eski bir olgudan bahsetmiyorum! bildiğimiz, çekirdek aile yapısından bahsediyorum: çöküyor!
''gelenekselden kasıt determinist süreklilikte değerlendirilecek olursa çöküşün mahiyeti daha süper anlaşılır olmasından mütevellit idrak edilcek toplumun belirlenmesine neden olan sonuçların nedenleriyle hazırlanmış çıkarımların aslında bir zorunluluk halinden çıkan çöküşün kötü bir ifade anlam taşıdığını çıkarabilelim'' demek kadar ''sosyolojik betimlemelerin subje içerikli pragmatik değişimlerini evrensel boyuttada bir bakıp ne oluyor la böyle? diye mantık çerçevesine oturtulup adım adım modernizm eleştirisi yapılmalı ki, post olan modernizminde içeriksel yayılım sürecinin kökündeki anarşist yayılmacılığı keşfettirelim anasını satayım'' der gibi yapmayıp açık seçik argümanları masamıza''çat çat'' diye sunmak, vurmak lazım geldiğinden elleri masaya vurup ''nereye gidiyor bu ülke?'' yüzeyselliğine bulaşmadan çıkarım üretmekte fayda var. zaten hiçbir ön temellendirme yapmaksızın kullanmaya izinli olmayı dilerim. neyse yazının sonuna gelindiğinde(gelebilirsem) de başkaca bir temellendirmenin istenmesine gerek kalmıyacağını da umarım. yine de ondan neyi anladığım ısrarla sorulacak olursa, tatmin edici olmamakla birlikte, bir iki söz edecek durumda olduğumu bildirmek istiyorum, ama nerde tabi.
dünyadaki tüm toplum sınırlan içinde, toplumun kalması koşuluyla her iki bakımdan bile ortadan kalktığında insanlık ütopyası toplumsal varoluş sınırları yok olmamasından kaynaklı toplumsal varoluş kaldığı sürece, onun sınırları da daim kalıcı onun bize yaptığı imalardan sezeriz ve us hep bu şeylerden anne, baba, öğretmen vb ağızları yoluyla gelen sesi duya, duya yaşarız zaman zaman sonuca ulaşmayan bazı karşı çıkışlarımıza rağmen var olan ideolojik kapsamın çıkarımlarından elde etmeye çalıştığımız yaşam stiline uygun görülen davranış biçimleriyle kavrulmuş bünyeler yaptırıcı gücü soyut olarak algılanır, özellikle de ona karşı çıkıldığında ama ailenin bizzat içersinde, esnasında toplumun kenarında, marjında olmakla orada kendine ayrılan yere toplum tecavüz etmedikçe toplumla uyum problemlerinin nedenleri üzerine sorulması gereken soruları sormadıkça devam eden sürerliliğe bir çıban oluşturulmaz istesekte. dayatılana uymak, geleneksel algılara ters düştüğünde gurursuzca bir davranış gibi dursada insanlık değerlerinin ilahi değerlere tercih ediliş tarihi üzerinden sosyo kültürel direniş uygulamak pratikte zaten yine bir fayda vermeyeceği belli. belli olanlardan yola çıkarsak kültürel erazyondan, bilmem neyden şikayet edenleri önce yanaklarından bir makas almak ve bu modernist anarşistliğinden dolayı elini sıkmak isterim. ama modernizme ''zaten gerek yoktu, bu şikayeti yapmana gerek sağlayan olayları sen o kafanda toparlayıp muhafazakar bir görünüm çizmeye kalkışırken'' de derim yüzüne çat çat. ney? yemeyenin malını yerler. islam ahlakı mı ne vardı? zaten galiba modernist anarşistliğe gerek yok. ama işte?. bir de tarihi oryantalizm hiç yapma çarpılırsın. bizi çarpan şeylerin kültüründen çıkan sistemlerin çöküşü varolan değişimin nedeni.
geleceği garanti altına alabilecek bir iş bulunamamasından mütevellit reşit olan aile bireyinin, hayatın bütün risklerinden tırsıp kendine yeni bir aile kurmak yerine zaten var olan ailesinin yanında sonsuz çocukluğunu yaşamasıdır...
sarhos musun aşık mısın sevin oyleyse
sevgı ve sarap senı mutlu mu edıyor
uzulme sakın..
bızım halımız ne mı olucak dert etme
sen nesın bunu asla bilmiceksin
öyleyse sağlığına!!!!
En büyük neden evlilikte yaşanması gereken her şeyi flört aşamasında yaşayıp evliliğe hiç bir şey bırakmayıp monoton sıkıcı ve dışa bağımlı bir aile temeli kurmaktır.