asmalı mescit'de güzel bir terasa sahip rahat bir mekan yalnız, uzun boylu bir elaman var, toplu organizasyonlarda öde-al şeklinde anlaşılmazsa tabeladan geçiriyor. siz siz olun her zaman adisyonu inceleyin. döner pişkin salon boş
"kaçıp kurtulmak" manasına gelen bir depresyon halinin esiri olmuş bir deniz aracı. deniz her zaman "sorunları arkada bırakmak" anlamına geldiğinden, gemiye de masumane bir anlam yükler şairler, yazarlar, insanlar.
oysa ki,
deniz hiçbir zaman kurtuluş değildir. uçsuz bucaksız ise hiç değildir. dünyanın 4/3 ünün denizle kaplı olması sizde engin olması gerektiği izdenimi bırakmasın. birkaç günlük deniz yolculuğu, okyanusa çıkmanıza yetecektir. neyse, denize çıktığınızda, arkada bıraktığınızda karayı, eski hayatları, karşınıza çetin fırtınalar çıkacaktır.
tek fark, burada insanlardır problem genelde, orada da doğa. aslında çok garip. doğa ile savaşırken yine insanların yaptığı araçla savaşırız. insanlarla savaşırken ise neyle savaştığımızı bile bilmeyiz.
ne anlatıyordum ben?
hah gemiyi. gemi dediğiniz şey dünyanın ne kadar küçük bir yer olduğunu bize anlatan, ve sorunlardan hiçbir zaman kaçılamayacağını, çünkü asıl sorunun bizim beynimizin içinde saklı olduğunu düşündüren bir araçtır.
sulara attim kendimi cok, sonra dönmedim geri... ama garip, yandığımı düşünmedim hic.. insan nasıl yanar ki? öbur yandan da hep su soruyu sordum: sulara atmasaydim kendimi ne olacaktı? bulundugum kara parcasi daha mi iyi olacakti? mutluluk nedir? neyle karsılaştırılabilir? ben hep deniz kenarinda villasi, kasri, satosu olanlarla karsilastiriyorum, o zaman is siirden cikip politik oluyor. yaaa.. peki seks neresinde bu isin?
ahhh... ezgi ve günlüğü yine karmakarışık ettin beni, ağlamaklıyım, derbederim, yorgun ve sürgünüm...
mide yakan bir şarkı bu, herkes bir mısra seçmeli kendisine ve sesimi beğenen olur mu demeden,hafiften parmak şıklatarak söylemeli seçimini,tebessümlü bir hüzün barındırmalı yüz ve beyaz giymeli illa ki, öyle bir şarkı biraz yalnız bir şarkı...hürriyete doğru isimli albümde yer almaktadır, aldığı yeri doldurmaktadır.
kime sorsam dönüşüm yok
nereye gitsem mavi
yelkenimde deli rüzgar
her yanım tuz, deliyim...
sabahat akkiraz'ın da dillendirdiği bir ezginin günlüğü şarkısı.
"ah peşimde rüzgar ne yağmurlar dost ne bir kıyı var deliyim
ah düşlerim kaldı yalnızım düşlerim kaldı deliyim.." *
çatlamı$ bir alın kemiği
gibi duruyor limanda gri gemi,
yağmur, hüviyetini kaybetmi$ potansiyel suçlu
rüzgârın kimsesi yok tabiattan ba$ka
zanlıyım, kendimce haklıyım, bu kı$ ellerime
eksi sonsuz uçlu
upuzun kapalı müzelerin
hep bir çığlıkla hareketlenecek heykellerinin
mermer bronz karı$ımı
soğuk beyaz karı$ımı
aldatıcı göz bebeksiz bakı$ları bula$tı, evet, harika,
sis çoktan ula$tı denizin sinirlerini bozan
geç dalgasının korku tabirlerine,
baudelaire aldım yanıma okurum diye
felsefe ağaç olsa hangi meyveyi verirdi ve
onu anlarım belki, onunla avunurum, hevesiyle;
$imdilik
gecenin esrara
sevgilinin ihanete aç te$ekkül mertebesinde
belki gemide, belki de sessizliğin güvertesinde
bir takım adamlar gülü$üyor
bir takım adamlar yalan yanlı$ örgütleniyor
halka ait bir manayı hayasızca aralarında bölü$üyor
hayır, yere dü$mü$ yalnız bir biletin önünde;
aslında tedirgin ve sıkılganlar
aslında cahil ve saldırganlar
herkes kadar bir gemiye binip gitmekle
$iddetin kendisiyle uzla$makla
uzakla$makla
uzakla$manın hayat paydasıyla çatı$maktalar..
evet,
çocukken aynı sınavda çözemedikleri tek soruyla
o tek sorunun cevabıyla boğu$maktalar: onca
ağırlığına rağmen neden batmaz bir gemi
her gemi batmak için son bir yolcu mu bekler..
son yolcunun darmadağın beyni, kalbi mi
indirecektir $alteri; gemi
öyle mi çekilecektir içeri, hayır, örneğin, gerisin geri,
toprağın da olsa kaldırma kuvveti
öyle kolay gömülemezdi hiçbir ölü, hiçbir hüzün neferi;
toprak
iterdi, tutardı, çırpınırdı
istemezdi gövdesine bir $eyin ansızın girmesini;
gemi
çatlamı$ bir alın kemiği
gibi duruyor limanda gri;
toprak da duruyor
zaman da, adamlar da.. önemli bir a$k $ahaseri
edasıyla çözülüyorum iskeletimden
etlerimle uçu$uyoruz yapı$mak üzere
bir ba$ka iskeletten ufka açılan
yeni
varolu$tan olu$mu$ ahllerden hallere seviyeli;
belki de çok oldu gemi limandan ayrılalı ve gideli;
ba$lamı$ bir yolculuğun arkasından karada yazılan seyir defteri
tarih mi demeli buna, günce mi daha doğru, bellek mi,
ho$, ben ellerimi hep yıpranmı$ çımalara benzetirim
parmaklarım salkım salkım çımadan sarkar sarkar sarkar
kaç gemiyi bağlamak için limana fırlatılmı$ ellerim
çımacılar mı hain, eldivenler mi kaygan, deneyler mi uğultulu,
ufukta kaybolmaya yüz tutmu$ bu büyük yüzen sedyeye
kimi zaman mabet de demeli, nazar da demeli, büyü de demeli
çatlamı$ bir alın kemiği
gibi kafatasında beyne doğru ilerliyor gemi;
ya çok bildik aynı bir sima var dümende, kazan dairesinde, radarda
ya da
kıyıdayız, hayaller kurarken ölüme dair, erdeme dair; anlıyoruz:
terk edildik,
diğerlerini kurtarırken tela$la o,
tufanda biz geride kalanlar, anlıyoruz,