sabah koşusuna çıktığımda büfenin önünden geçerken uzun saçlı, gözlüklü ve mühendislik okuduğunu tahmin ettiğim gençlerin mizah dergileri aldığını görüyorum . bazen dayanamayıp yanlarına gidiyor "ne okuyorsun genç?" diye soruyorum. çoğu bana "abi umut sarıkaya falan uğur gürsoy falan bomba ya" diyor. bozuk türkçelerine aldırış etmeden konuşmayı devam ettiriyorum. "en çok kendine yakın bulduğun kim peki?" diyorum. "ersin tabi abi ya. bazen 'lan bu benim de başıma gelmişti' falan diyorum" diyor bana. uzunca süzüyorum onu ve "anlıyorum..." diyorum, koşuya devam ediyorum.
neden onu kendinize yakın bulduğunuzu biliyorum. çünkü o da sizin gibi zaman zaman ezilmiş, umutsuzluğa kapılmış, mahalle kültüründen gelmiş, kızlarla ilişkilerinde sorunlar yaşamış. ezik bir tarafı var yani hem olmasa karikatür çizmezdi zaten . belki de yoktur da okurları yiyordur, olabilir. her iki durumda da yazdıkları ile "kitle"nin duygularına tercüman olmayı başardığı için çoğu umutsuz ve yalnız olan gençler tarafından bu kadar seviliyor.
bir ara kendisi bile artık abarttıgını dusunerek "arkadaslar ben gercek hayatımda bu kadar ezik biri değilim ya." demiştir. yine de gayet gercekçi bir anlatımı var. içten ve samimi. biz bile yasarken ne yasadıgımızı bilmeden sadece yaşama kısmıyla ilgilenirken, o yasadıklarımızın ne oldugunu tespit edip yine bize sunmakta. sanırım sevilmesinin en buyuk sebebi bu.