gelecek korkusuyla şekillenen hayatlar

entry6 galeri0
    1.
  1. "hocu çok sevindim görüştüğümüze, bursa'ya gelirsen mutlaka haber ver." dedim üniversiteden sınıf arkadaşım olan eskinin uzun saçlı şimdinin kravatlı adamına. bir seminer'de karşılaşmıştık onunla, görünce sarılmış, yılların ne kadar çabuk geçtiğinden dem vurmuştuk, otelin lobisinin parlak ışığı iyice açılmış olan alınlarımızda parlıyordu. yanımdan uzaklaşırken arkasından baktım, onu en son gördüğümde bir öğrenci evinde heyecanla aslında mühendis olmak istemediğini, bu okulu sırf geleceğini garanti altına almak için okuduğunu, hayalinin ahçılık olduğunu anlatmıştı. konuşma esnasında onun yaptığı mükemmel bir makarnayı yiyorduk, elimizdeki şarapları şişeden dikerek. hepimizin içinde bulunduğu parasızlık ve öğrenci sefaletine rağmen, gider baharatçılardan garip baharatlar alır, onlarla değişik yemekler denerdi. fransa'da bir ahçılık okulu bulmuştu, ona kayıt yaptıracaktı, belki bir kaç sene para biriktirmek için çalışacaktı. bütün bunları düşündüm, şimdinin mühendisinin arkasından bakarken, hayalleri, saçları ile birlikte dökülmüştü zihninden, anladım. o da ülkemdeki çoğunluğa dahildi, istediği mesleği yapamayanlar çoğunluğuna.

    "şu raporu bitirmem lazım üstad, offf" dedi, ofisten bir arkadaşım, onu iş çıkışı "gel iki tek atalım hocu" diye çağırdığımda. piyano çalardı. saatlerce, evine kapanır, piyano çalar, heyecanla bütün gün, çaldığı eserleri, çalmak istediklerini, yaklaşan dinletisini anlatırdı. çalışırken izlerdim bazen onu, rapor yazarken parmakları bir piyanonun tuşlarına basar gibi bükük dururdu, eli mouse'un üzerinde beklerken ise masasındaki hayali piyano tuşlarını çalmaya devam ederdi.

    ***

    inanılmaz güzel resimler yapan doktorlar tanıdım, mükemmel enstrüman çalan mühendisler, şiirler ve öyküler yazan avukatlar, en büyük hayali borsa'da çalışmak olan doktorlar, çektiği fotoğraflar çerçeveletip duvara asılası yöneticiler, evinde tek başına motorlar yapan jeoloji mühendisleri, tarihi araştırmaları mesleğiymişcesine yapan kimya mühendisleri, cerrah olmak isteyen ortopedistler, elektronik mühendisi olmak isteyen gıda mühendisleri, felsefeci olmak isteyen psikologlar. örnekler çoğaltılabilirdi, zira heryerdeydiler, heryerde. oğuz atay'ın ilk yayınlanan eserinin mühendislik ders kitabı olduğu bir ülkede yaşıyorduk.

    istediği mesleği yapanlar vardı, sanatla profesyonel olarak ilgilenme şansı olanlar, çoğunluğunun tuzu kuruydu. orhan pamuk, nişantaşı'nda bir pamuk apartmanı olmasa acaba nobel ödülü kazanan bir yazar olabilir miydi, yoksa o da ofisine hapsolmuş bir mühendis mi olacaktı. umut sarıkaya mühendisti, komedi dans üçlüsünün erol köse'si ise doktor erol bey. tuzu kuru olmayıp, her türlü riski alarak hayalinin peşinden gidenler çok azdı, hayalinin peşinden gitmek ise büyük bir risk. gelecek korkusu sarıyordu daha çocukluktan dört bir yanımızı.

    az gelişmiş ya da gelişmekte olan farketmez, bu tip çocukların gelecek korkusuyla yetiştirildiği ülkelerde, en büyük korkuydu bir gün aç kalmak, yaşlanınca sefalet içine düşmek. kimse çıkıp ben dansçı olacağım diyemezdi çocukken, ya da müzisyen. aklına sefalet içnde ölen sanatçılar gelirdi bunu derken, korkardı, hele bir mühendis, hele bir doktor olayım sonra bakarız. bir çoğu sonra bakamadı, bir daha geri dönemedi ve tatminsiz hayatlarında kayboldu.

    ***

    ofisteydim. yazmayı bitirdiğim entry'yi tekrar okudum, kahve fincanımı masama bıraktım, saat 10:30'a yaklaşıyordu. yazımı ekleme vakti gelmişti, zaten 11:00'de toplantım vardı.

    "ekle"'ye tıkladım. eklenen yazıma baktım. her gün en azından 10 saniye, aslında olmasam da kendimi yazar gibi hissetmek güzeldi.

    sözlük penceresini kapadım, işime döndüm.
    71 ...
  2. 2.
  3. yaşantısı yerli yerine oturmamış, balta ve sap ilişkisini tam olarak irdeleyememiş, çarpık, gereksiz bir düzende yaşayan insanların üzerine yerli yersiz baskı sonucu ortaya çıkan, kimi zaman sinir bozan kimi zaman uyku kaçıran korku ve umut karışımı.
    çoğu zaman bugünü yaşamaya engel... bugün değil, yarınlar düşünülür.. bilirmi ki insan, yarın asla gelmeyecektir. yarın dediğimiz, yarınki bugündür aslında, her zaman kovalarız da hep bir gün önündedir, asla yetişemeyiz. ölüme uzanan bir yaşantının, insanın ellerine kelepçeler ayaklarına prangalar vurduğu, ve hatta bazen yerinden kıpırdayamacak bir hücreye tıkan korkudur gelecek...
    0 ...
  4. 3.
  5. o gelecek dediğiniz zamanlar geldiğinde koskoca bir hassiktir çekeceğiniz kaygılardır.

    geldiğiniz noktada yaşadığınız hayata, şehre, evinize, çevrenize hatta aynadaki görüntünüze bakıp, bu mudur lan? bunun için mi debelendim, bunun için mi vazgeçişler yaşadım sorgularını yaptıracak kaygılardır.

    evet, hayat zor. hele bizimki gibi ülkelerde romantizme, hayalperestliğe yaşama şansı vermeyecek kadar zor.

    evet, hayat zor. iki kere ikinin dört ettiği gibi önceliğiniz para kazanmak olmalı, geçiminizi sağlamalısınız, bir işiniz olmalı.

    ama bu yaptığınız iş, yaşadığınız hayat eğer yirmili yaşlarınızda düşündüğünüz hayatla, kurduğunuz hayallerle ters orantıdaysa bok gibi mutsuz olacaksınız.

    içinizden sadece tutkularının peşinden koşanlar mutlu olacak, başarılı olsalar da olmasalar da.

    bazı şeyleri söylemek çok kolay. ama okuduğun bölümü beğenmiyor musun? vallahi siktir et, bırak okulu, yeniden gir sınava. işe her gün lanet ederek mi gidiyorsun? gitme, başka bir iş bul. açlıktan nefesin koksun üç kuruş para ile sürün ama sevdiğin işi yap.

    size bir tüyo vereyim mi? ananız sizi bir daha doğurmayacak, tek bir şansınız var bu hayatı yaşamak için.

    ve önünüzde iki yol var, ya sağlam adımlar atıp güvenli bir gelecek inşaa edeceksiniz ve o güven içinde mutsuzluktan boğulacaksınız ya da gerçekten ama gerçekten istediğiniz şeylerin peşinden koşacaksınız, ne kadar uçuk olsa da.

    seçim sizin.
    5 ...
  6. 4.
  7. birçok insanın anı yaşamasına engel olan korku.biraz da akışında,anlık yaşamak gerekmez mi şu kısa hayatı?
    2 ...
  8. 5.
  9. dün bugünü, bugün yarını düşünmeye mecbur bırakılmıs beyinlerin mahkum kaldığı hayatlardır.
    0 ...
  10. 6.
  11. çoğumuzun hayatları istemeden şekillendi sen yapamazsın diye seçtirilen aslında bambaşka biri olmayak isteyen bana, sana ama içimizde kaldı hep bir gün bırakıp gitmek bu mesleği elinde fotograf makinası bilinmediğin yerleri ölümsüzleştirmeye ama sanırım hep amalarla kalacaktı...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük