gel, gel, gel... gel gitme kadın
ruhumu hicrana yakma, hicrana yakma
karşında esirim, bana düşman gibi bakma
inlet beni, öldür beni, ağyara bırakma.
oğuz akay' ın eserine geri dönülürse, eserde latife hanım' ın aşka bakışı yazdığı bir mektuptan alıntılanmaktadır:
aşk, sadece duru ve neşeli bir gülüş olmalı. biz bunu bir hıçkırığa çevirmeyi başarıyoruz. sevdiğine işkence etmemiz sevdiğimizden mi acaba? biri fazla verdiğini düşünür, diğeri yeterince almadığını. serzenişler başlar. aslında, budalalıkla her zaman herşeyi açıklamak isteriz...hiç birşey bize başkalarının samimiyetsizliğinden şüphe duyma izni vermez. hayır, hiçbirşey, hiçbirşey. bu olsa olsa kendi samimiyetsizliğimizdendir.
ulu önderimiz mustafa kemal atatürk' ün sevdiği şarkılardandır. Ne zaman dinlense '' mustafa'' filmindeki o sahne akla gelir ve daha bir hüzünlenir. güzel şarkıdır.
gururun içinde olmadığı sözcük.. içten geldiği gibi ,hesapsız kitapsız,tarafsız kendini kayırmadan edilen laftır o.Keşke her zaman o kadar içten olabilsek o zaman zor kaybederdik,ama son anda söylenirse bu sözler her zaman son dakika golü gibi kazanamayabiliriz.Neden beklemek ,niye beklemek ?dudaklarının arasına neden hapis o sözler; koyver gitsinn sahibine ulaşsın işte,seni anlar ya da anlamaz sen yapman gerekeni yaptın artık bırak o üzülsün...Tanju Okan misali (kadınım)