bugün

(bkz: where is the younger generation going)
hadi biz maç yapmaya gidiyoruzda, gençlik nerye gidiyor?
"eğitim nereye gidiyor?" sorusunun cevabı bulunduğunda, çözümü bulanabilecek soru,sorun,sorunsal.
istanbuldakiler caddeye, ankaradakiler çayyoluna.. diye devam eder.
-gençlik nereye gidiyorsun abi?
-eski çarşıya ineceğim
-beni de atsana oraya kadar
-ayıp ettin abi atla
cevabi "bindik bir alamete gidiyoruz kiyamete" olan sorudur.
internet cafeye, bara, sevgilisin evine şeklinde cevaplanması olası soru.
can dündar'ın kaydadeğer yazısıdır.

şu şekildedir kendileri;

Milliyet'in 3. sayfasında bir haber :

"12 yaşındaki kız inte...rnette tanıştığı adama kaçtı. "

Sayfayı çevirin:

Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları...Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 -13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri...

Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?...

Alttan alta inanılmaz bir " ergen ihtilali "yaşadığımızın farkında mısınız? Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı,cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba?

Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm.

Dinlediklerime inanamadım:

" 14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor " muş.

Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie ' nin fotoğrafıyla gelmiş ve " Bunun ki gibi dudak istiyorum " demiş.

18' lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış.

" En büyük istekleri " neymiş biliyor musunuz?

Zara'nın ya da Diesel' in 34 bedenine sığmak...Bunun için yarışıyorlarmış: " Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım.

Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var.

Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar. "

Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir " patlama" olduğunu söylüyor:

"Ben de anneyim, 18'lik ' lipolu ' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum.

Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip; ' Dudağımızı şişir' diyenleri ' Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum. "

Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:

"Genç nüfusta müthiş bir uyanma var " diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor :

Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17' den 11 - 12' ye geriledi.

Amerika'da10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık...

Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri " psiko -

seksüel uyarımın artması "...Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor.

Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında...

Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta...

Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz:

iyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki?

Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "

Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt " öğüdü verebiliriz ki?

Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var.

Bu toplum nereye gidiyor sizce..
gençlik nereye gidiyor;

kendimi bildim bileli yaşayarak ve okuyarak öğrendim ki, gençlik, genç nüfus, bütün ülkeler itibariyle, gündem oluşturan, belirleyen, kendisini tarttışıran gerçekliktir. kendine has dinamizmi ve nicelik bağlamı ilginin temelidir.

başlığın ifade ettiği, soruyu çağrıştıran husus, ortak paydadır. eminim ki genç arkadaşlar da kendi arasında bu konuyu tartışıyor, keza aileleri, aileden yukarı doğru yönetsel idari piramitte her kurum, toplumun sivil örgenleri bu meseleyle haşır neşir.

gençlik deyince, sevda başında duman bir profil anlaşılmaz. gençlik, kadın erkek sorunlarından tutun, eğitim, iş, işsizlik, cinselliğe yaklaşım, inanç, siyaset, militanlık, dışlanmışlık, yabancılaşma vb. aklınıza gelecek, gelebilecek yakıcı problemleri en genç ve en derin, en kaygılı yaşayan kesimdir.

gençlik başlı başına sınıf değildir. bizim, yani ülke sınıfsallığın aynasıdır, halitasıdır. gençlik daima aramızdadır ve nüfusumuzun ehemmiyetli, nicelik ve nitelik olarak, parçasıdır.
hadiseye bütünün penceresinden bakılmadığı an, hata mukadderdir. gençliğin bir parçasından kalkan analizler totolojidir. bilim dışıdır.

türkiyeye gelen bir turist farzedin kendinizi. tur operatörünüz sizi bağdat caddesi, etiler vs kalbur üstü yerlere götürsün, veya tersi. intibanız gördüklerinizle sınırlı olacağından; vay türkiye ne zengin, ne neşeli yermiş, veya vah geçer içinizden.

maalesef, bizler çoğu zaman turistik bakıyoruz türkiyeye. ya yangın yeri, ya çarşamba serapa tesettür, ya bağdat caddesi lay lom. oysa şairin dediği gibi; sana dün bir tepeden baktım aziz istanbul tarzı bakış önemlidir.

tepeden bakış geneli algılatır bize. sonra tek tek parçalar. parçaların sorunları ve nihayet genele dair donanımlı intiba ve çözüm, çözüm önerileri.

başa dönelim, gençlik biz neyi yaşıyorsak onu yaşıyor. ama daha cesur, atak, çevrenin içinde bulunduğunu yansıtarak, zeki, ileri düşünen, çünkü geleceği mazide değil atidedir, bencil belki, ama bizim kadar fazla değil, umutsuz bazen, tıpkı bizim gibi, her an çağlayan ümidi kovalayan, yerinde duramayan, enerjik ve hakikaten geleceğimize layık.

bizim nesil, hani meşhur 68-78 kuşakları, kendi özgün koşullarında kalmış bilinçle bu güne bakıyor ve çoğu zaman umutsuzluk ve öfke. her nesil yaşadığı üretim, bölüşüm, çatışma, idari, sanatsal vb. parametrelerin zemininde fışkırır yaşar ve mutlak değiştirir.

gençlik nereye gidiyor, düşe kalka, öğrene öğrete, severek, terkedilerek, kah hüzünle, kah neşeyle, aslında her şeyin elinden geldiğince farkında, kimi zaman belki ifade de kifayetsiz, hangimiz tam ki, gülen-ağlamaktan iyidir, çalışan, üreten bir istikamette değişim anaforunda elinden geldiğince ileriye.

ne demişti şair; babamdan ileri, evladımdan geri.
maymuna...
ilgisiz, umursamaz, çocuk yapıp besleyip büyüten bilinçsiz anne babalardan sonra gençlerin geldiği durumdan yakınmaktır. Medya en başta olmak üzere çeşitli güçler sayesinde oyunlara maruz kalan gençler de sürüklenip gidiyor elbette. Berbat olan pek çok şey öyle gösteriliyor ki hoş, çekici geliyor elbet. Gençlik yalnızca oynanan tüm oyunların etkisinde kalıp buna cevap veren gençlik. Sorun tam olarak kimde tartışılır.
bindik bi alamete gidioz kıyamete amanin.
ülkenin yapısıyla orantılıdır nereye gittiği.
sonunu görse gideceği yerin ne anlamı kalıyor.
giden yalnız gençlik mi? (bkz: fe eyne tezhebun)
bok çukuruna.
Siz gençlerin büyükleri siz onlara nasıl bir yol bıraktıysanız emin olun o doğrultuda gidiyor.
eğer gençlik kendi yolunu çizemeyecek konumda ise nereye gittiğinin bir önemi yok. yada onu nereye götürdüğünün.
geçen kulak misafiri oldum .kızın biri türkiyede yaşamak istemiyomuş. gerekçesi de insana en az değer verilen ülke burasıymış. bak sen . kız kafada bitirmiş olayı inanmayarak söylediğini sesinin tedirginliğinden anladım. o da diyo acaba . gitmicekte. öyle bi imkanı olsada gidemez. neden çünkü ezberlediği bi yalanı tekrarlıyo. kendi sözleri değil bu medyadan duyduğunun aynısı. nerden mi biliyorum çünkü o sözleri ben de duydum tv den. başta şunu düşünmüştüm "gitsinde siksinler bu kızı dünya kaç bucakmış anlasın " ama yazıyı yazarken bunu yazmanın bi manası olmadığı aklıma geldi. şimdilerde gençlerle konuşuyoruzda hepsi daha toy, kulaktan dolma ayağı yere basmayan cümleler savurmayı seviyolar. çok boş bi nesilmi geliyo ne. ama her nesil böyle düşünmüyomu zaten bizde onlardan biriyiz belki.
fe eyne tezhebun?
"zaman bendedir ve mekân bana emanettir! " şuurunda bir gençlik.
Zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik.
az önce gördüm cihangire gidiyorlardı.
benle gelsin.
yenikapi ya felan gidiyorlardi ayran olmus ince biyiklariyla.
hiç kimsenin bir yere gittiği yoktur'dur. bakınız ben şuan ofiste autocad ile savaşıyorum!