20 dilde seviyorum seni, 81 ilde
80 bin çeşit bitkinin 80 bininde
Kendi kafama sıktığım gümüş bir kurşun varlığın
Ne olur o karanlıktan yanıma seksen birinde Canfeza
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
sessizlikten hep korkmuştum ben,
bu, senden gelen en büyük cezaydı belki de..
sensizliğinde, yüreğimin boşluğu artarken;
bir kor aleve dönüşüyordu hep, sessizliğinde..
yorgunuz
uykusuz kalıyor aşklarımız
üzerimizden ebruli bulutlar geçiyor
eziliyoruz akşamın güzelliği altında
yanaklarımız yanıyor birden
her şey ölüyor sırayla
kapı aralıklarında bile
coşkuyla sevişme zamanıdır şimdi
(bkz: ünal ersözlü)
Sözüm meclisten dışarı dostlar
Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani dilim dilim doğrasalar beni
Marmara Ege Karadeniz ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum
Derdim öylesine büyük ki dostlar
Kırka yarıp yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kırkbin tane ot biter de kırkbin derde deva olur diyorum
Ne oldu bana böyle durup dururken
Oğlan aldı başını gitti kız zaten lafımı dinlemezdi
Düğmem kopuk paçam sökük oramda buramda çengelli iğneler
Bir de çengelli iğne nazar bozar derler
Hanımın çorabı kaçık başında bigudiler
Karabaş bile, karabaş bile suratıma bakıp bakıp havlıyor
Öğünmek gibi olmasın ama dostlar
Kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani ince kıyım doğrasalar beni Akdeniz cacık olur diyorum
Ve hatta Atlas okyanusu ve hatta Hint okyanusu
Ve hatta hatta Büyük okyanus bile cacık olur diyorum
Böyle cacığa rakı mı dayanır
Çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
Ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
Zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil.
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…