gelin dalgamizi gecelim biraz da

entry1 galeri0
    ?.
  1. Son yüzyıl boyunca kimler hangi savaşlarda nerelerde öldüyse, kimler neler çektiyse Türkiye'de; esas sorumlusu kesinkes ki, Bismarck'tır.
    Bismarck, her biri kendince özerk olan Alman eyaletlerini, merkezi bir yönetim altında birleştirerek; Alman ulusal birliğini, dolayısıyla da Alman devletini kurmamış ve 1871'de Sedan'da da, III. Napoleon ordularını yenmemiş olsaydı; kimbilir bugün ne kadar gelişmiş ve mutlu bir ülke olacaktık...
    Almanya, kendi ulusal birliğini gerçekleştirdikten; sonra ingiltere ve Fransa'ya oranla, merkezi büyük bir devlet olmasını çok daha geç oluşturduğu için; öteki Avrupa devletleri gibi, dünyada yaygın sömürgeleri yoktu.
    Ve Türkiye de, tarihsel bir kazık yedi bundan ötürü.
    * * *
    Büyük Reşit Paşa'nın da etkisiyle, Sultan Abdülmecit; imparatorluğu çağdaşlaştırmak için, 1839'da "Gülhane Hattı - ı Hümayunu" ile - daha çok Fransa'ya özenen - "Tanzimat" dönemini başlatmıştı.
    O zaman da, yine baş sorun; "insan hakları ve çağdaş hukuk" sorunuydu. Hukuken, Osmanlı azınlıklarına da, eşit haklar tanınması alınmıştı gündeme...
    Ve istanbul sokaklarında, tellallar başlamıştı bağırmaya:
    - Duyduk duymadık demeyin; bundan böyle "gavur"a, "gavur" demek yok ha...
    * * *
    Genç Osmanlı zabitlerinin ise içinde, ufaktan ufaktan, siyasal ihtiras volkanları hareketlenmeye başlamıştı...
    Sultan Abdülmecit'in yerine geçen ve Osmanlı tarihinde ilk kez Avrupa'ya, daha doğrusu Fransa'ya bir ziyareti gerçekleştiren Sultan Aziz; 1876'da tahtından devrilmişti.
    Yerine geçen Sultan 5. Murat, akli dengesinin bozukluğu nedeniyle ancak 5 ay kalabilmişti tahtta.
    Ve yerine tahta çıkar çıkmaz "Birinci Meşrutiyeti" ilan eden Sultan II. Abdülhamit padişah olmuştu, 1876.
    * * *
    O sırada yepyeni bir devlet olan Almanya'nın gözü de; binbir siyaset belası içinde çalkalanan, Osmanlı imparatorluğu'na takılmaya başlamıştı.
    Şayet Osmanlı iktidarı üstünde etkinliğini artırır ve Osmanlı'yı, Batı'laşma özeninden kopararak; pompalanacak bir "Türk ırkçılığı" ile Orta Asya'ya doğru yönlendirirse; kendisinin de etkisi, Orta Asya'ya kadar uzanmış ve bir bakıma, "sömürge boyutları açısından" ingiltere'yle Fransa'yı dengelemeye başlamış olacaktı.
    * * *
    Sultan II. Abdülhamit'in, ancak bir yıl kadar sürmüş olan "I. Meşrutiyet"inden sonra, yeniden benimsediği "mutlakiyet"; başta "askeri tıbbiyeliler" olmak üzere, yine Osmanlı zabitlerinde siyasal ateşleri alevlendiriyordu, ülkeye özgürlük getirmek istiyorlardı; doğal olarak da, kendilerinin iktidar olması gerekiyordu bunun için...
    Ve herhalde Berlin de; yakından izliyordu Osmanlı zabitlerinin usulca nasıl siyasal bir örgütlenmeye doğru yöneldiklerini...
    * * *
    Sözün kısası 1909'da II. Abdülhamit'in devrilmesiyle birlikte, Fransa'ya dönük "Tanzimat Batı'laşması" da, Orta Asya'ya dönük bir Türk ırkçılığına doğru değiştirdi rotayı.
    * * *
    Alman imparatoru II. Wilhelm, aynı zamanda bir insan deposu olarak bakıyordu Osmanlı'ya...
    Enver Paşa'yı bir gecede - kendi hükümetinin bile haberi olmadan - Türk bayrağı çekmiş iki Alman zırhlısının Odesa'yı bombardıman etmesiyle; Rusya'ya, ingiltere'ye, Fransa'ya, italya'ya, Japonya'ya, yani "itilaf Devletleri"ne karşı savaşa soktu ve Galiçya'dan, Çanakkale'den, Yemen'e kadar; Alman kotanların emrinde, 2 milyon Türk insanının ölmesine neden oldu.
    * * *
    Enver Paşa, bir gecede Rusya'ya savaş ilan ederken; ingiltere ve Fransa'ya da savaş ilan etmiş olacağı için; Akdeniz'deki Alman donanmasının, istanbul'a hemen dümen kıracak ingiliz ve Fransız donanmalarını, durdurup durduramayacağını sormamıştı bile; ne II. Wilhelm'e, ne Alman Genelkurmay Başkanı Falkenhayn'a...
    Sonuç, 5 milyon kilometrekarelik Osmanlı etkinlik dünyasında, 24 devletin birden kurulması ve 4 milyon 200 bin kilometrekarenin de, kaybedilmesi oldu...
    * * *
    Okullarda okutulan resmi tarih kitaplarında ise, bu tür ayrıntılara girilmeden, ırkçılık şiirlerinin ezberletilmesi sürdürüldü.
    Böylece bizdeki ırkçılık hipnozları; bu kez de, Soğuk Savaş döneminde, uzun menzilli füzeleri, Sovyetler'den daha sonra üreten Pentagon'un işine yaradı. Yüzde 95 oranında NATO'ya bağlanan Türk savunma güçleri, bir anlamda Pentagon'un iradesi altına girdi, hem de çok ucuzundan...
    * * *
    Hani doğrusu güzel dalga geçtik bugün de...
    Ah şu Bismarck olmasaydı; belki köylülükten bile kurtulmuş olacaktık...

    cetin altan
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük