31 Mayıs 2013'ten beri sosyal medyada dolaşan ne haberler gördük. Ülkede güvenilir bir medya organı doğru düzgün haberleri vermediği için, insanlar sosyal medyaya yöneldi. ama görüldü ki, sosyal medya da son derece manipülasyona açık. ırak'ta yıllar önce tank altında kalan kişilerin gezi mağduru olarak gösterilmesinden tutun da, yılmaz özdil adına açılan sahte hesaptan hükümetin 3 gün sürecek eylemler sonunda düşeceğine kadar.
tabii her zamanki gibi detaylara saplanmak insanların işine geldiği için aksaklıkları gezi ayaklanması ve tepki gösterenlere ihale etmek herkesin kolayına geldi. oysa ki gözden kaçan birtakım durumların daha dikkatli irdelenmesi gerekiyordu:
öncelikle, medya kuruluşlarının ülkede olan biten kritik bir olayı objektif şekilde yansıtmadığı, üstelik gerçekleşen bir olayı olduğu gibi örtbas etmeye çalıştığı görüldü. niye bu dangalaklığın hesabı onlardan sorulmadı?
gezi direnişi başladığından beri söylüyorum, polis vatandaşa karşı aşırı şiddet uyguluyor. başbakan ben talimat verdim dedi. vefat, yaralanma ve sakat kalmalar var, binleri aştı sayıları. niye bunun hesabını soran tek bir savcı çıkmadı?
bunun yerine neyi gördük, kitleleri ikiye yaran bir zihniyet. ve zaman geçtikçe bunun kemikleşmesi. bu taraflaşma uğruna insanlığını bile unutan insanlar. yalan söyleyen devlet büyükleri. yalan manşet atan gazete.
denize düşen yılana sarılır diye güzel bir söz var. yukarıdaki tablonun tatmin etmediği bir sürü insan var ki hala sosyal medyadan medet umuyor. ama belli ki haber seçimi yaparken çok dikkatli olunması lazım, belli ki bu habercilik işini yapacak yepyeni oluşumların bir an önce tesis edilmesi lazım. zaten geçen 3-4 ayda taşlar yerine oturmaya başladı, bundan sonra bu istikrar ile emin olun daha fazlası da çıkar. bir de aman, birkaç farklı kaynaktan teyit etmeden önünüze düşen hiçbir bilgiye itibar etmeyin.
artık bu başlık yerine türk medyasının acınası hali diye bir başlık altında yazasım geliyor. ama tüm olan biteni toplandığınızda, bu medya üzerinden rantları kaymakları toplayan işadamlarını hatırlayınca, bunun bir yeniden oluşum sürecinin aşamaları olduğunu düşünerek rahatlıyorum biraz.
hürriyet gazetesinden ertuğrul özkök, mehmet yakup yılmaz ve yılmaz özdil kovulacakmış. e kovulsun arkadaşım, kime olan olacak? başbakan elindeki imkanları seferber etsin, hürriyet'in satışını arttırmak için ne yapacak ki? akp merkezlerine mi dağıttıracak? anlayamıyorum.
onlar da gitsin, medyadan ve patrondan bağımsız oluşumlarda yer alsınlar. sözcü, yurt, aydınlık gazeteleri sıfırdan geldi şimdi kitlelerin okuduğu gazeteler oldular. bu yazarların olmadığı durumda hürriyetin biteceği de aşikar zaten. o kadar ki, bu söylentiler arasında hürriyet arayı kapatmaya başlayan sözcü ile yine biraz fark oluşturmuş olabilir diye düşünüyorum.
muhalefet yapan chp milletvekiline de bu konuyu gündeme taşıdığı için teşekkür ediyorum. ama tavırlarını akp statükosunu devam ettirmeye, var olanı sürdürmeye yönelik değil, değişimleri gözlemleme ve haklının yanında olma şeklinde güncellemelerini yürekten istiyorum.
(#19393375) da diyarbakırspor ile ilgili epey birşeyler karalamıştım. Çok üzgünüm, ama milletvekilinden spor yöneticilerine herkesin cibiliyetini (#19393375) da ortaya serdikten sonra, bunlar arasından bir kişi gerçekten de birşeyler yapmış olsaydı bu olmazdı. demek ki hakan şükür ün basın açıklaması yapmak, spor yorumculuğu yapıp ne kadar olduğu belirsiz paraları cukkalamak dışında bir fonksiyonu yok. yorumculuğuna da bilmeden çamur atmak istemem, ama belli ki milletvekili olarak hiçbir işe yaramıyor.
çok ama çok yazık, boş boş laf üretiyoruz, bu kapanmadan doğrudan etkilenecke sporculara mı üzüleyim, geleceğin potansiyel futbolcularının mı yolu tıkandığına üzüleyim bilemedim. ama eminim daha uygar bir ülkede olsa bu durum kimsenin yanına kalmazdı.
Bu ne ya? Bu nasıl bir haber? Gezi Parkı olaylarındaki rol falan demiş. insan bu kadar salak yerine konmaz, 40 kere söyleyince birşeyi kabul ettireceğinizi mi sanıyorsunuz?
insan öldü o gösterilerde, insan! Biri de polis. hükümet olarak ortaya konanlar karşı saldırı niteliğinde, hem sözel hem fiziksel şiddet; ne ararsan var. rezil oldunuz, hem ülkeye hem dünyaya!
içki içildi diye iddia ettiniz cami içerisinde. içilmedi işte kardeşim. içilmedi diyeni sürüyorsunuz, irade sizde. tuhaf cinsel fantazi kıvamında bir iddia ortaya attınız, 100 kişi bir kadına saldırmış, üzerine işemiş diye. ne bir görüntü var ne başka birşey. laf cambazlığı ile yapılanları hafifletip, propaganda ile sanki gezi direnişine katılanlar bir şiddet eylemi yapmış gibi sunun. biz de salağız, unutalım değil mi? sonra da bu makyajın üstüne chp yi koyuverin olsun bitsin. yemezler!
türkiye cumhuriyetini temsil eden her bir görevliden, özellikle bakanlar kurulu ve emniyet teşkilatından utanıyorum!
işleri bozulmasın diye hükümetin dümen suyuna koşulsuz giren zenginlerden utanıyorum!
ismi gazeteci olan propaganda aygıtlarından utanıyorum!
bu kadar yalan, dolan ve palavra. pes doğrusu, pes!
Park edilmeyecek yere arabasını park edip otobüslerin geçişine engel olan Merve Boluğur a ceza kesilmiş.
--spoiler--
yuuh! nasıl oraya park edersin. bir de pişkin pişkin gülüyorsun. ayıp, ayıp! sen yaparsan başkası ne yapmaz.
--spoiler--
Böyle tepkiler vereceğiz değil mi? sonra da, muhteşem yüzyıl izlerken aklımıza gelecek geyiğini yapacağız.
Peki, ben başka bir gözle bakacağım olaya. videonun sonunda, başka araçlar da çekici ile oradan kaldırılıyor.
be kardeşim, bunun esas bir sürü başka sonucu var ki, merve boluğur a gelene kadar bunların yanıtlanması lazım.
bir kere cezalar caydırıcı değil ki insanlar yolu tıkayacak şekilde park edince kimse bir sorun görmüyor. bu lanet okumalar sonucunda bu sorun çözülüyor mu? hayır. yolu tıkayana, yarattığı ekonomik zarar kadar cezayı kes bakalım millet bir daha bunu böyle yapabiliyor mu? arkasındaki 100 aracın benzin parasını ödesin de görsün.
sonra da işgüzarlıklar, çekicinin arabayı çekmesiyle ilgili görüntüler falan. Bir kere çekiciyi oraya geitremeyen ve olay olduktan sonra kameraya görüntü vermek için araçları çeken ve ceza yazan trafik polislerimiz var. kimse bana işlerini iyi yaptıklarını söylemesin. kadıköy'de arabamla üç farklı yolun ortasına kamyon park ettiği için kalakaldığım, sonra açılan tek yoldan yine dönemeyip, dönüş olmayan bir yoldan dönerek evime gittiğimi biliyorum. trafik istanbul'da yaşayanların en büyük sorunudur, böyle gevşek ve gerizekalı gibi baktıkça da çok kalırız trafikte çok.
dersanelerin kapatılmasıyla ilgili konunun, hükümet-cemaat arasındaki çekişmenin bir parçası haline geldiğini görüyoruz. bunu böyle yazabilen sınırlı sayıda muhalif yayınlar var ve tabii ki merkezi oluşturan yandaşlardan bununla ilgili ancak ara patlamalar eşliğinde bilgi alabilmekteyiz.
neyse, konumuz dersaneler. bu kadar fazla güzelleme yazılıp da karşı fikirlerin yazılmaması konusunun ciddi bir gerizekalılık durumu olduğunu düşünerek, bu konu hakkında birşeyler yazma zorunluluğu hissettim. dersanelerin eğitime ve sosyal yaşantıya yaptığı katkılardan bahsedilmiş ya, oradan başlayayım. ben ilkokul 4 ve 5. sınıfta, daha sonra lise 1,2 ve 3. sınıfta dersaneye gitmiş bir kardeşinizim. iyi bir öğrenci olmam, tanıdık ilişkilerinin devreye girmesi gibi faktörlerle bu 5 yılın dördünde dersane parası vermeden dersaneye gittim. o nedenle de ben şanslı sayılırım, ama bu konuda çemkirme hakkımın daha aşağı olduğunu söyleyemem. ki, ortaokulda fen lisesi sınavlarına hazırlanmadığım için eksiklerim var. hele bugün, dersane bağımlılığı tavan yapmış durumda, kimbilir 30'lu değil 20'li yaşlarda olsam bu beş yıl kaça çıkacaktı, daha ufak olsam kaça çıkacak; ama daha azalmadığından adım gibi eminim.
be utanmazlar! okul eğitimi yeterli değil diye gerekçe göstermeyi biliyorsunuz da, niye hali hazırda var olan, devlet temelli kurumlara yan çıkan bir oluşumu makul göstermeye çalışıyorsunuz? ben dersaneye gittim, elbette sınavlarla ilgili bana katkısı olmuştur. ama biliyorum ki, o kadar zamanımda bugün çalışma hayatıma daha olumlu etki edecek bir sürü farklı iş yapardım. zaten olay hıza ve soru ezberine dönmüş haldeyken, burada yaşanan sürecin birkaç ekstra arkadaşlık ve azıcık prati bilgi dışında insana ne kattığını iyi sorgulamak lazım. he, her türlü test sınavına girecek anormal bir alışkanlık, el çabukluğu ve pratiklik geliyor ama ne pahasına diye de hiç sormuyoruz.
ne pahasına diye sormayınca da, kitap fuarına giden çocuklar ve gençlerin niye okuma kitapları yerine test ve okula hazırlık kitapları satan bölümde yoğunlaştığının, sınavla ömrü geçen neslin sınavları niye bir ölüm kalım meselesi haline getirip erken yaşta stres sahibi olduklarının yanıtlarını bulamadığımız gibi; bu kadar sürecin ardından ne olduğuna da bakacak vaktimiz olmuyor, olamıyor ne yazık ki.
ancak serbest piyasa şartları, etinden sütünden yününden para kazanılan sektörler ve ihtiyaç diye pazarlanan bir sürü ekstra ama aslında gereksiz hizmet. dahası, bu hizmeti sağlayacak insanları da düşük ücretlerle çalıştırıp, işsizlikten kırılan ve gün geçtikçe daha da az paraya razı gelecek bir neslin üstünden daha işe başlar hale gelene kadar tonla para kaldırmak. bunlarında gün geçtikçe daha az sayıda paydaşa gitmesi. devlet okulları varken özel okulların seçtirmeli şekilde insanlara dayatılması.
evet, biz hakikaten gerizekalıyız arkadaş. neler yaşıyoruz, gündemde neleri konuşuyoruz. birbiriyle alakası yok öyle takılıp günler geçiyor işte.
olağan gündemin azıcık dışına çıkan konuları genelde irdeliyoruz ama, büyük gündem maddeleriyle ilgili yapılanlarla ilgili de birşeyler söylemek lazım.
akp oy durumunu toparlamak için geldi-gitti yine ilk gündem maddesine yapıştı. arkadaş ne zorlu süreçmiş bu ya! üniversitede türban serbest olsun olmasın, bir sürü konuşuldu birşeyler oldu. tamam taksınlar, ne olursa olsun tavrımı o günden beri değiştirdiğimi hatırlamıyorum. sonra yok kamuda taksın-takmasın, mecliste taksın-takmasın. ya mesele artık türban takılsın takılmasın meselesi değil, bunu kafaya takarsın-takmazsın meselesi. bu konu konuşuldukça, bundan nemalanan hükümetin popülaritesi artıyor. halbuki bildiğim kadarıyla daha türban takılmasıyla ilgili yönetmelikleri değiştirmediler, gerekçe de belli işte: her dönem kaymağını yiyelim.
chp başta olmak üzere diğer muhalefet partileriyle ilgili de şöyle bir durum var: Bu adamların gündeme gerçek konuları getirmediğinden yakınıyoruz ama, onların mı yoksa medya kuruluşlarının mı gündeme getirmesiyle ilgili bu durum anlayamadım. yine de, gezi olayları başladığından beri yaşananlara verilen tepkilerin fazlaca popülist ve genele yayılmayan tepkiler olduğunu görüyorum.
kanaatim, ulusa seslenirken yalan söyleyen bir başbakanımız var ve bundan sonra söyleyeceği hiçbirşeye de güvenilmez. dahası, kendi tabanı dışındaki insanlar sorumluluk alanında değilmiş gibi konuşuyor ve hiçbirşey için sorumluluk almıyor.
marmaray projesi sonuçta hepimize hizmet edecek, ama bunu tamamen kendisi yapmış gibi başbakana mal etmek hem samimiyetsizlik hem de ayıptır. eh, kendisiyle bu kadar özdeşleştirince de ona muhalefet edenler yapılan işe muhalefet etmiş oluyorlar. bunlar hep birbirini mi doğuruyor bilmiyorum ama, sonra başbakan çıkıp oluşan sorunla ilgili abuk subuk bir açıklama yapıyor. arkadaş bu tarz aksamalar olur, her yerde, ne var ki bunda? ama yok, hep mağdur ve haklı olan hükümet, diğerleri kötü.
ya arkadaş, defalarca yazdık. gezi direnişinde anayasal protesto hakkı kullanıldı. buna sert müdahalenin açıklaması yok, ama buraya destek veren tiyatroların ödenekleri kesiliyor, haziran ayında chp başta bu direnişe destek de vermişlerdi. kim nasıl kafa kola aldıysa diyemiyorlar ki: bu direniş haklıydı, sebebi belliydi. susturmaya çalışırken çuvallandı, yaralı ve ölüler çıktı. birisi bunun hesabını versin!
gerizekalıyız, bu kadar iş güç arasında gündemimiz buysa hakikaten gerzeğiz vesselam.
Onur Öymen tarzı siyaset nedir? bir kadın milletvekiline yakışmadığı neresi var?
Vitrin olarak görüyorum yazıyor ama videoda kesilmiş. toplarlanamamış mıdır nedir arkadaşım?
Atatürk vurgusu niye yapılıyor olabilir? başa kakma derken, iyi şeyleri sahiplenip akp nin yaptığını söylemek esas başa kakmak değil mi? haydarpaşa önünden vapurla geçiyorum marmaray ve tayyip, arabayla köprü altından geçiyorum marmaray ve tayyip, yolda yürüyorum usta sağol marmaray ve tayyip. kim kimin başına neyi kakıyor kardeşim?
--spoiler--
Bugüne kadar bu kadınları dışlayan, rencide eden siyaset anlayışı içinde yer alacaksınız, sonra da dönüp utanmadan siz eşlerinizden utanıyorsunuz diyeceksiniz Ne hakla! Siz kim oluyorsunuz da insanların eşleriyle ilgili duygularıyla oynuyorsunuz. Bu vesayetçi bir dildir. Arasına demokrasi süslemeleri katılsa da, kazıdığınız zaman altından bu çıkar.
--spoiler--
Ben de soruyorum: CHP nin kadınları dışlayan düşüncesi demişsiniz, iki gün önce de türbanlılara rozet takmasını kötülemişti grup başkanvekiliniz. arkadaş aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. kim iktidar partilerinde milletvekiliydi, chp milletvekilleri mi? ya sizin milletvekilleriniz; salih kapusuz, cemil çiçek neler yapıyorlardı.
devlet televizyonuna milletvekili çıkıp laf salatası yapıyor, sonra afiyet olsun. yemeyiz arkadaş, dokunuyor, kesmiyor, zorlamayın artık.
ilgili şahsın kadından sorumlu bakanlık ve milli eğitim bakanlığından sonra kızağa çekildiğini de not edelim. lütfen sensin vitrin basitliğini aşarak bakanlıklarınız süresince yapılanları aktarınız ki bilgilenelim, burada gerçekten ülkeye hizmet ettiğiniz bir başlık varsa da utanalım. bilmiyorum, ne yapayım?
bu yorum, bu haber, şimdiye kadar gördüğüm ve göreceğim en büyük saçmalığı içeriyor. ben tercüme edeyim:
biz prompter larda, konuşmalarda mağduru oynamak için hazırlanmıştık. tüm merkez medya, köşe yazarları da benzer hazırlığı yapsın diye talimat verdik. chp beklediğimiz tepkiyi koymadı, biz de bokta boncuk arar gibi bu konuşmalar içinden kendimizi mağdur çıkartacak laf aradık. yav onu da bulamadık, ortaya karışık takılıyoruz. yerseniz.
--spoiler--
Bunlar sorun değil, bunların hepsi aşılır. Bu kadar şeylerden sonra, pantolon falan, bunlar konu değil.
--spoiler--
Tonlarca zeka eksikliği yanında hafif kalsa da, muhafaza etmemiz gereken değerler bakışıyla önemli bir konu olduğunu düşünüyorum.
Çobanın birisi Diyarbakır'da kaplan vuruyor. ülkemizde nadiren de olsa görülen bir hayvan cinsi, soyu tükenmekte olan bir tür olma ihtimali de var. yorumlarda da çobana ya hak veriliyor, ya da verilmiyor.
kendimize ve yaşadığımız yere ne kadar yabancı olduğumuzu niye konuşmuyoruz peki? ben anadolu parsı nı herhalde ilkokulda duydum, aradan 20 yıl mı ne geçti. çoban kendince haklıdır, işi sürüsünü korumak, gerekeni yapmıştır, işi açısından hatalı bir davranış yok. ama, ne o, ne de biz bu hayvanla ilgili yeterli bilgi ya da bilinç sahibi değiliz ki daha cinsini bile ortaya koyamıyoruz. bir şuursuzluktur gidiyor, çoban haklı olsa ne olur, olmasa ne olur?
ama ülkemizde yaşayan bir hayvan türü olarak değerdir, haberimiz olmayan bir değer, biz de vurup geçiyoruz. derelerimizi kurutuyor, her türlü yer şeklimizi arsa olarak kullanıyoruz. sonra da televizyonda ne izliyorsun diye sorunca belgesel izliyoruz. neremizle acaba?
gel melih gökçek. gel de iki saat şu trafikte dur bakalım. duymayan kalmasın! istanbul trafiği bitmiştir, yerden çekmesine okeye dönmektedir. bir yerden bir yere gitmeye kalktığınızda sıkışıklık-yoğunluk olmayan hiçbir ilçe-semt-noktası kalmamıştır. tüm bunlar, yıldan yıla katlanarak artmakta olan, bizim geri zekalı gibi razı olduğumuz, gıkımızı çıkartmadığımız yıllarda arttıkça artmıştır. yol yapımları sadece daha çok sıkışıklığa yol açmış, hiçbir yol inşaatı inşaanın yapıldığı yerdeki yoğunluğu çözememiştir. sadece trafikte yaşanmakta olan bu kadar rezaletten sonra hala akp ye hizmet ediyorlar diye oy verecek milyonlarca insan olduğu ortadayken, böyle uçuk beyanlarla çileden çıkartmayın bizi ya! geri zekalılık yapıyor olmak zekamızın geri olduğunu göstermez, artık katlanamıyorum ya, yeter ya! saçmalamanın da bir sınırı var!!
tabi canım; yazın yapılmayan ve milletin tatilden dönmesini bekleyen yol çalışmaları da chp finansmanı ile yapılmıştır. hedef kitle kıl ve hüloğ olunca yapılan teori de ancak bu kadar olabiliyor...
tek örnekten tüm toplumu bağlama edebiyatı sık kullanılarak gerekçelendirilen haber ve bilgilerdir. doğrusu, genel geçer hükümleri verirken örnek verilen anakütleyi temsil eden çoğunluğun özelliklerinin tamamının dikkate alındığı örneklemeler yapmaktır ki, bu da bilimsel metotlar ile mümkün olur. geri kalanı kahve sohbeti, gün dedikodusundan daha nitelikli değildir.
Ben burada açıklanan birşey göremiyorum. sadece üç dönem üst üste kulüp yöneticiliği yapılmasının engellenmesiyle ilgili bir gündem var ama, onun yanıtının verilmesinden ziyade, akp nin benzer bir işi yapıyor olduğunun propagandasını okuyorum ben.
küçük yaşlarımdan beri sık haber takip etmedim. ama annem-babam haberlere her akşam bakarlar. ben bu kadar yıldır hiçbir hükümet mensubu görmedim ki, bakanlık görevini bir tarafa koyup kendi parti propagandasını yapsın. ben haberi okuyorum, hem de koca koca resimlerle duyurulmuş bu haber. açıyorsunuz, haber yok, propaganda var. bu kadar da geri zekalı yerine koymayın milleti olur mu? bu haberi de, yarın bir gün akp bu uygulamadan çark ederse ayrıca gündeme getireceğim.
Buyrun, bu kadar açık söylenemezdi. anlayışlarının hangi dine daha yakın olduğunu itiraf ede dursunlar, bunları destekleyen insanlar da müslümanlıktan bahsetsinler. görün bakalım; şimdi bu çarpık söylemlerinizi yahudilikten, protestanlıktan ayırın da anlayalım. tövbe tövbe!
anlamıyorum artık. samimiyetle fikrini beyan mı? nabız yoklama mı? yeni bir oyun ve gündem değiştirme mi?
son yıllarda o kadar büyük numaralar gördük ki, ne olur kusura bakılmasın ama akp den herhangi bir milletvekilinin herhangi bir dediğine itimat etmek bu ortamda çok ama çok zor, güvenilirlik konusunda sabıkalarından yol olur.
bu nedenle görmek istemiyoruz artık, sizden dolayı sizden, gündemlerinizden, muhaliflerinizden bile sıkıldık. bi durun, bi rahat edin ya! Bak böyle şeyler istiyoruz artık sayın bülent arınç:
azı-çoğu, ticareti-bilimi, somut başarılar elde etmiş insanların haberlerini verin bize. ağızda sakız olmuş abuklukları üstü üste koyup sakız gibi çiğnenmiş laflar bünyelerimize zarar veriyor artık, yorulduk gayri.
abd'nin el kaide ile müzakere yapıp, pentagon u hapse atarak barışı sağladığını ilan ettiğini düşünün.
Sonra da, obama'nın yanına çakal carlos'u alarak, ülkenin güney eyaletlerinden birinde örgütünün bayraklarıyla karşılayarak, hispain'e selam olsun diye konuşma yaptığını..
bitti mi, hayır. protesto gösterisine çıkan halka eziyet edip terörist ilan ederken, bilfiil insan öldüren katillerle politik ilişkiler kurmaya ne demeli? Birşey söyleyeyim mi, kitap çıkar kitap! ama zekamız gerçekten geri olmalı ki, bunları günlük olaylara sığdırıp normalleştirebilen milyonlarca insan var. bari birisi yanıtlasın, savaş oldu da yenildik, haberimiz mi yok?
sosyal düşünme eksikliğinden çektiğimizin haddi hesabı yok. neye göre burada belirtilen rakamlar ortaya çıkmış belli değil. kazanç olacağı, para artacağı söyleniyor da, para cebimizde olsa hakikaten doğru kanalize edilecek miydi söyleyen yok. bu kalkınmayı gerçekleştirecek nitelikli insanların varlığı için ne yaptınız, bunu da söyleyen yok.
olay ne, bak terörü çözsek böyle olurdu, biz de çözdük, bak bundan sonra neler yaparız mesajını vermek. ben de gerizekalıyım ya yedim. izlediğiniz siyaset uzun vadede başımıza neler açacak bilmiyoruz, allah hepimize kolaylık versin. zoruma giden, bu tarz ucuz numaraları yapan insanla (bkz: numan kurtulmuş) aynı okuldan mezun olmuş olmam ve adamın akademisyen oluşudur.
tv yi açıp kumanda da rastgele sayıya baktığınızda karşınıza gelen herhangi bir haberdir. halk tv, bengütürk tv ya da ulusal kanalın ilk 10 kanal içinde olmadığını varsayarsak.
Chp ile Bdp - pkk ilişkisi kurmaya çalışıp geçen haftaki rezaleti bakul göstermeye çalışmaya ne denir? gerizekalılara yutturulmaya çalışılan zoka denir. bunu chp yutar mı? bilmem, ama yutarsa seçimlerde işi zorlaşır. millet yutar mı? yutmamalı, yutan olursa tepkiyi koymalı; terör örgütüyle uzlaşma noktasında kendisi tepkisiz kalan ve diğer partilerle ilgili tepki koymayan partiler yerine yeni alternatiflere yönelmelidir diye düşünüyorum.
Bu tarz siyasi haberlere itibar etmemek gerektiğini ciddi ciddi düşünmeye başladım. çünkü gerçek sorunlarımız ile konuşulanlar arasında bir paralellik kuramıyorum, kafadan eleştiriyoruz ancak somut birşeyler de ortaya çıkmayınca insanlar dönüp dolaşıp hissi veya yakın zamanki durumlara göre oy veriyorlar herhalde.
arkadaşım bırakın şu sağ-sol-merkez konseptini, gına geldi. chp hala istanbul büyükşehir belediyesi adayını açıklayamadı, hep kim oldu, sarıgül geldi-gelmedi konuşuyoruz. net söylüyorum, istanbul trafiği iflas etmiş durumda. farkındasınız değil mi? inkar edilebilir birşey değil bu öyle değil mi? devam ediyorum, hizmet götürmek esaslı düşününce de diyorum ki kim trafik sorununu çözmeye odaklanırsa gider oyumu ona atarım. akp liler inkar edip görmezden geliyor, chp desen ufukta birşey gözükmüyor. ee? yok mu bir babayiğit, bu ciddi bir sorun; ben de bunu şu şu projeyle çözeceğim desin, anlatsın.
burada defalarca yazıyoruz geri zekalılık hakkında, ama sanırım asıl geri zekalılık kim olursa olsun ortaya somut bir fikir ve proje koymayan kişilerin destek ya da eleştiri şeklinde peşinden gitmek olmalı. bu kadar da olmaz ki!
Herkesin, ilgi veya uzman olduğu konularda günümüzde arşivleme yapması gereken haber ve bilgilerdir. çünkü toplum olarak zekamızı gerçekten kaybettik, aziz nesin öyküleri ve zaytung haberlerini kinayeli olduğu için takip ediyorduk ama her biri günümüzde yaşananların daha önceden tespiti haline geldi. kaldı ki, buralarda bile tasavvur edilemeyecek ne haberler, ne gelişmeler yaşandı.
peki niye arşivliyoruz? Ben söyleyeyim: Ne kadar sonra olacağını kestiremeyeceğim ama, muhtemelen başbakanın konuşma ve icraatleri ile ilgili bundan yıllar sonra konu açıldığında, bugün bu işleri destekleyenlerin bu konulardan gülerek bahsedeceklerini, yapılanları da hezeyan ve delilik olarak yorumlayacaklarını düşünüyorum. yine bugün taban bulan en abuk açıklamaları, en salak icraatleri, en günümüzden kopuk tartışmaları da ya neler konuşmuşuz, hay allah yavşaklığı düzeyinde bu insanların ele alacağını düşünüyorum.
işte o gün geldiğinde, sen zamanında buna destek çıkmıştın, tüh senin suratına diye bu kişilerin suratına tükürebilmek için, bu yapılanların hem yapanın hem göz yumanın yanına kar kalmaması için yapılanları asla ve asla unutmayın. hatta arşivleyin ki, küçük detay manipülasyonlarıyla yarın kimse sizi kandırmaya kalkmasın.
konu partiler üstüdür, hertürlü kurum ve örgüt üstüdür. konu artk ruhen, bedenen ve zihnen var olmak konusudur. yanlışı kim yapıyorsa yanlışa yanlış demeliyiz, yanlış yapanı uyarmalı ve yaptığı hatanın bedelini ödetmeliyiz. en önemlisi, demokrasi çarklarını işletecek bu düzeni kurarken işin hukuk bacağını her yapıya eşit mesafede, bağımsız ve tarafsız duracak şekilde kurgulamalıyız. işlerimizi doğru düzgün yapmalıyız, herkes bunu yaparsa zaten sorun da kalmaz. ama buraya hemen ulaşmak kolay değil, o yüzden gerçeklerle yüzleşeceğiz, bakalım neler olacak?