eniğinden cücüğüne tüm jenerasyonları ağına düşürmüş bir hastalıktır marka merakı. çocukken başlayan marka sempatisinin tavan yaptığı dönemler lise dönemleridir. gerorge hook'lar, barbour'lar, timberland'lar o dönemlerde kutsal emanetler kadar değerlidir. marka merakı kötüdür.
marka merakı zamanla hastalığa dönüşür. marka giymek, markaya ilgi duymak, markayı kutsal saymak kişide davranış bozukluklarına neden olur.
arkadaşlarını timsah logoları ile onure eden bir olgudan söz ediyoruz. eğer timsahı yakanızda taşıyorsanız statü dediğiniz aptal marka olgusunda karizmanız fena halde tavan yapar. yanlış yargılamalar ve değerleme biçimlerine gebe kalan bir toplumun kanayan yarasıdır marka merakı. *
Kapitalist düzenin kaçınılmazı.
Kendimden biliyorum; üç çizgi fetişisti oldum adidas sayesinde. Ne kadar üç çizgili şey varsa hepsini almak ve dünyayı yönetmek istiyorum. Hatta o conconluk üniforması yandan altin rengi cizgili siyah adidas esofman bile istiyorum, adidas istiyorum ulan, parlak, taze, sıcak sıcak adisas **
türk solcularının aha işte kapitalizm etkileri bak görüyomusunn, işte emperyalizm lanet amerika diye atladıkları bir konudur. yani gençler salı pazarına akın etse, herkes ordan giyinse o zaman da mı suç kapitalizmin olacaktı.
gençlerin marka merakının beğenilme, öne çıkma, toplumda saygı görme, takdir edilme, başkalarından üstün olma, kabul görme gibi şeylerden başka açıklaması yoktur. bu da prestijin ve saygın olmanın şartının çok para kazanmak ile eşdeğer olduğunun ispatıdır. toplumdaki ahlaki ve kültürel değerlerin yerini paranın almasıdır. (bkz: kapitalizm)
varlıklarını kişik karakter ve zeka gibi unsurlara dayandırma gereği duymayan gençlerin parayla varlıklarını göstermeye çalışırken marka unsurunu kullanarak ve bu markaları kullanan kişileri kendilerine arkadaş seçerek hayata dar bir pencereden bakmalarına neden olan ilerleyen yaşlarda kişiliğe önem vereceklerini bilmeden yaptıkları bilinçsiz saçma ve bir o kadarda komik özenti gençlik düşüncesi.
