beyhudedir. bütün duygularını ve mantığını hiçe sayar, beklemek eyleminin sonucunu bile bir kenara bırakır ve beklersin. gelmeyecek olmasını bilmek eritir içini ama bir şeyler yapmak için yanıp tutuşursun. boş da olsa saçma da olsa bir şeyler yapılmalıdır zira. gözlerin dalar uzak ufuklara. kalbin boş bir sığınağa döner.
beklersin beyhude yere o agacin altinda
agaci kesip götürürler cek yat yapmaya
yagmur yagar kar yagar firtina kopar,
ama sen beklersin hıyar hıyar.
giden gider bir dönmez geriye,
o zaman ne bekliyorsun kereste?
ömür gelir bir kez insan eline,
onu bari bok etme beyhude yere.
gecmisle yasayanin sonu boktur,
ayazda disarda beklersen ruzgar seni dondurur.
gelmiyecekse kimi niye bekliyor.sun..... eğer gelmiyeceğini bile bile bekliyorsa kişi oda o kişiye mustahaktır *beklesin daha çok bekliyecektir* denilesi insan
bir daha yüzü görülemeyecek,varlığıyla mutlu olunamayacak kaybedilen kişinin arkasından sıkılmadan ve bıkmadan..ve yorulmadan beklemek,sadece beklemek,gelmesede beklemek,ne olursa olsun beklemek..
ya gelirse? bugün gelecek! hem de tam bir saat sonra akşam yemeğini beraber yiyeceğiz. gibi düşünen niçin beklediğini tam olarak kestiremeyen, beklediği için mutsuz olan, o'nu beklediği için mutsuzluğunun yerini umutla karışık, heyecan verici, az da olsa mutluluk veren bekleme durumudur. düşündükçe gelmeyeceği gerçeğinin, niçin beklediğinin farkına varan yine de bir şeylerin tesiriyle geleceğini sanan,y ine o şeylerin can acıtan taraflarıyla içinde bulunduğu ikilemden çıkıp,geçmişe bir yolculuk yapan ruhtur.geçmiş öyle uzundur ki günlerce susmadan anlatılabilir fakat kelimeler terkedendir tıpkı o'nun gibi.... geçmişi zihninden bir saniyede geçirir. zihninde canlandırdıkları ya da istemeden canlananlar ruhunu bu karışık durumdan çıkarmaya,kaçırmaya yetmez.daha çok bilinmeyene,istenmeye sürükler. artık ne olduğu, olacağı pek umursanmaz çünkü artık o yoktur. öylece beklenir amaçsız ama umutlu...
bu kaosun içinden çıkılamayacağı düşünülür.çıkılamazda...zaman geçer...zamanla etki azalır can yakarak.geçmişten bahsedildiğinde tebessümle anılır o...geçmişin ne kadar güzel olduğu içki kadehlerindedir.artık onu anımsatan yerlerden,kelimelerden,objelerden kaçılır.o'nsuzlukla başbaşa kalmak yapılabilecek en güzel şeydir.yıllar geçer...
yaşanılan şehir değiştirilmiştir. eskisi kadar canlı, eskisi kadar hareketli olmayan, sanki acı çeken bir şehirdir , bu acı çeken ruh gibi. aklın terk ettiğin şehirdedir.ara sıra gidilir,sokaklarında bir şeyler aranır gibi dolaşılır.ne aradığını bilemezsin.o'nu görmeye de dayanamazsın.o seni böyle görmemelidir.kendine kızarsın artık bu yere gelmemeye söz verirsin...yeni yaşadığın şehirde yeni dostlar bulmuşsundur,sokaklarında rahatça kaybolabilmektesindir.alışılmıştır artık bu şehirde yaşanmaya hem de onsuz...bigün karşıdan sana doğru yürüyenler arasında onu görene dek...
belki bir mucize olur diye beklemektir. gelmeyen kişi, doğa sevgisiyle dolu kişidir. amacı, sizi ağaç etmektir. kendisi de bir odun olduğundan, eşleşmek ister. unutursunuz, size gelen bir insanın güzelliğini. bir gün, gelecek olan birisini beklersiniz ve gelir. o ana kadar çektiğiniz çileye yanarsınız. kaybettiğiniz zamana acırsınız. ama gelen kişinin verdiği o eşsiz duygu, her şeyi unutturur size. ayak sesleri ve çalan kapının sesi bile zararınızı kapatır.
karşımdasın işte...
bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
tıkandığım o an,
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
bakış açım belli oldu yine.
geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
dağlara çarptım her esişimde.
yollara küfrettim her gidişinde.
demiştim sana hatırlarsan:
önemli olan zamana bırakmak değil,
‘zamanla bırakmamak
şimdi bana, geçen o zamanın
unutulmaz sancısı kalır
gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
aslında çok şey ihtiva eder bu söz. ama fikriyatımı anlayasanız diye bir çok insanın ortak duygusu olan en azından bir adet lafı olan konuyla yani sevmek ve karşılında sevilmek konusu ile aciklayacağim. bazilari buna aşk diyor ama aşk değil bu daha soylu birşey. ask zaten manyaklıktan baska birsey değil midir? eğer becerebilirsem ne ala beceremezsem problem değil absürd birşeyler yazarım gırgır olur.
diyeleim ki bir hücredesin. hücre buz gibi soğuk. üstüne üstlük ısıtılmıyor. üsütünüzde ise belki bir çul var. belki de o bile yok. bir tahta sıra var. zaman duvara bakmakla geçiyor. dışarda bahar yok. kelek bir kış var. tirtir titriyorsunuz.
hücrenizin camından sadece dısarının bir bölümünü izlebiliyorsunuz. sanki londra kulesine kapatılmış thomas more gibisinizdir.
günlerden bir gün bir hiç beklenemedik bir anda hücreniznize tomurcuklanmış bir dal uzanıyor. karların içinden. gayet canlı ve güzel. soğuda kara kışıda unutup gidiyorsunuz. sanş yüzdesi düşük de olsa olma olasılığı vardır. ama milyonda birlerle ifade edilir. ama vardır ya.
peki mucizelerin olmayacağina inaniyorsaniz ve buna rağmen hala da mucize olsun diye bekliyorsaniz ne bok yiyeceksiniz?
hele ki hücre denilen seyin olmadiği ama hücreden daha beter olan manevi hücrelerin içinde fink ediyorsaniz ne halt yiyeceksiniz?
buna nasıl dayanirsınız?
elbette severek karsılığında sevilrerek. amaçsız insan herşeyini kaybetmiş insandır. kuyuya düsse bile cikma ihtimali varsa cıkmaz, ama amacli insan cikma ihtimali yoksa bile cikmaya uğrasir. cikmazsa bile debelenir ve son nefesinde bile debelendiğinden dolayi gercek manada ölü sanılmaz.
insanlar cok kötü sekilde ölebilir. aklınıza ne kadar feci ölüm sahneleri geliyorsa onlarsa onlardan daha bin kat daha fazla versiyonla feci sekilde cartayi ceker. bu arada gariptir ki ölmenin cok yolu vardir ama yasamanın adam akıllı bir recetesi yoktur hani ama konumuzla alakası yok elbette belki var nebileyim ben ya da bullshit.
ama insan ne kadar kötü bicimde ölürse ölsün en feci ölüm sekli sevgisiz ölmesidir. bu tahammül edilemezdir. kanserden yahut biden gümlesin akılda kalan tek sey belki ben ne yapmadimdir.
bazılari ben bunun hakketmek için ne yaptim der ama hakketmek için elinden geleni yaptiklari kuskusuzdur. konumuzla alakası var mı yok mu bilmiyorum. belki var belki yok. ne bileyim ben? muhtar mıyım?
ama durum ne kadar kötü olursa olsun hani o sarkıda dediği gibi bir ümtiitr yasatir insani.
bir şiirle bitiyorum entryimi;
Elbet anlamı olabilirdi: geçip gitmekteyiz dünyadan,
sormamışlar gelirken, çekilmeliyiz şimdi yavaştan.
Ama konuşmamıza karşın, birbirimizi anlamadan
ve karşımızdakinin ellerine bir an bile ulaşamadan,
yıkım bu işte: Çıkamayacağız bu sınavdan.
Denemek bile kalkılmaz bir şey altından,
ve bir çarmıh dikilmiş, kendimizi tanıyamadan,
yalnızlığımızda, silinip gidelim diye dünyadan. *
bekleyenin sürekli eski anıları düşünmesi, hatalar üzerine yorum yapması, bütün anıların yanlışlar olmadan tekrar hayal edilmesi ile geçen süreçtir.* tüm bunlardan dolayı, bekleyen kişide sürekli devam eden bir sabitlik görülür, bekleme sürecine sıkışıp kalmıştır. şimdiki zamanla geçmiş zaman bir arada hareket eder. ileriye dönük yaşamı için kurduğu tek hayal beklenenin gelmesidir.. ( he, "gelmeyeceğini nereden biliyor?" diye bir soru sorulabilir. bilmeye gerek yok, zaten gelmeyeceği bellidir. gelse çoktan gelirdi.) *
hayata devam edebilmenin şartıdır. telefon çalar karşıdaki sesi duyana kadar o zannedersiniz. kapı zili çalar, gelen o zannedersiniz. otobüse binersin otobüste o olacak zannedersin. ölürsün azrail yerine o gelecek zannedersin.