşey yapın ne olur? yazıyorum, bence beceremiyorsunuz daha iyisini onun için yapamıyorsunuz. hadi yedirin lafımı bak edit diye gireceğim söz. peki benim yüzümden mi? ayağınızda mantar çıksa suç attığınız cehape yüzünden mi? değil, sizin eseriniz.
üçüncüsü.. arkadaşım, ülkemin başbakan yardımcılığı görevini nasıl bu kadar küçülttünüz? ne zaman bu kadar aşağıya çektiniz? 7/24 TV'lere çıkıp yalap şap konuşurken iyiydi, şimdi ne oldu? nasılmış paşalar? azıcık itibarınız olsa, boşa top çevirmek yerine ayda yılda bir çıkar ama tam çıkar karizmanız baki kalırdı. muhalifiniz bile olsa size saygı duyardı. peki benim yüzümden mi? ayağınızda mantar çıksa suç attığınız cehape yüzünden mi? değil, sizin eseriniz.
hadi şimdi bunları bir araya toplayıp bir de üç eserlik açılış yapın tam olsun. değerli sayın yüce büyük türkiye cumhuriyeti başbakanı recep tayyip erdoğan'ın katılımıyla olacak ama, sonra olmaz.
yahu hakan şükür ile ilgili ne saptamalar ne yazılar yazdık oralı olan çıkmadı. futbolun ırzına geçildi hakan şükür oralı olmadı. o zaman dedik şişirmeyin insanları boş yere. e bu nedir?
arkadaş yettiniz ya. belli işte, her haltınızın yalan dolan olduğu belli. şimdi de öyle bir döneme giriyoruz ki salak yerine konmak da değil, bayaa baya insan yerine konulmamaya başladık. konsak çünkü düzgün muhattabımız olur. ya muhattap yok, ya da seçim hilesi deyince kedi yüzünden elektrik kesildi diyenler var. hem de milletvekili, hem de bakan!!!
hep diyordum, burayı arşiv haline getireyim de yarın bir gün bakıp neler yaşamışız diyelim. şimdi diyorum ki artık gerek yok çünkü fırtına dinse bile aklımızın yerinde kalacağının garantisi yok. çok bozuk bir yapı ve anlayış var, derhal formatı basmak gerekiyor. ben diyeyim.
Gezi direnişive sonrasında bazı işyerlerini protesto etmiştik. burada gazı alınan bir kesim belli ki bu işyerlerine gitmeye devam ettiler. bilmiyorum protesto eden kaldı mı, ben şahsen hala suratlarına bakmıyorum. neden biliyor musunuz? çünkü, parasını alırken memnun olduğun insanların can güvenliği söz konusu olunca görmezden gelemezsin, üstüne de bir tekme sen atmaya kalkmazsın.
buradaki haberde kaçırılan bir ayrıntı var. gaspçı çevre esnaftan kesici alet alıp yarım bıraktığı gasp işine devam ediyor. bir dakika ya!! çevre esnaf mı? müşteriye satış yapıp da müşterinin cebindeki kalan paraya da göz diken, sadece parası olsa iyi, can güvenliğini de tehlikeye atan, bu itlere göz yumup besleyen bu esnaf mı? hem kötü görüp aynı insanların üzerinden para kazanırken sıkıntı yapmayan kitapsızlar, sizin ait olduğunuz bir ahlak, bir din, hiçbirşey yok; anlıyor musunuz? kafası çalışan insanları kurumsallık gibi cilalarla girişimden uzak tutup, böyle şerefsizlere prim veren her türlü yetkiliyi de allah bildiği gibi yapsın. insanların tercihlerine saygım var, ama lütfen anlayın, size insan olarak saygı duymayan hiçbir işletme yaşamayı hak etmiyor, bırakın geberip gitsinler. yoksa bakın ne oluyor!!
Ha, belirtmeliyim, ilk haber 27.08.2014 tarihli. emin çölaşan ın yazısı 01.03.2013 tarihli. yani? ortada ya bir yalancı-takiyyeci var, ya arşiv bilgisi olmayan veya kötü niyetli gazeteciler var. topunuza lanet olsun, bunu söylemek istedim.
edit: entry için kötü oy veren kişi, yanlış bilgi verdiğimi mi düşünüyor merak ettim. yorum yapmıyorum ki, ülkenin en fazla kitlesel yalan söyleyen, üzerinde en büyük yolsuzluk ithamları olan insanını başbakanken cumhurbaşkanı seçen bir kitle var. insan ülkesine cumhurbaşkanı seçilince biraz insan olarak kendine pay biçeceği bir laf bekliyor, kürsüdeki anırmalarını bekliyoruz diyor. ne diyeyim, anladığınız dil oysa biz bilmeyiz kardeş, haydi eyvallah.
Tayyip ERdoğan'ın cumhurbaşkanlığı yemin töreni sırasında chp'lilerin gösterdiği tepkiye ayıplamalar gelmiş. kıyamam ben size be, sevgi pıtırcıkları.
milli eğitim ile ilgili düzenlemelerin yapıldığı görüşmelerde milletvekiline uçan tekme atılmıştı. 50 kişi tek kişiye saldırıp yumruklamıştı. merak ediyorum sevgi pıtırcıkları, herhalde patagonya'da ikamet etmekteydiniz o aralar. e tabii haberiniz olmamıştır, bayağı döve döve o tasarılar meclisten geçti.
şimdi, iç tüzük fırlatıldı diye abuk-subuk bir curcuna yapıyorsunuz. yahu insanlar öldü, sınırda bombalanan onlarca askeri mi söyleyeyim, uludere'de reyhanlı'da bombalanan sivilleri mi söyleyeyim, soma'da toprak altında kalan canları mı söyleyeyim; yoksa polis'in katlettiği kardeşlerimizi mi? cumhurbaşkanı seçildi dediğiniz adam tarafsız değil, bas bas da bunu bağırıyor. bana saygı duydu mu ki ben şimdi durup ama töreni var saygılı olalım diyeceğim?
çifte standardın olduğu yerde adaleti, demokrasiyi ciklet diye çiğniyorlar kardeşlerim. bana kalsa hayatta elletmem, gidin onu sözde %52 oy alan cumhurbaşkanına söyleyin. bak biz henüz eski teamülleri kaldırıp atmadık.
