Maalesef ki bu korku ister istemez herkeste vardır. Hele ki biz ögrencilerde biraz daha fazladır çünkü geleceğinin bir kaç saatlik sınava bağlı (bkz: lys) olması bu korku için fazlasıyla yeterlidir.
Çok düşünüldüğünde ölüm korkusunu da beraberinde getiren korkudur.
Çokta şeapmamak lazım. Dozunda bir korku hissi iyidir. insanı tetikte tutar. Motive eder. En büyük motivasyon aracıdır korku.
gelecekten korkmak cok normal degil mi? ilerde bir seyler olacak ve sen ne olacağını asla suan tam olarak bilemezsin. neye sevinip neye kahrolacagini ogrenemezsin. ona gore onlemler alamazsın. sadece bekleyip gorebilirsin ve tahmin edebilirsin hayaller kurabilirsin anca. okulda, işyerinde, iliskinde hayatin her aninda her yerde çırpınıp durursun. ama sen sadece suan varsin gecmiste vardin bir kac dakka sonra var olacak misin bilemem, bilemeyiz.
onca sene okuyup üniversite son sınıfa gelince iyice zıvanadan çıkan korkunç bir korkudur. kolay değil beklentilerin var, ailenin beklentisi var, mahalle baskısı var... dört taraftan kapana sıkıştırılmış gibi hissedersin kendini. devlette kapı açılsın beklersin çalışırsın, didinirsin, yemeden içmeden kesilirsin ama o kapı her gün biraz daha sert kapanmaya başlar yüzüne. çünkü ayyuka çıkmış devlet içi kemirmeler, torpiller, hırsızlıklar ve dayın varsa tatava yapma geç olayları iyiden iyiye seni köşeye sıkıştırmaya başlar. intihar tek çıkış yol gibi gelir sana ama mehmet pişkin kadar da cesarettin yoksa oturup korkunu beslersin ancak.
geleceğin neleri getirip, neleri alıp götüreceğini bilemediğimizde oluşan belirsizlik halidir.
korku öyle güçlüdür ki, durmadan düşünüp gelecek planları yaparsınız alt üst olacağını bile bile, dua eder durursunuz geleceğin iyi gelmesi için.
sonuçta yazılmış olan kader gelir bulur sizi, savunmasızca yakalanırsınız.
hayat 3 gün. dün geçti yarını bilmiyoruz o zaman bugünü tadıyla yaşamak kadar güzel bişey var mıdır?
diye düşünürmüş zenginler.
ne yazık ki ülkemizde boooooool bol bu iğrenç duyguyu yaşayan insan vardır. *
na yapalım hayat bu. dün için çok geç yarın ne olacağımız belli değil bugüne de allah kerim artık.
meslekleri olmayan, ömrü boyunca eşine ve çocuklarına hizmet eden, buna rağmen şiddet gören, başka birine muhtaç olan üstüne başına bile bir şey alırken kocasına yalvaran kadınları gördükten sonra ileride böyle olma, mecbur bırakılma, başkalarına muhtaç olma, kendi paranı kazanamama korkusudur.
üniversiteyi kazanmışsındır, okuduğun bölüm ne ki tırt derler başlarsın kara kara düşünmeye, bu düşünme esnasında tüm gerçekler korkuya dönüşür, ya haklılarsa diye düşünürsün, korkarsın.
insanlar korkutur, örnekler korkutur, eğitim sınav sistemi korkutur, ülkemizde bu korku çeşitlerine sık sık rastlanır.
ülkede eğitimini tamamlamış mesleğinde istekli ve yetenekli olan insanların işsiz kaldığını görünce sık sık hissedilen korkudur. yanılmıyorsam geçen sene haberlerde gösterilmişti, insanlar matematik öğretmenliği, mimarlık, mühendislik gibi bölümlerden mezun olup itfaiyede işe girebilmek için elemeden geçiyorlardı. elemeden kasıt da belirlenen metrede koşarak kovadaki suyu dökmeden taşımayı başarabilmekti. sen en güzel senelerini ver, didin uğraş.. ya atamalar olmaz dersanelerde sürünürsün, ya da iş sıkıntısından dolayı istemediğin mesleklere geçmekten başka çaren kalmaz. eğitimsiz, bir de üstüne görgüsüz insanların televizyonlara çıkıp bir saatte kazandığı parayı bir senede kazanamayan memurlar var. hangisi emek, önemli olan emek mi şaklabanlık mı o da tartışılır. bu yüzden memleketin gerçeklerinden biriyle yüzleşerek ideallerine ulaşmaya çalışan her insanın yaşadığı bir kaygıdır geleceği.
hayatı garip bir kıskaca sokan , bütün benliği sarıp sarmalayan bir korku. sadece üç ay kalmışsa mezuniyetinize ve kestiremiyorsanız olup bitecekleri bu korku kabusa dönüşür. şuan kendine ait bir evin , koltukların , halın , televizyonun varsa ve varsa evinin her köşesine sinmiş özgürlüklerin karabasana dönüşür kabusun.
mezun olunca evsiz kalacakmış gibi hissediyor insan. baba evine dönmek istemiyor. üniversite okuduğu şehirde kalıp kalmamakta kararsız kalıyor. lanet bir sistemin uydurması kpss belirlesin geleceğini hiç istemiyor. ki zaten kpss yi kazanamassam fikri duruma iyice vehamet kazandırıyor.
arkanızda eğer okulu uzamış bir sevgili bırakmak istemiyorsanız; ya o şehirden gitmemeniz gerekiyor , ya da uzaklıkların ilişkinizi harap etmesi gerçeğine göz yummanız...
sonra içiliyor bol köpüklü türk kahveleri. fincanlar ters kapatılıyor. fallar bakılıyor bir ümit gelecekten bir haber gelir diye.
geceleri dua ediliyor , okulda , stajda , kpss kursunda yorulmuş beden yastığa beş kala sızmassa. bazen güzel rüyalar görülüyor uykuda. sevdiceğini serpiştiriyorsun rüyalarına. türkiyenin bilmem neresinden gelmiş dostalara baş roller veriyorsun. okul bitince nerelere gideceklerini bilemediğin insanlara , hoş onlarda bimiyor zaten... bazen de kötü rüyalara şahit oluyor geceler. planlayamadığın geleceğin iyice plansızlaşıyor , zıvanadan çıkıyor. kontrolü yitiriyorsun...
bir ufacık ip ucu bekliyorsun allah tan. sırf rüyalara, fallara boyun eğmemek için. bu korku beni zorluyor , yoruyor. bir çıkar yol arıyorum , bulamıyorum... galiba deliriyorum...
ucma korkusu olan bi insanın gelcekte ya ucarsam seklinde kaygılanmaya basladıgı an gelecek korkusu yasadıgı anlasılır. gelecek korkusu bu sekilde baslar.