evet efendim şimdi üzerinde yazacağım konu Gelin-kaynana çatışmasıdır.bu konu çok eskilere dayanmaktadır. Günümüzden 4000 yıl öncesinde de bu çatışmaların olduğuna ilişkin rivayetler vardır.*
Gelin-kaynana çatışması, türk toplumu gibi ataerkil ve geleneksel toplumlarda en fazla gündemi meşgul eden konulardandır.ayrıca bizim toplumumuz için söylersek toplumun her düzeyinde olan insanlar için ortak sorundur.yani bu annelerimizin kendini acındırmak için kullandığı fakir edebiyatıdeğil,gelir düzeyi aşmış insanlar da bile ciddi sendromlara yol açmış hakiki bir sorundur.**Çocukluktan beri ister kız ister erkek olun; hafızanızda aileniz ve misafirlerin anlattıkları pek çok gelin-kaynana çatışmasının izlerini bulursunuz. Özellikle; komşular arası dedikodu liginin en sarsılmaz konularından biridir. Hatta "gel bir kahve içelim" davetinin ardında bile çoğunlukla "gel seninle biraz kaynanamızı çekiştirelim" daveti yatmaktadır, çünkü her kadının ortak yanı bir kaynanaya sahip olmasıdır.bu konu çözümü olmayacak bir kısım döngü içinde ilelebet sorun olarak kalacak olsa da kaynananızla mutlu günler dilemekten alamayacağım kendimi *
Asurlu bir tüccarın evindeki mezarında bulunan çivi yazılı tablette, daha 4000 yıl öncesinde bile varolan gelin kaynana anlaşmazlığı çok iyi biçimde anlatılıyor.
Kayseri'den 1500 km uzakta Asur'da oturan bir gelin, ticaret yapmak için Kültepe'ye gelerek yerleşen eşine yolladığı çivi yazılı mektupta "Annenden çok çekiyorum. Bana devamlı kötülük yapıyor. Artık bunu taşıyacak yüküm kalmadı. Bir an önce evine dön ve beni bu kadından kurtar" diyor. Asurlu tüccar ise eşinden daha çok kumaş dokuyup kendisine göndermesini istiyor. Eşinin dönmediğini gören gelin bir diğer mektubunda ise "Çocukların da büyüdü. Onlara da söz dinletemiyorum. Annen ve çocukların beni öldürmeden çabuk Asur'a, evine gel" diyor.*
genellikle bu catismanin acinasi tarafi erkekler olur, bir tarafta onu doguran annesi, bir tarafta karisi. iki disi arasinda gider gelir, mucizevi dengeyi tutturmak zorundadir, allah yardimcisi olsundur.
tatsız bir çatışamdır. ne kadar bunu yaşamak istemesek de anlayışların uyuşmadığı zamanlarda karşımıza çıkabilecek durumdur.özellikle bizim toplumumuzda ve benzeri toplumlarda rastlanıyor sanırım. ama hayatı çekilmez yaptığı ve gelin diye tabir edilen kişiden çok erkeği yani kaynananın oğlunu zorda bırakan durumdur. bu yüzden bayanlar çocuklarımızı yetiştirirken çok dikkat edelim ki bize de dur demeyi bilsinler.
özellikle severek evlenen kişilerin sıkça yaşadığı sorundur. görücü usulü olduğunda kızı bulan kişi kaynanaysa pek sorun olmaz. değilse biçok sorunla karşı karşıyasınızdır. prenses olsan yaranılmazdır ve hiçbir erkeğe annesini kötülememek gerektiğinden susmak zorundasınızdır. *
polat alemdar ile kötü adamların çatışması ortasında kalan kedi gibi erkeğin de arada kaldığı çatışmadır. çatışmanın en masumu erkektir. hangi tarafı tutacağını bilemez ama zamanla eşi yönünde eğilimleri artmaktadır.
sarıyer'de sahil kenarında otururken yaşlı bir teyze yan masaya oturmuştu. bir iki soru derken, başladık muhabbete... derken konu evliliğe geldi. sohbet sonunda en manidar söz gelmişti ve hala beni türlü düşünceler içine sürükler.
akıllı ol evlat. etrafında kızdan bol ne var biri giderrrr, biri gelir! ama ama annenin yerini hiç kimse dolduramaz.
"Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başını yarar." atasözü, kaynana ne kadar iyi ve yumuşak olursa olsun, gelin tarafından her hareketinin hoş görülmeyeceğini konu edinmiştir.
ikisininde kafalarında taşıdıkları ön yargılara göre davrandıkları gelin kaynana çatışmasıdır...
Çarşıda havuç gaynana/Oğlun çavuş gaynana/Akşam oğlun gelince/Ahıra savuş gaynana.
***
KAYNANA bu lafları yer mi, yutar mı?
O da karşılık verir:
Çift minderin çift yüzi/Ne tanırdıh biz sizi/Kürk geydin hanım oldun/Aslın çingene kızi. alıntı...
