hayat, cevaplar aradığımız ama cevapları bulacağımız soruları sormaktan itina ile kaçındığımız bir bulmaca gibidir.
soruları soramadığımızı farkeden bir yanımız, adeta o soruları soracak birilerini arar.
sebebsiz sorulara gark oluruz, anlamını kavrayamadığımız zaruretimiz gibi.
soruları cevapladıkça, gerçeklere uyanan yanımızı farkeder ve açlık duyarız.
soruların doyumsuzluğuna sarılmaktan kendimizi alıkoyamadığımız bir derin açlık.
açlık kuyusunu ne kadar soruyla doldurursak, o kadar cevapla dolar zihin kuyumuzun dipsiz derinliği.
zihin kuyumuzda yükseldikçe, sorulara olan açlığımız artar ve açlık kuyumuz biraz daha, biraz daha derinleşir.
cevaplar aramaktan vazgeçemeden, cevaplar arayan yanımızı, sorular kollayan yanımıza saklayıveririz.
artık, cevapların efendisiyken bir yanımız, bir yanımızda soruların kölesi olmuştur.
gönüllü bir köleliğin yoldaşı.