en başa dönmek isterdim, bu koca bir hiç olan hayatımı yaşamamış olmak isterdim. daha ben 3 buçuk aylıkken annemin kollarında ölüyormuşum, hastaneye bir az daha geç kalınsa kabedeceklermiş beni. işte o ana dönmek, kısaca ölmek istiyorum.
deliler gibi sevdiğim kızı her akşam evine bırakırdım bundan yıllar önce. o artık yok. onu evine bıraktığım ilk güne dönmek istiyorum. ve her bıraktığımda istediğim gibi, o yol hiç bitmesin istiyorum.
Sene 1998 henüz ikinci sınıfa giden bir çocuğum, Mardin'de çok mutlu bir yaşantımız var, anneannem ve dedem ölmemiş. En büyük eğlencem gece 11'e kadar lojmanın bahçesinde arkadaşlarımla bilimum çocuk oyunlarını oynamak.
çocukluk tabiki. misket yuvarlamak
kovalamaç, saklambaç, körebe oynamak
komşu kızıyla evcilik oynamak.
maç yapıp rakiplerin attığı gole taş üstü, boyu aştı diye çamura yatmak.
anne ezan okundu hadi eve dediği zaman anne yaaaaa deyip biraz daha dışarda vakit harcamaya çalışmak.
mavi önlüğün anne tarafından giydirilmesi ve beyaz yakalığı özenle takması.
her koşulda babanın koruyacağını düşünüp her şeyin yapılabilmesi
annenin her şeye rağmen hiç küsmemesi.
en büyük derdin beş dakika sürmesi.
en çok üzülünen şeyin oyuncağın kırılması olması.
günahsız olmak, günahsız yaşamak. yani tertemiz bir sayfa olmak.
şu anda açıklayamadığım ama hayatımın belli zamanlarında olan his bu his insanı yalnız hissettirir ve başka birinin aynı hissi yaşadığını öğrendiğin an ona yakınlaşma sebebi.