gelmiş geçmiş en iyi türkçe dizeler

entry312 galeri0
    311.
  1. istiklal marşıdır. Sahip çıksın herkes!
    0 ...
  2. 310.
  3. bundan yirmi beş Ekim önce ensemden tutup Tanrı
    hayata bıraktı bırakalı
    sudan çıkmış balık misali
    ölüme çarpa çarpa yaşadım
    Tanrı görmüyor
    Tanrı duymuyor
    Tanrı bilmiyor
    Tanrı üç maymunu oynuyor
    siz Tanrı'ya ne çok benziyorsunuz bayım
    1 ...
  4. 309.
  5. 308.
  6. ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni;
    simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm,
    dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?
    yılmaz odabaşı
    1 ...
  7. 307.
  8. Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
    Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
    O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
    Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
    Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
    Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
    Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili.

    (bkz: Sezai Karakoç)
    1 ...
  9. 306.
  10. Yaşadım tanrım, yarım ve uluorta.
    (bkz: cemal süreya)
    2 ...
  11. 305.
  12. insanoğlu bir gariptir her lafı kaldırmaz ibne dersin köpürür de sikersin aldırmaz .
    2 ...
  13. 305.
  14. "keşke, yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım."

    ismet özel.
    2 ...
  15. 304.
  16. Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum.
    0 ...
  17. 303.
  18. Az daha dizi ismi yazıyordum. Sonra düşündüm türkçe dizi ne alaka lan, türk dizi değil mi o derken bir entryi de şiirsel okuyunca zannettim dizilerde geçen bir söz mü acaba falan derken sonra çaktım köfteyi.

    Yaran yanlış okumalar.
    2 ...
  19. 302.
  20. Son karesi gibi Red Kit'in
    batan günese dogru
    sürerken atimi
    gitme kal demeni bekliyorum
    ama yalnizca
    rüzgar çekistiriyor atkimi.

    sunay akın.
    6 ...
  21. 301.
  22. Sen şimdi yazdığım şiirleri üstüne alınıyorsun değil mi sevgili? Sana kafiyeli cümleler fazla gelir! Satır aralarında oyala kendini.
    2 ...
  23. 300.
  24. ne şehittir ne gazi lafının şiircesi.

    bugün çarşamba, kasımın biri.
    bu gün beş bin yıllık çin bastı dört yaşına.
    pekinde geçilmiyor türkü sesinden.
    yollara döküldü millet
    yediden yetmişine,
    hepsin de mavi işbaşı elbiseli.
    pekinde fağfur kulelerde güneş
    kırmızı sütunlarında ak güvercinler.

    li-çan-çen'le konuştum, ahmet,
    hunan köylülerinden.
    uzun aksakallı tel tel,
    alnı çin yazısı gibi kırışık.
    dedi ki bana:
    toprağım yoktu,
    var.
    öküzüm yoktu,
    var.
    insandan sayılmazdım,
    insanım artık.
    daha da güzel günler göreceğiz, diyorlar,
    yalan değil.
    göreceğiz.

    işte ben
    li-çan-çen
    yoklar geri dönmesin
    varlar yok olmasın
    daha da güzel günler görelim diye
    oğlumun birini okula yolladım
    öbürünü kore'ye...
    li-çan-çenin oğlu bu yüzden orda,
    ya sen?

    pekin günlük güneşlik,
    kore'de yağmur mu yağıyor ahmet?
    yüzükoyun sürünüyor musun çamurda
    peşince namlunun?
    elâ gözlerin dumanlı,
    kabarmış damarları alnının
    kimi öldürmeye gidiyorsun?
    yedi deniz ardında kaldı anadol
    hane halkıyla beraber.
    onlar bu yıl vermedi vergiyi.
    öldü sarı öküz,
    dayı oğluna göründü gurbet
    kimi öldürmeye gidiyorsun ahmet?
    yedi deniz ardında kaldı anadol
    köy halkıyla beraber.
    onlar bu yıl toprak istedi ali bey çiftliğinden.
    dövüşüldü candarmalarla.
    dursun vuruldu,
    yaralandı koca anan,
    hapse düştü millet.

    kimi öldürmeye gidiyorsun ahmet?
    şu ellerine bak,
    sapanın sapından koparılan ellerine.
    akşamları sofrada, çıra ışığında
    bazlamayı bölen onlardı.
    sarı öküzün ve ayşe kızın yüzünü
    onlar aynı şefkatle okşardı,
    ve ağanın karşısında çaresizlikten, öfkeden,
    enseni kaşırlardı.
    köy kıyısından geçen yolculara
    kaç kere yol gösterip su verdiler
    ve en kederli.
    en yorgun
    en tembel günlerinde senin
    senden ayrı yaşayıp düşünmekte devam ederdiler.
    onlar,
    ellerin
    şimdi kan içinde bileklerine kadar,
    kimi öldürmeye gidiyorsun ahmet?
    başka bir orduyu da gördü bu memleket.
    büyük kuzeydendiler.
    japon zulmünü yendiler.
    diktiler yemiş fideleri gibi bu toprağa
    bahtiyarlığın imkanlarını,
    hem de karşılığında hiçbir şey beklemeden.
    sonra dönerken evlerine
    şu sözlerle uğurlandılar:
    "- bağışlayın bizi kardeşler
    dilediğimiz kadar
    kılamıyorsak âşikâr
    minnetimizi sözlerimizde.
    yaşayacak hâtıranız, kardeşler,
    fabrikalarımızın tüten bacalarında,
    sırmalı dağlarında ekinimizin
    ve içi gülen gözlerimizde.
    hani bahar sabahları vardır, ahmet,
    çıkarsın evden
    karşında bir müjde gibidir dünya.
    işte böyle bir dünyaydı artık kuzey koreli için
    her sabah
    her akşam
    her gece memleket.
    söz hürriyetindi.
    toprağı bölüşmüştüler.
    demiryolları
    altın,
    gümüş,
    kömür,
    ovada yağmur,
    dağda rüzgâr,
    deniz
    bulut,
    güneş,
    çocuk bahçeleri, hastaneler, okullar
    ve fabrikalar milletindi.
    bahtiyardılar.
    kimi öldürmeye gidiyorsun ahmet?

    bu toprakta gerçekleşen kendi hasretini mi?
    korede yağmur mu yağıyor?
    evini yaktığınız çocuk
    anasının ölüsüne kapanarak
    haykırıyor mu altında yağmurun?
    yoksa onu görmüyor musun bile?
    yoksa artık kanıksadın mı?
    yoksa, amerikan askeri sin-şana girdiğinde
    sen de beraber miydin?
    gördün mü insanların çırılçıplak soyulup
    benzinle yakıldığını?
    sen de japon palasıyla kelle kestin mi?
    belki de samvandaydın?
    ağaçlara saçlarından asılan insanlara
    nişan aldın mı sen de?
    gebe kadınların ırzına geçip
    sonra dövdün mü öldürene kadar?
    biliyorum,
    san-sen ri'de gözlerini oydukları çocuğun
    fotoğrafını çektiler
    hâtıra diye.
    bu hâtıranın sende de bir kopyası var mı?
    biliyorum.
    vu-mal-şoyu alnından mıhladılar duvara,
    bir kağıtla beraber.
    işçiydi, on bir çocuk babasıydı.
    ve geniş alnıyla birlikte mıhlanan kağıt
    emek kahramanlığı diplomasıydı.
    bilmiyen var mı?
    yaktınız ekinleri,
    şehirleri uçurdunuz.

    ve onların en ucuz ölüm aleti sendin, ahmet,
    vebalı farelerinden de ucuz.
    kore'de yağmur mu yağıyor?
    dinecek.
    ya defolup gideceksiniz,
    ya denize dökecekler sizi.
    ne halt edeyim? deme ahmet,
    teslim ol.
    hâneni,
    köyünü,
    memleketini seviyorsan şu kadarcık,
    teslim ol.
    hâneni,
    köyünü
    memleketini,
    seni, celebe satanlara
    söylenecek bir çift sözün varsa ahmet,
    teslim ol.
    yitirmedinse insanlığını
    çoluk çocuk naşıyla dolu bir çukurda,
    teslim ol.
    biz türkler yiğitizdir.
    yiğitliğin zerresi kaldıysa sende,
    teslim ol.
    teslim ol ananın başı için,
    teslim ol türk halkı adına,
    ahmet, kardeşim,
    kardeşlerine teslim ol.
    0 ...
  25. 299.
  26. "çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
    seyir defterini başkası yazsın.
    çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
    beni o limana çıkaramazsın... "

    nazım hikmet
    mavi liman
    0 ...
  27. 298.
  28. bi bush gider bi bush gelir
    o bush gider barack gelir
    hepsi ayrı maşa
    hepsi aynı başa tarak gelir

    ceza - da poet düeti kördüğüm'den.
    0 ...
  29. 297.
  30. zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
    annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
    Ah muhsin ünlü.
    5 ...
  31. 296.
  32. 295.
  33. ben kattım sana biraz, öyle sevdim seni.
    çünkü sen de bensiz; o kadar güzel değilsin hani.
    özdemir asaf.
    2 ...
  34. 294.
  35. pardon bayım; hayatınızda fazla tebessüm var mı?
    bende bir neden kalmadı da
    2 ...
  36. 293.
  37. güneş batarken ardından tepelerin,
    gotunu sikeyim tüm telatabilerin.
    0 ...
  38. 292.
  39. topuklu ayakkabılarımın iç gıcıklayan sesi
    belirginleşen yüz çizgilerim
    ya da yokluk emzirdiğim göğüslerime aldırmayıp
    defalarca buruşturup attım kadınlığımı
    sadece sevişirken kadın oluyorum
    pardon bayım; siz sevişmeden de adam olabilmek ister miydiniz?
    1 ...
  40. 291.
  41. SEVGi DUVARI

    sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi

    kumkapı meyhanelerine dadandık
    önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
    aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
    sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
    öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
    çöpçülerin elleriyle okşardın beni
    yalnızlığım benim süpürge saçlım
    ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

    baktım gökte bir kırmızı bir uçak
    bol çelik bol yıldız bol insan
    bir gece sevgi duvarını aştık
    düştüğüm yer öyle açık seçik ki
    başucumda bir sen varsın bir de evren
    saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
    yalnızlığım benim çoğul türkülerim
    ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

    Can YÜCEl.
    0 ...
  42. 290.
  43. "ne sen leyla’ sın ne de ben mecnun
    ne sen yorgun ne de ben yorgun
    kederli bir akşam içmişiz sarhoşuz hepsi bu."

    Ali Çınar
    0 ...
  44. 289.
  45. Ömer hayyamın akılla bir konuşmam oldu bu gecesi. fazıl say-serenad bağcan'la dinlemek ayrı bir güzelliktir.

    Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
    Sana soracaklarım var, dedim;
    Sen ki her bilginin temelisin,
    Bana yol göstermelisin.
    Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
    Birkaç yıl daha katlan, dedi.
    Nedir; dedim bu yaşamak?
    Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
    Evi barkı olmak nedir? dedim;
    Biraz keyfetmek için
    Yıllar yılı dert çekmek, dedi.
    Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;
    Kurt, köpek, çakal, makal, dedi.
    Ne dersin bu adamlara, dedim;
    Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
    Benim bu deli gönlüm, dedim;
    Ne zaman akıllanacak?
    Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
    Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin, dedim;
    Dizmiş alt alta sözleri,
    Hoşbeş etmiş derim, dedi.

    file:///C:/Users/WM4/Downloads/enyenimp3indir-Fazil_Say__Serenad_Bagcan-Akilla_Bir_Konusmam_Oldu.mp3
    0 ...
  46. 288.
© 2025 uludağ sözlük