kalbin sıkışmasına,umutsuzluğa,birbirinden kötü hayaller kurmaya uzun lafın kısası hayattan soğumaya teşvik eder sizi. ülkede ki işsizlik nedeniyle özellikle üniversite mezunu olan gençlerin iş bulamamasın sonucunda "ulan üniversite okumayıp iş hayatına mı atılsak" diye düşünceler çıkıverir ortaya.bazen acaba bu zamanda değilde, bundan 1000 sene önce kapitalizmin,kan emici insanların bu kadar çok olmadığı doğanın para denen illet için katledilmediği zamanlarda gelseydik daha iyi olmaz mıydı?insan hayatının baharında belkide en güzel yıllarında bu kaygıları duyması ne kadar acı!türklüğümden her zaman gurur duyarım ama bir norveç bir isviçre vatandaşlarından ne eksiğimiz var?onların devlet babaları neden bizimkinden daha büyük bir baba?...
her gün güne umutla başlarsın, birden aklına gelir işsiz olduğun. bundan 1 yıl sonra kendini nerede gördüğünü sorarsın ama cevap alamazsın. umutsuzluk, karamsarlık kaplar tüm vücudunu, uykusuz geceler başlar sonra. kalbin sıkışır, ne olduğunu bilmediğin bir sızı başlar içinde. unutmaya çalışırsın her şeyi. bir hayal dünyası kurarsın kendine. elin bazen ilaç kutularına gider. ama o an aklına sevdiğin insanlar gelir, vazgeçersin. nefes almaya devam edersin. asosyal olmaya başlar, insanların işinle ilgili sorular sormasına tahammül edemezsin. bir süre sonra sokağa bile çıkmak istemezsin. sokakta el ele, kol kola gezen mutlu çiftleri görünce hüzünlenirsin.
yaşanılan ülke sınırları içerisinde bir türlü sonu gelmeyen endişe türü. her geçen sene katlanarak devam ediyor, emeği geçen herkesin tek tek ağzına ağzına.
başlık açıcaktım ama meramımı bu başlık altında da ifade edebilirim sanırım.
endişe gibi değil aslında. endişe ama şöyle; geleceğe dair bir planımın olmayışı beni endişelendiriyor. nabıcam acaba bilmiyom. ne yapmalıyım falan kaygıları. öff. oldu bittiye getiririm sanırım. carpe diem ayakları.