24 yaşına kadar okul okutup para kazanmama izin vermiyorsunuz.
üstüne üstlük işe girmek isteyince de tecrübe istiyorsunuz.
kızlarla gezip tozmak için paraya ihtiyaç duyduğumu biliyorsunuz
ve bütün bunların sonunda gençler neden mutsuz diyorsunuz.
buyrun bizim yerimize siz geçin de siz mutlu olun efendiler.
mutsuzluk bişey değil de o umutsuzluk yok mu işte o insanın içini kemiriyor.
sevgisizlik. sevgi nedir bilmiyorlar. hayatın zenginliklerinin ve güzelliklerinin farkında değil. ve aşkı basit görüyorlar sonra da aşk acı verir, aşk yoktur derler ama aşkı hiç anlamamışlardır, yaşamamışlardır aslında. sadece yaptıkları popüler olmaya çalışmak.
türkiye şartlarında gençlerin neden mutsuz olduğunu düşündüren soru. aksini iddia edemeyiz en zengininden en fakirine bu durum böyle. ha şu an bir kısmınız mutludur ama bu en en en fazla 2 hafta sürecektir. cevabım şu şekildedir: etiket ve rant havası. kızların birbirini çekememesi. kendinden hoşlanan erkeği küçük düşürüp parası pulu olan erkeğin kölesi olması. erkeklerin karaktersizliği.
cevap veriyorum; mutlu olma çabası içinde oldukları için mutsuzlar.
tanıdığım 10 kişiden 9' unda var bu. mutluluğu sürekli bir şeylere endeksliyorlar; o kız benimle birlikte olursa mutlu olurum, maaşa zam gelirse mutlu olurum, sınıfı geçersem mutlu olurum.... böyle gider bu. ulan mutluluk gibi önemli bir kavram, herkesin yaşamının yegane amacı(sağlıkla beraber) başkasının eline, seçimine teslim edilir mi? insanlar tonlarca para döküyorlar edebiyatta da, sanatta da, inançta da kendilerine mutluluk vaat eden şeylere. ben önceden akıllı insanların mutlu olamayacaklarını, mutluluğun cehaletle mümkün olduğunu düşünüyordum ama şimdi görüyorum ki akıllı insanın mutlu olduğu zamanlar, cahil insanlara kıyasla çok daha fazla. çünkü o cahil insanlar nasıl mutlu olacaklarını bile kişisel gelişim kitaplarından öğrenmeye çalışıyorlar, siktir et demek için bile bir kitaba ihtiyaç duyuyorlar ve bestseller oluyor o kitap. mutluluk bu kadar peşinden koşulacak bir şey değil, zaten hayatta bir şeyin peşinden bu kadar koşarken mutlu olabilmeyi ummak bir paradokstur bana göre.
kişisel gelişim zırvalarında anlatılan her şeyi özet geçiyorum şimdi ama o kitapları okuyarak değil kendi düşündüklerim bu yönde olduğundan;
bir kez geliyorsunuz hayata, bir kez! kendi etik değerlerinizi yaratın önce, boş verin toplumu. elbetteki toplumla uyum içinde yaşayacağız, -yaşıyorum ben de- ama toplumun kurallarının toplumun olmadığı yerde bile size hükmetmesine izin vermeyin! dinlediğiniz müziği beğendiğiniz kızın seçmesine izin vermeyin! o kız bunu seviyor deyip öyle olmaya çalışmayın, yaptığınız her şeyi kendiniz için yapın, ama yapın yani; kendiniz için hep bir şeyler yapın. kendinizi geliştirin, okuyun, araştırın, öğrenin. hayata bir kere geliyorsunuz madem en iyi filmleri izleyin, en iyi müzisyenleri dinleyin, en iyi yazarları okuyun. zaten siz bunların peşinde koştukça zevk algınız, estetik algınız olgunlaşacak ve çıtanız yükselecektir. kendiniz için yaşayın, kendiniz için mutlu olmayı isteyin başkalarına göstermek için değil. gittiğin konsere kendin için git, biletini koyma twittera! başkası için yaşama ulan kendin için yaşa! kendi karakterini öyle bir hale getir ki birileriyleyken bile kendinle olabilmeyi özle bazen. işte bunu başardığından zaten birileri hep olmak isteyecektir yanında göreceksin, o mutluluğundan, o huzurundan, o gücünden pay almak isteyeceklerdir göreceksin! çünkü o kadar mutsuz ki insanlar, birbirlerine ne kadar mutlu olduklarını göstermek için kıçlarını yırtıyorlar.
ilgisizlik. Aileden ilgi görmeyen genç ya bilgisayar oyunlarına ya sosyal paylaşım sitelerine yöneliyor bunlarda da kalıcı mutluluk olmadığından hep mutsuzuz.
tm mi seçsem, sözel mi dil mi sayısal mı?
şu bölümü mü okusam, yoksa ötekini mi?
o üniversiteyi mi seçsem bu üniversiteyi mi?
bu işi mi yapsam o işi mi?
orda mı yaşasam burda mı?
şunu mu sevsem bunu mu?
onu tişörtü mü alsam şu kotu mu alsam?