başbakanlığa bağlı olan kurumdur. ancak genelde memleketin güvenliğinden çok siyasete meraklı komutanlarca yönetildiği için bu durum çoğu zaman unutulur. devlet hiyerarşisinde başbakan genelkurmay başkanının amiridir; o başbakan kim olursa olsun, demokratik seçimlerle geldiği için, bir genelkurmay başkanının saygı göstermekten başka çaresi yoktur. aksi takdirde devlet diye birşey de yoktur.
demokratik bir bilgi edinme talebi olarak son 10 yılda askerî tesisleri ziyaret eden gazetecileri ve ziyaret nedenlerini açıklamaya davet edilmiş; medya ile, işadamları ile, bazı siyasetçiler ile, ergenekon terör örgütü ve add gibi uzantıları ile şüpheli ilişkileri bulunan ve anayasal düzenin 2 defa yıkılmasına yol açmış olan yozlaşmış devlet kurumu. neo-yeniçeri ocağı..
12 eylül'den sonra hiçbir güvenirliğinin kalmamasına rağmen basın yayın organlarının görevi kötüye kullanması sonucu yine istediği gibi at koşturmuş, jitem'in kurucularının cenazelerine tam kadro katılan, ergenekon terör örgütü'nün zirvesinde yer alan isimleri bünyesinde beslediği iyice ortaya çıktıktan sonra "sende mi brütüs" dedirtmiş, devlet memuru olmasına rağmen devlet gibi davranan kurum.
(bkz: baskın oran)ın Yasalar Genelkurmay’a da uygulanırsa başlıklı yazısından bir alıntı.
657 s. ve 14.07.1965 tarihli Devlet Memurları Kanunu. Md. 125, "Kınama cezası gerektiren fiil ve haller" arasında şunu da saymakta: "Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına ve radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek."
Yani, devlet memurlarına demeç yasağı var. Bu madde örneğin KESK üyesi memurlara durmadan uygulanmakta. Üstelik sadece memur sorunlarıyla ilgili olarak demeç verdiklerinde. Askerler de devlet memuru olduğuna göre onlara da uygulanacak.
Kaldı ki, Atatürk siyasetin "okula, camiye, kışlaya" sokulmamasını emretmişti ve yalnızca asker kişiler için çıkarılmış bir yasa daha var: 1632 s. ve 22.05.1930 tarihli Askerî Ceza Kanunu. Md. 148 'Siyasi Faaliyetlerde Bulunanlar' başlığını taşıyor ve kınama cezasıyla da yetinmiyor: "Askerî şahıslardan: Siyasi amaçla nutuk söyleyen, demeç veren, yazı yazan veya telkinde bulunanlar"a 1 aydan 5 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Tuğg. Gürak sadece askerleri ilgilendiren bir konuda konuşmuyor. TBMM çatısı altında yapılan siyasi bir konuşma üzerine konuşuyor. Bu "siyasi demeç vermek" değil de nedir? Bir demeç daha nasıl "siyasi" olabilir?
aksine arınça suikast denen komik tezgahı çürüten kurumdur.
hala bazı salaklar ellerinde adres ile birilerinin suikast yapacağını inanacak kadar salak ama genelkurmayın açıklamasını inanmayacak kadar akıllı.
kaldıki üstlerinde nerede ise tüm akp'lilerin krokisi çıkacak ama serbest kalacaklar.
zaten suikast olayını yediremedikleri için yedek olarak dinlenme olayınıda ortaya attılar.
suikast olayından sonra bu seferde bizi dinliyorlardı derler.
bir kez daha ülkemizde emperyalist köpekleri tanımış olduk bu iğrenç tezgah ile.
ne kadar kudurursanız kudurun halkın tsk'ya olan sevgisini bitiremiyorsunuz.
yazık harcağınız emeğe.
bari şerefsizlik yapıp, zaman harcayacağınıza, saygı duyun artık.
ülke içindeki farklı gizli teşkilatların birbiryle oynadıkları oyunda şu anda suçlu gösterilen askeri kuvvetler başkanlığı.
yavrum sen de iyi ders almışsın abilerinden ama bu şekilde olmaz psikolojik harp. belgelerle gelirsin yok krokiyi yutuyormuş yok suikast yapacaklarmış diye ortalığı birbirine katmak amerikadaki evsizlerin bile yaptıkları şey.
madem sorularla geliyorlar alın bakalım asıl soru: ihbarcı subayın bulunması engellenmek için böyle bir olay su üzerine çıkarılmış olamaz mı? zira bilinen şu ki askeri belgeleri doğru-yanlış bir şekilde yargıdan ve askeriyeden önce yandaş medyaya sunan biri var. ki biz sadece sunulan birkaçını gördük peki bu adamla ilgili yapılan araştırmayı engelleme amaçlı yapılan bir girişim bundan daha farklı nasıl geçiştirilebilirdi ki?
ancak şu anda unutulmasın ki, suikast yapacakları iddia edilen iki kişi genelkurmay tarafından ordu mensubu olarak açıklanmıştır. bu da demektir ki genelkurmay orada iki ordu mensubunun bulunduğunu kabul ediyor. ancak görevlerini de bir subayı izlemek olarak açıklıyor. kaldı ki suikast olayı komik kalıyor, çünkü meclis başkanının temkinli, akp elazığ milletvekili'nin olayı komik bulduğuna ilişkin beyanatları da ortaya dökmektedir ki, her olayda yek vücut ortaya fırlayan akpliler bile iddianın saçmalığı karşısında tedbirli davranmaktadırlar.
bundan sonra ne olacak? türk silahlı kuvvetleri mensuplarının arınç'ın mahallesinde bir görevle bulunduğunu kabul etti. peki arınç daha fazla "bana suikast düzenleyeceklerdi" açıklamaları yapıp orduyu doğrudan doğruya karşısına alabilecek mi?
hiç sanmıyorum. çünkü resmi olarak türk silahlı kuvvetleri'nin orada olduğunu kabul etmesi, dişlerini göstermesi anlamına gelir. arınç'ın maçası da orduyu karşısına alma konusunda sıkmaz.
peki hadi suikast girişimi vardı, ordu böyle bir şey yapmak istiyor; o durumda arınç'ı hangi alternatif ordu koruyacak?
ülkede her gün bir karmaşa var, sürekli gündem değiştiriliyor, bu olayda da önceki iddialarda, hatta ergenekon olayındaki iddialara ilişkin sürekli şaibeli deliller saçılıyor ortaya.
cumhuriyet tarihi'nin hangi döneminde subay intiharları bu denli çok olmuştur?
hepsini birleştirin bakalım, yobazlar çıkabilecekleri son noktaya çıktılar işte; bundan sonra ne olacağını bir gözden geçirin.
haa, bu bir komplo teorisi mi? 1980'lerin başında doğup 10 senede çürüyen anap iktidar tarihini bir gözden geçirin bakalım. hatta şöyle bir bakın bakalım; kaybolup giden anap mensupları, hangi parti içinde kümelenmişler son 7 sene içinde.**
kimin genelkurmayı olduğunu merak ettiğim kurum. bizim ordumuzun genelkurmayı, hani şu 18 ay askerlik yaptığımız ordu mu? eğer öyleyse kendine çeki düzen versin.
öncelikle bülent arınç'a suikast girişimi diye olayı abartılı hale getiren medya suçlanmalıyken akp'den herhangi biri bu söylemi söylemiş gibi üzerine gidenlere ancak hassiktir diyebilirim.
şimdi olayı aklıselim ile ele alalım ve olayları maddeler halinde yazalım.
1-bülent arınç'ın sokağında geziyorlar,
2-bilgi sızdıran birinin peşindelermiş,
3-biri bülent arınç'ın adresi olması muhtemel bir kağıdı yutmuş,
4-bu gözetleme olayı 45 gündür devam etmekteymiş.
5-ihbarcı subay meselesi varsa şimdi o subay kendini sağlama almayacak mı? genelkurmay'da ne ihbar edilir?
6-bu gözetleme neden emniyet veya mit'e bildirilmedi ve böyle bir olay yaşandı. çünkü olay emniyet ve mit'in sorumlu olduğu alanda geçiyor. hemde çok korunan bir sokakta yakalanacaklarını bile bile...
7-şimdi en önemli konuya gelelim. neden 4 gün sonra genelkurmay açıklama yaptı. olayın ne kadarı ortaya çıktı diye beklenip ona göre bir açıklama yapmaya çalıştılar. daha önce açıklamalar yapıp yalan söyledikleri ortaya çıkmıştı ve ders almış görünüyorlar. en büyük delil de bu zaten. haksız yere suşlanan biri anında reaksiyon verip gerçeği aktarmaz mıydı?
genelkurmay yukarda yazdıklarımdan hangisine itiraz etti? hiçbirine...ve hala olayın ilk günü sorulan sorular aynen duruyor. ama kendini akp düşmanlığına adamış kırım kongo keneleri hemen savunmaya geçiyor, genelkurmay'dan daha çok genelkurmay'ı savunuyor. şimdi, ben suikast falan demedim. zaten suikast yapmaya genelkurmay'ın bile götü yemez. maksat birilerini ürkütüp psikolojik harp yapmak... yoksa bu üst rütbeli subaylar salak mı ki ellerinde adres, kroki ile gezsinler, hemde üst düzeyde korunan bir sokakta günlerce yakalanmayacağız diye dolaşsınlar... sonuçta elde yetersiz delil olacak ve serbest kalacaklar ve "bak istersem bir şeyler yaparım" diye *. bu bir meydan okuma ve tehdit etme... ben göstere göstere senin etrafında dolaşırım ve seni tedirgin edebilirim, elinden bir şey gelmez diyorlar ama karşı taraf blöfü gördü ve olaya müdahale etti... aynen satranç gibi; bir taraf tehdit eder,eder, diğeri savunma yapar yapar ve çekilir ama vakti uygun gördüğünde taşları almaya başlar ve ortalık toz duman olur. sonra bir bakmışın ortalık ferahlamış... ama saldıran ilk kaybını yaşayıp, boşu boşuna bir mevzi veya piyon kaybetmeyi kabul ederse, savunanın üzerine gitmeyi bir süre bırakır savunmaya geçerse tekrar yeni bir pozisyon yaratmaya çalışabilir. ben ülkemin genelkurmayının hükümeti ile satranç oynamasını hepimiz için zararlı bir aktivite görüyorum. ancak bu ülke bu oyunu yıllardır oynuyor... şimdi olay maskelenmek için hükümeti zor duruma düşürecek ve dikkatini başka yöne vermesine neden olacak gelişmeler yaşanacak. doğuda bir pkk veya dtp olayı insanların yüzünü çevirmesini sağlar. aynen şu kck operasyonu gibi. bu arada ordu da olayın sakinleşip sürüncemede unutulmasını bekler. ama biz yobazlar bunları yemiyoruz. bazen akp kendinden beklenmeyecek şekilde aşırı akıllı davranış gösteriyor. her yönle aynı anda ilgilenip her soruna aynı anda müdahale edebiliyor. bazen diyorum bu akp'nin ardında koca bir abd stratejist grubu mu var, kadroları çok mu iyi, yoksa ülkede akp'yi destekleyen bir çok kurum mu var ki her olaydan haberdar edip sonucunu onların yerine tahlil ediyorlar.
Gazete Habertürk'ün bügün hâkim kadir kayan'ın askerlerce izlendiği ile ilgili ilk sayfadan verdiği haberin başlığı 'Genelkurmay Dalgasını geçti' şeklindeydi. içeriğinde ise, Genelkurmay'ın vuku bulan hadisenin 'Türkiye'nin geldiği hali' gösterdiği mesajıyla aslında bir bakıma komik duruma düşüldüğü ve bununla da iyiden iyiye toplumsal paranoyaya sürüklenildiği ima edilmiş.
Şimdi... Genelkurmay'ın açıklamasında geçen toplumun ne hale geldiği açıklaması, aslında doğru bir tespit. Fakat, hangi yönüyle doğru? Ya 'jamaika'da bir suç işlense genelkurmaydan bilinecektir, artık bu aşamaya gelindi'dir; ya da devletin hâkiminin bile askerce izleneceği bir güven bunalımına girmiş olan Türkiye'nin geldiği hâli pürmelaldir.
Türkiye'nin geldiği yer ortada... Daha doğrusu yıllardır yerinde sayması hasebiyle sabit durduğu yer ortada. Lâkin, ülkenin bulunduğu yer itibarıyla ne hale olduğu hukuk ve özgürlüklerin ne aşamada olduğuyla doğrudan alakalıdır. Türkiye'de özgürlükler hangi kertede ise Türkiye'nin geldiği hâli de odur.
anayasanın ilgili maddesi değiştirlerek milli savunma bakanlığına bağlanması gereken kurum. madem genelkurmay başbakana bağlı milli savunma bakanı ne iş yapar. protokolde bi bakıyorsun karşında üniformalı bir bürokrat bakanların, yüksek yargı mensuplarının önünde. ptt genel müdürü de giysin postacı kıyafetini koy protokolün önüne o zaman.
statüsü hala belli olmayan makamdır. nitekim devletin hiçbir kademesine bağlı değildir ve bağımsızmış gibi görünen bir yapısı vardır. sadece başbakanlık'a karşı bir sorumluluğu vardır; ki yüksek olasılıkla yeni anayasada bu durum değişerek milli savunma bakanlığı'na bağlanacaktır.
nitekim demokrasinin gerekliliği de budur. nitekim akp'nin iktidara geldiğinden beri yaptığı mantıklı birkaç icraattan birisi olacaktır.
bbp eski genel başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun ölümüyle sonuçlanan helikopter kazasıyla ilgili bir açıklama yapmıştır.açıklamada "1.25 mart 2009 tarihinde vuku bulan elim helikopter kazası ile ilgili olarak, başlangıçtan itibaren, söz konusu kazayı inceleyen tbmm araştırma komisyonu, devlet denetleme kurulu, kahramanmaraş ve malatya cumhuriyet başsavcılıkları tarafından genelkurmay başkanlığından talep edilen tüm bilgi ve belgeler ilgili birimlere gönderilmiştir.
2.tsk; demokrasi ve hukukun üstünlüğüne her zaman büyük önem vermektedir. bu nedenle, soruşturmanın devam ettiği bu safhada, olayla ilgili herhangi bir açıklama yapılmasına ihtiyaç bulunmadığı değerlendirilmiştir." demiştir.
