Çorabımın tekini salondaki kanapede bira içerken bardaktan taştığı için lekelenen minderin köşesine sıkıştırdım,,
sigaranın ateşi düşmüştü mecbur biraz bira dökerek söndürdüm.(sen silince geçeceğine eminim.)
Çomar benimle beraber kucağımda film seyretmek istedi, ben istemedim.
kucagimdan ittikce geri geldi.
Beş sefer üstüme atladı,her seferinde hamlelerini onu kanapeden iterek karşıladım.
Yüzüme haince baktı. (senin bazen baktığın gibi)
Ne yapacak diye bakıyordum,sehpanın etrafını iki sefer döndü,orta sehpanın arka sol ayağına (temizleyiciden yeni gelen halı) biraz işedi ama pek belli olmuyor.
(biraz loş ışıkta anlaşılmıyor.)
Kenardaki üçgen sehpanın üzerinde annenin hediyesi olan pahalı kristal vazo vardı ya (içinde dört adet kesme renkli kristal taşlı çiçek olan)
Çomar' ı üstümden atarken kuyruğu ona çarptı.
annenin özellikle her geldiğinde bakışlarıyla salonun en güzel yerinde duruyormu diye baktığı ara sıra güneş görmesin biraz gölgeye koyun dediği vazoyu senin yapıştırıp eskisinden daha sağlam yapacağını düşünüyorum.
(parçaları topladım bir araya koydum,kanapenin altına biraktim, Çomar' kristal çiçeklerden birini ağzına atıp çiğnemek istedi, biraz da parçaladı ama yine de sağlam parçayı ağzından zor da olsa aldım.)
(Bir teşekkür öpücüğü hakettiği mi düşünüyorum.)
Gerçi kavga ederken bana fırlattığın üç yumurtayı koridorda ki duvardan silemedim,
geçen bıçakla kaziyim dedim saten alciyi kazımak zorunda kaldım.
yumurtayi kazirken yan tarafta senin güzel sanatlar giriş sınavında cizdigin kara kalem annenin babanın boynuna sarılmasını resmeden tablonu bıçakla üç yada dört kere yanlışlıkla yirttim galiba.
(hep duvardaki yumurtayı kaziyacam diye oldu, aynısını sen cizersin zaten)
annen gelmeden cizsen iyi olur.
Bulaşıklar biriktiği için makinayı çalıştırayim senin yaptığın gibi o üç renkli tabletleri parçalayıp deterjan kutusuna öyle bırakayım dedim.
Sana da uğraşma diye on tane tableti
Rondoya attım dan-dun etti, bıçağı yamuldu kablodan koku gelince üstüne basılı tutmama rağmen durdu bi daha çalışmadı.
(iki sefer uğraştım calistiramadim)
Sana yine annenin aldığı benim elim ayağım dediğin Fransız markasi mi ne mutfak robotu vardı.bu çok güçlü canavar gibi dediğin o robot var ya.
Bi boka yaramıyor.o kadar denedim, takir tukur bir dolu ses çıktı ama parcalamadi.
Robotun bicagina baktığımda uçların kötüleştiğini gördüm, bu çağlayan pazarında bir bileyici gördüm sanki, o bıçak bilenmezse sanırım senin mutfaktaki ayağın topal kalacak.(sen döndüğünde iki dakikada halledersin sevgilim)
Bulaşıklar hala ortada duruyor ve sıcak hava yüzünden kötü kokular geliyor.
Haa unuttum söylemeyi, neyle kirabilirim bu tabletleri diye düşünürken çekiç geldi aklıma, senin bu ıvır zıvırları koyduğun arka balkondaki dolabın üstünde olduğunu biliyordum yani şu beş litrelik annenin yazın bizde kaldığında özenle yaptığı çilek reçeli (terasta onbeş gunde güneşlendirmisti.ne zahmetliymis, çok da lezzetliydi)
(O reçel artık yok)
Çekici alırken Çomar yanımda reçele uzanmak istedi (bilirsin tatlıyı sever) çekicin sapıni tutmustum.ucu kavanozun yanına geldi ve Çomar' ın kafasına vurarak yere saçıldı.(Çomar biraz yaladı ama yere dökülenler hala orada.)
yerde dikine koyduğun kisliklar pek recele bulasmadi belki uçları biraz recellendi,
senin havalansin diye astigin kuru temizleyiciden gelen siyah abiye gece elbisen var ya (Vakko dan aldığımız) göbek ve ön etek kısmına Çomar burnuna bulaşan reçeli sildi.şimdi o kadar kızdım anlatamam.
Kıyamam yavruma o kadar canı yandi ama hiç bana kızmadı kafasına reçel düşmesine sebep olduğum için, aksine yüzüme üzülme der gibi bakti.(bazen bu köpek akıllı diye düşünüyorum)
unuttum, balkona biraz karınca geldi, üçüncü kattayiz ama pis su borusundan tırmanmış olabilirler.
Mutfakta da gördüm.bakliyatlari ve şekeri koyduğun dolaptan bi şeyler taşıyorlar ama anlamadım.(sen halledersin biliyorum)
Mutfakta çekiçle bulasik tabletleri kırarken (sırf karıma iyi niyet olsun diye)
mutfağın ortasına yaptırdığımız siyah Zeugma desenli ( suyun altında kalan Pergamon) seramik, bulaşık tabletinin altındaydı
(kirilmis).
halbuki masa örtüsü sermistim tabletin altına.
sırf, o misafirlerine gururla gösterdiğin seramiklerine bir şey olsun istemiyordum.
gel önce şöyle sıkı sıkı bi sarılayım, sonra uzan şöyle dizime başını okşim.
Sonra başlayalım anlatmaya.
Saatlerce konuşalım, bıkmadan usanmadan birbirimizi dinleyip dertleşelim.
Gülelim, kahkaha atalım, sonra göz göze gelip gülümseyelim birbirimize.
Gözün gözüme değdiği vakit utançtan suratım kızarsın, sessizleşip kafamı çevireyim..
Sonra tekrar sana baktığımda hala bana bakıyor ol.
Kızayım sana 'uzun süre kimsenin gözlerine bakamam, birisinin beni izlemesinden de asla hoşlanmam' diye.
Sonra tut kafamı eski bir dost gibi koltuk altına alıp gıcık et.
hava azıcık rüzgarlı olmasına rağmen güzel sevgilim, gel balkonda içelim çayımızı.
sigara tüttürürüz belki.
Sana sigara dumanından yapabildiğim halkaları gösteririm.
Sonra sen bana eşlik edersin.
'Kim daha büyüğünü yapabiliyor' yarışına gireriz.
Balkondan aşağıya bakalım sevgilim.
Sokaktan gelip geçenlere isim bulmaca oynayalım.
isminin murat mı yoksa serdar mı olduğuna karar veremediğimiz adamın bu kadar asık suratlı olmasını sen beşiktaş'a bağla, ben sevgilisinin terk edişine.
seninle yepyeni hayaller kurmak istiyorum aslında ben.
başımdan geçen bütün hayal kırıklıklarını, bütün yıkık dökük hikayelerimi anlatayım sana.
Güzel geçmeyen küçüklüğümden, hayatım boyunca yaşadığım yalnızlıklarımdan bahsedeyim sana.
beni anlamaya çalış, kafamın içerisinde gezen onca abuk subuk düşüncelerin arasından, benim gerçek düşüncelerimi bul sevgilim.
gerçek beni ortaya çıkar mesela
pek aklı başında birisi sayılmam biliyorum.
geçmişte yaşayıp boğulmaya bayılıyorum nedense.
Aslında dün ne yediğimi sorsan hatırlamam, ya da tokamı en son nereye koyduğumu bile bilmem ama son pazartesi günü saat 14.56da ne dediğini çok iyi hatırlarım.
ilk başta koyar bana ama belli etmem.
Sonra ince detayına kadar düşünürüm, acaba ne demek istedi diye.
Kafamda evirip çevirip bir şeyler kurgular ve gün gelir kafana kalkarım bunu.. Başının etini yerim..
Sen buna takılmamalısın. yoksa işin içinden çıkamayız. hiç mutlu olamayız.
Hiperaktif, gülmeyi seven, arkadaş çevresnde en çok sevilen birisi olmam yanıltmasın seni. Aslında çok içine kapanık bir insanımdır.
Kırıldıysam susarım, içimde biriktirir bir gün patlarım sana.
Patlarsam geç olur genelde. pişman ederim seni benimle birlikte olduğuna.
malesef bu böyle. bundan hoşlanmayacaksın biliyorum. ama ben böyleyim. bunu kabul etmelisin.
Neyse kendimden bahsetmeöe gerek yok. Seni hayatıma sokmuşsam ve bu noktaya gelmişsek zaten, beni tanımışsındır, ben de seni.
sen de zor yollardan geldin belki ama eminim eğer ben seni hayatıma sokmayı tercih ettiysem; bu birbirimize iyi geleceğiz demektir.
Çünkü o kadar insan girmek istedi ki hayatıma kimseyi kabul etmedim..
Kimse içimi ısıtamadı..
Ta ki seninle tanışacağım o güne kadar..
Sen gel yeter ki sevgilim, sana söz veriyorum; bütün tesadüflerin yararımıza geliştiği o gün, ben orada olacağım.