o kendini yiyip bitirme seansları, uykusuz geceler, yazık dökülen saçlar, vs...
şimdiki zamanı düzenleyen bir unsur, hatta bir motivasyon aracı olarak değerlendirilebilir mi gelecek kaygısı acaba? nasılsa kazanan hayat olacak, kaygıların ötesinde bir çok şey gerçek olacak ve felaket senaryolarında dahi düşünülmeyen afet-i azam gelip insanı bulacak...böyle de düşünüyor insan, soruyor aynaya lakin cevap yine kocaman bir soru işareti. (-canın sağolsun, peki.)
Benim için söz konusu olmayan bir durumdur.
Anı anına yaşamayı öğrendim.
Çünkü bir gece bir dakikada duyduğunuz birşey, bir haber hayatınızın dönüm noktası olabiliyor.
ilk okulda öğretmenim yan çizgi çizmemi istediğinde, üşenir yapmazmışım. Aileme ise "oğlunuz derslerde çok aktif" derlermiş.
Ortaokulda ödevlerimi yapmadan okula gidermişim, ve bunu bir sorun olarak görmezmişim. Her dönem takdir aldım.
Lise de hocaların sigara odasında hocalarla beraber sigara içecek kadar samimiydim. Lise de okula kalem götürdüğümü hatırlamıyorum. Bilgisayar mühendisliğine rahat gideceğim bir puanı Ygs den aldım.
Üniversite de 2. Öğretimdim. Hem çalışıp hem okuyordum. Birinci öğretimlere deli gözüyle bakıp "ulan biz saat 17 den 21 e kadar burada kalmaya zorlanıyoruz, millet sanah 8 den öğle 15 e kadar burada kalıyor" diyordum. 4 yıllık Üniversite de oturup toplasan 1 saat ders çalıştığımı hatırlamıyorum.
Üniversite bitince çalıştığım şirketten 10 kat daha büyük bilinen, bir firmaya geçtim. insanlara yazılım satıyorduk.
Bir evim, arabam işim ve hayatım vardı.
Bir gün iş yerinden çıkarken bir kız gördüm, çok güzel görünüyordu. insan olarak güzel. Gittim konuştum birlikte olduk, 2 yıl aynı evde yaşadık. ben onu mutlu etmek için elimdeki her şeyi harcamaya başladım, bir süre sonra kendimden taviz vermeye başladım ama bırakmadım. Hayatımda bir şeyi "düşünerek" yapıyordum artık. Bir gün bir uyandım, bir not ve gitmiş.
Hakikat şudur ki: bir şeyi kaygı ederseniz o şey konusunda kaybedersiniz. Hayatınız dışındaki her şeyi kaygı edin, ama hayatınızı asla. Düşünmeden yapın.
Düşük ya da ortalama gelire sahip her insanın hissettiği kaygıdır.
Sosyal devlet sistemi işlemeyen ülkelerde, işsiz ya da parasız kalmak demek, perişanlıktır, çaresizliktir.
Ne içecek bir tas suyun ne de yenecek bir lokma ekmeğin olur.