sevdiğin adamı doğurmuş o ana ya..
senin güç aldığın o adam kendi karnını doyurmaktan aciz bir bebekken o ana emzirmiş onu.
merhameti, sevgiyi, doğruyu o ana öğretmiş, o ana sayesinde siz o adamın ruhunun güzelliğini tadabilmişsiniz.
ilk dayağı o anadan yemiş, yanlışlardan dönmüş sizin "benim kocam yapmaz öyle şeyler" diye yanlış yapmamasıyla övündüğünüz adam.
Eğer "gerçekten" sevdiğin adamla evlendiysen, o adamın annesine kendi annene davrandığından daha da hassas davranırsın, elde değil böyle olur.
Düşünüyorum da..
En dırdırcı, en çekilmez kaynananın bile sırf "o adam" ı doğurması hatrına başın üzerinde yeri vardır.
idare edilmeli, alttan alınmalı, kalbi kırılmamalı; o sizi kırsa da.
Yaşlılığına mı verir sabreder, sevdiği adam için mi sineye çeker, kendisine saygısından ötürü mü tatsızlığın önüne geçmeye çalışır, o geline kalmıştır.
ama ama.. kurban olurum ben "o adam" ı doğuran anaya be ya.
damat: ah, ahhh nerde güzel anneciğimin yemekleri..
gelin: offff....
3. gün: gelin çok özenir, ama dalgınlığına gelir, yemeği yakar...
damat: aşkım, işte bu ya, aynı annemin yemeğinin tadında olmuş, ne koydun içine?
gelin: ????
velhasıl, erkek annesinin nasıl yemeğine alışmışsa, onu arar..bu yanık, tadsız tutsuz yemek bile olsa o annesinin yemeğinin tadıdır...*
(bkz: anne yemegi)
her daim sıkıntılar barındıran ilişki türüdür. gelin, kocasını kaynanasından, kaynana da oğlunu gelininden kıskanır. sonra uşak bahçıvanı, bahçıvan şoförü diye gider bu.
büyük olan kayınvalide gelini kızı gibi görüp onu bağrına basarsa ve hatası da olsa oğluna çaktırmadan örtbas ederse annedir zaten. gelinde küçük olduğu için, saygıda kusur etmeyip anne gibi kayınvalideye davranırsa ne kötülük çıkar ne huzursuzluk. tersi durumda en ezilen, annenin oğlu, gelinin de kocası olur ve hep arada kalır.