Biz anılarımız veya şimdiki yaşantılarımızla olmaktan çok geleceğe ilişkin korku ve kuşkularımız , heyecan ve umutlarımızla yaşarız . Bu , ilk bakışta tartışma konusu olabilecek insansal bir bağış gibi görünecektir . Çünkü insan yaşamına , tüm öteki yaratıklara yabancı olan bir kuşku öğesi sokmaktadır . insan bu gelecek serabından , bu kurgusal ideden kurtulursa , sanki daha akıllı ve daha mutlu olacakmış gibi görünüyor . Filozoflar , Ozanlar ve büyük din eğiticileri , insanın her dönemde bu sürekli kendini-aldatma kaynağına karşı uyarmıştır . Din , insana gelecek günlerden korkmamayı öğütler . insan zekası ise yaşanılan andan haz duymayı , geleceğe aldırış etmemeyi önler . Ama insan , bu öğütü hiçbir zaman izleyemezdi . Geleceği düşünmek ve gelecekte yaşamak , onu doğasının zorunlu bir parçasıdır .
pek de öyle tahmin ettiğimiz gibi bir kavram değil. geçmişte yaptığımız şeylerin bugünümüzü ve geleceğimizi etkilediği biliniyordu ama yeni araştırmalara göre şu anımızı etkileyen bir gelecek kavramı mevcut. http://www.fizikist.com/k...n-ve-tersine-nedensellik/
ilgili yazıda ayrıntılı olarak yazmış. okumak istemeyenler için ise diyor ki, zaman'ı eylemsizlikle eş değer düşünürsek eğer geçmiş hız fonksiyonu ise gelecek ivme fonksiyonudur. böyle açıklayınca daha bir mantıklı oluyor. bu nedenle sadece geçmiş değil gelecek de bizim kim olduğumuz üzerinde etkili -imiş.
gelecek için "ya farklı olacaktır ya da hiç olmayacaktır" der kundera. bugünün kopyası olan bir yarın ne kadar geleceğe ait ise şimdi içinde bulunduğumuz an da o kadar geçmişe ait olmalıdır derim ben de kundera'ya reveranslar eşliğinde.
bir hedonist için günün kalan kısmıdır. bu mantıkla yaklaşabildiğiniz yani gelecek kavramını uzun vadeden kısa vadeye indirgeyerek endişelerinizden sıyrılabildiğiniz oranda mutlu olabilirsiniz. deniyorum, olacak...
gelecek, geçmişte yaşadıklarının birikmesiyle ve zamanın da ilerlemesiyle oluşur. şu anki haline gelmen için de geçmişte olanları yaşamalıydın. her gelecek geçmişe dayanarak gelişir.
bu yüzden "geçmiş önemli değildir, geleceğe bakmalıyız" gibi sözleri yanlış buluyorum.
"şu anki aklım olsaydı geçmişteki hatalarımı yapmazdım" deme, geçmişteki hataları yapmasaydın şu anki aklın olmazdı.
bugün hocamın bize 2030'da kendinizi nerede görüyorsunuz sorusu üzerine düşündüğüm hede.
gelecek..
Kendimi 2030'da nerede görüyorum? Evet, her insan kendini yıllar sonrasında düşler. Uçan arabalar, mükemmel cihazlar ve daha bir sürü şeyin içinde; kendi krallığını ilan eder. Her insan yalnız aslında. Çok çarpıcı bir iddia oldu fakat doğruyum sayın okuyucu. Dönün bakın bir kendinize. Sevmediğiniz saatlerde, istemediğiniz yerlerde ve belki de tutkuyla bağlanmadığınız bir meslekte çalışıyorsunuz. Siz de kendinizi daha iyi bir yerde düşlemediniz mi? Belki. Kim bilir bunu sizden başka, sayın okuyucu.
Evet düşündüm. En ufak ayrıntısına kadar. Bana özel bir evim olsun, yanımda eşim ve çocuklarım. Maddi sıkıntılardan uzakta, şehrin pis havasını solumadığım, insanları mutlu etmek için çalıştığım bir dünyada. Jüpiter diyorum ben o dünyaya. insan bilmediğini severmiş ya sayın okuyucu. Bilmediği yerleri, bilmediği insanları, bilmediği hayatları. Hep onları sever, özenirmiş. Bilmedikleri ağır basarmış. Öğrenmeye itermiş. Pembe panjurlu ev hayalim olmadı ama eşime sarılıp uyuduğumda, uzaktan kumandayla kapatmak isterim televizyonumu. Sabahın köründe yatağa atlayarak beni uyandıran bir kız çocuğu isterim. Sokakta duyduğu küfürleri bilmeden de olsa söyleyen bir erkek çocuk. Kızımın adı Yasemin, oğlumun adını annesi koysun isterim.
Her insan gibi yalnız kaldığımda düşlerim bunları sayın okuyucu. Yılmadan, bıkmadan kendimi inandırmak için de uğraşırım. Fakat insanız sonuçta, umut bir çıkış kapısı olsa da kapıya giden yolları görüyoruz. Etrafıma bakıyorum. insanlara, aileme. Annem müdür, Babam avukat ve öğretmen, iki ablam da avukar, abim öğretmen. Dönüp bakıyorum ve sabah kalktıklarında mutsuz olduklarını görüyorum. Cüppesini çok pahalı arabasına koyan babamın, aslında o duruşmaya gitmek istemediğini görüyorum. Ama benim bu yazıyı tek kişilik sıcacık odamda, televizyonum önüme açıkken ve zengin işi oda parfümüm 8 dakikada bir -zengin işi dedim ya- ''püfff'' derken, rahat edeyim diye; gider o duruşmaya.
Bilmiyorum sayın okuyucu, nerede ve ne yaptığımı bilmeden. Ne yapacağımı bilmeden düşlüyorum. Sadece şunu biliyorum,
''istemediğimiz işlerde, sevmediğimiz okullarda okuyacağız. Lazım olmayan alışverişler yapıp onların bize hükmetmesine izin vereceğiz.''
Düşleyemiyorum sayın okuyucu.
Düşleyemiyorum...
Şeklinde yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Aslında paylaşma amacı gütmediğim için kendime yazdığım için içinde dışardan okunduğunda abes kaçan yerler olabilir. fakat affola..
zamansal açıdan bakıldığından şimdinin bir sonraki aşaması. dönüp dolaşacağı yer şimdidir.
çevremden, okuduklarımdan derlediklerimle gelecek için bir öngörü değilde ayan beyan ortada olan bir şeyi dile getirmek istiyorum bakalım katılan çıkacak mı?
gelecekte;
- din etkisini yitirecek.(aslında şu anda epeyi yitirdi ama çevrenizdeki 18-28 yaş arası gençlikle sohbet ederseniz dini inançlarına sıkı sıkı bağlı olmadıklarını bazılarınında ihtiyaç duymadığını görürsünüz bu gençlerin çocukları daha ilgisiz olucak dine. ayrıca bu eğilim batı avrupa ve kuzey amerika'da daha yaygın ama bu bölgelerden başlayıp tüm dünyaya yayılır. ek olarak söylemem gerekirse çin'de hiçbir dini kuruma bağlı olmayan insan sayısı azımsanacak derecede değil halın %15-20'si kadarı dinsiz böylece çin'de dinsiz sayısı 100 milyonu aşıyor. )
abd'deki gençlerin 5'te 1'i dini bir kuruluşa bağlı değil: http://www.npr.org/2013/0...gation_id=246965925417366
- evlilik kurumu etkisini yitirecek.(bu da kaçınılmaz bence tamam yine illaki evlenenler olucak ama hiçbir zaman olmadığı kadar çok boşanan olucak bu boşanan insanlar bir müddet sonra evlilik kurumu hakkında din için ne düşünüyorlarsa onu düşünecekler.)
- şahsi araçlara, arabalara duyulan ihtiyaç azalacak ve yavaş yavaş birer yüke dönüşecekler .(toplu taşıma yine özellikle batı avrupa ve kuzey amerika'da şahsi araçlara olan ihtiyacı en alt düzeye indirmiş durumda üstelik vergisiydi, kıtalar arası yolculuklarda kullanılamaması derken etkisi azalıyor.)
- eğitim enflasyonu korkunç bir biçimde artacak ama çokta endişelenmeye gerek yok yeni nesil o kadar çok bilgi bombardımanına tutuluyor ki bundan 200 sene önce atalarının hayatı boyunca öğrendiği bilgileri 1 ay gibi kısa bir sürede öğrenip depolayabiliyor. eğitim enflasyonu'da insan evrimine paralel olarak artıyor homo sapiens bu enflasyonu kaldırabilecek düzeyde.