geniş omuzlu adamın ağlaması

entry2 galeri0
    1.
  1. kendinden daha büyük ayakkabı giymiş çocuğun, elindeki ekmeği düşürmesi gibidir. bir an, yok olur ve kendinden dışarı çıkarsın.

    necib mahfuz sayesinde, dilenci olmak isteyenleri para karşılığında sakatlayan zaide'yi tanımıştım. tıpkı zaide'ye benzer, birgül abla vardı. birgül, para almadan bakışlarıyla aciz kızları sakatlardı. ciğerlerinden çıkardığı yaralı cümleleri ile kanı beyine sıçratıp, çaresiz kızlar naçarlığın eğdiği boyunları ile, orosbuluğa razı olurlardı.

    -viskiyi kapaktan içme.
    -karışma, dinliyor musun?
    -anlat.

    unutulmuş bir şehrin, unutulmuş kızı, birgül'ün, kaygan ağlarında sıçrayıp durur. fazla uzun sürmez yorulur, edirne genelevinde sigaraya var gücüyle asılırken bulur kendini. sonra, izmir tepecik. sahte adı yeliz, gerçek adı, kırık camlı bir kapının arkasında asılı kalmış. yeliz, hani böyle bazı kadınlar vardır, -geldim ulan, işte burası benim yerim- dediğin, yeliz, öyle bir kadın işte. yüzünde, bir beyaz var dokunmaya korktuğun, elleri; yeni uçacak beyaz güvercin, gözleri; dur diyen anneye benzer. öyle işte, o kadar ki, bir gün bir adam gelmiş, izmir den sonraki durağı ankara'da, bunu görür. kıyamaz kızın üstüne çıkmaya, allem eder kallem eder, kızı oradan kurtarır. yeliz, yaşlı bir ailenin yanında çalışmaya başlar. her yer gül gibidir. geçtiği dokunduğu beyaza çalar.

    -ellerin titriyor.
    -hani, ben göremiyorum.
    -kalk gidelim.
    -otur.

    sonra, bir bahri var. aynı yeliz gibi, kimsesi yok, tek tabanca, sessiz bir dev. öyle güçlü, öyle gösterişli ki, gözüne bakmak kabil değil, yanlış yapmak akla düşmemiş. yeliz, rüzgarda savrulan tül. bahri, tülün yapıştığı dev kaya. bahri, bir gün sokakta yürüken, başını önüne eğmiş, ağırlığını sola vermiş yeliz'i görür. oracıkta içinden der ki, -oğlum bahri, senin beklediğin tren geldi. bahri'nin baba dediği bir adam var. ona danışıp, sonra yeliz ile konuşacak. bahri gider.

    o günün ertesi, eve dönerken yeliz, bir araba emanet duran bacaklarından tüm demir hali ile çarpar. yeliz, bir ipek kurdela gibi havaya kalkar, iner sonra. çocukluğundan beri suskun bu kız yine çıtını çıkarmaz. doktor, hastahane fayda etmez, çot kalır yeliz. bir gecekonduya yerleştirirler. ilk zamanlar o yaşlı aile bakar ilgilenir sonra kesilir ayakları. mahalleli ayda bir temziliği, günde iki öğün yemeği çok görmez.

    bahri, arar, sorar, avucuna yumruğunu patlatır. yeliz'i düşünür.

    yeliz, yatağa yapışmış, gözleri beyaz badanalı bir duvarda akar bir aşağı bir yukarı, genzinde acı bir tat. dudakları aralanmış, küçük küçük nefeslere razı olmuş, düşünür durur.

    bahri, bir zaman sonra öğrenir yeliz'in yerini, varmak için çıkar yola.

    aynı, günün akşamı, sırtlana benzer, avurtları çökmüş, ince kemikli dört adam, yatakta, yeni kesilmiş kurbanın derisi gibi yatan yeliz'den fayda umarlar.

    kapıdan girenlere, başını çevirip yalnız bakar yeliz. bu bakış, -bana anlatma, doldum ben garibim- bakışıdır. sarı yüzlü, sarı saçlı olanı hayasızdır, ilk eli o uzatır, yeliz'in beyaz dizine, aynı anda, paslanmış demir kapı ciyaklar, ardından çürük tahta kapı duvara yapışır. bahri, ışık gibi, sağ yanında duran, asker arkadaşının hediyesi, solingen usturaya davranır. kan, domatesden fışkırır gibi beyaz badanalı duvara çalar kendini. yeliz, ince bir çığlık atar. mahalle aralarında, enseye değen yel gibi dolanır ses. bahri, en derin nefesini alır, bir bahri daha olur küçük odada. ilk kez, birine bakarken mutlu olur. mutluluğu çizer kafasına az önce çizdiği adamlar gibi.

    -şimdi, nereden düştü aklına bunlar?
    -hiç çıkmadı ki aklımdan
    -aynı yerde mi kaldınız?
    -dinle.

    kayseri kapalıya gelir, üçüncü durak olur bahri'ye. bursalı kemal, onu burada görür. daha ilk gördüğünde sever, bu yüzüne bakmaya korkulan adamı. bahri, her yolu dener, her yere haber gönderir. ha birde, saksıda reyhan besler anamın adı diye, anam gibi kokar diye. derken haber gelir. yeliz, tertemiz ölmüş, bembeyaz gitmiş bu dünyadan. insan yeryüzündeki zamanının çoğunu çıplak geçiriyor ama mezara giderken bir bir çul oluyor üstünde, diye anlatmış baba dediği adam mektubunda. başkada mektup gelmemiş.

    herkese eş dost gelir, çamaşır gelir, sigara gelir. bahri'nin kimsesi yok. bir gün kemal, görüşmeden döndüğünde içeri, tuvalet penceresine başını kaldırmış, reyhanlara elini süren, bahri'yi görmüş. daha önce görmediği kadar iri göz yaşları ile, bahri'yi ağlarken görmüş. sonra, bir kayanın nasıl küçüldüğünü izlemiş kemal seneler içinde.

    -hadi, tamam artık, gidelim eve.
    -sen git abi ben gelirim
    -kemal, üzme beni, hadi abim.

    gözümüzün önünde, derin zaman yaralarına sahip üçüncü adamalara ithaf olunur.
    13 ...
  2. 2.
  3. usenmeden okudugum ve benim gibi duygusal adami yenikapi taraflarindaki trende az kalsin aglatan hikayedir. hayir aglardim da okula falan yetisecegim karizma cizilmesin.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük