alman toplumbilimci max weber'in ortaya attığı meşruiyet türlerinden biridir. kutsallık ve geleneksellik üzerine kurulu bu meşruiyet anlayışında, "ilk zamanlar"dan beri süregelen geleneklerin devamı söz konusudur. gelenekler kutsaldır, yenilenme ve yaratıcı olma gibi kavramlar kesinlikle düşünülemez. "ilk zamanlar"da örnek kahramanlar örnek işler yapmıştır ve onların mirasını devam ettirmek esastır. o işler her zaman için anılmalıdır. bugün dinsel anlamda yapılan ayinler, kutlanan bayramlar örnek verilebilir buna. yani geçmişteki "belli bir zaman"ın, devrin, dönemin kutsallığı söz konusudur. bunun yanı sıra o örnek kahramanların yaşadığı ve bazı önemli, değerli ve kutsal sayılan olayların gerçekleştiği yerlere de kutsallık yüklenir. buna da kıble örneği verilebilir. kıble, müslüman inananlar için "sıradan bir yön" değildir. geleneksel toplum, dış dünyada olup bitenlerden habersiz, kendi içinde yaşayan, yenilikleri reddeden ve baştaki yönetime tam bir itaatle bağlı olan (kul anlamında) bir toplum yapısına sahiptir.
dini alanla sınırlandırılamayacak meşruiyettir. örneğin türkiye'de geçmişteki bir döneme saplanıp kalan ulusalcı kesim ya da her fırsatta osmanlı imparatorluğu'nun dünyaya hükmedişine gönderme yapıp "o günlere dönme arzusuyla" bir politik söylem oluşturan turancı kesim bu tanıma uymaktadır.
diğer yandan kavram bütün toplumlarda gelenekler içinde tanımlanmış olan fikir ve davranışların doğrudan kabul görme eğilimini ve yeni fikirlere karşı otomatikman oluşan tepkiselliği anlatmak için de kullanılabilir. tabi weber bu anlamı gözetmiş midir bakmak gerekir.