birol ünel'in ölümünden birkaç gün önce izleyip beğenmemiştim bu filmi ama ölüm haberinden sonra daha acıklı ve etkileyici gelmeye başladı. Sanki birol ünel'in biyografisiymiş gibi.
gercekten ne yazsam diye dusunuyorum nerden baslasam bilemiyorum, analizine girsek cikamayiz .mükemmel bir filmdir. yolu almanya´dan gecen herkesin izlemesini tavsiye ederim.
Kim bilir kaç kez izledim, etkisi hiç değişmedi. Her izlediğimde tokat yemiş gibi oldum, içim acıdı. Öyle böyle değil çok severim bu filmi. Sıkışmışlık, gurbetlik, kimsesizlik, aşk, tutunma çabası ve her şeye rağmen yaşama arzusunu bu kadar arabesk ama bir o kadar da mükemmel bir sinema diliyle anlatan oldukça çarpıcı bir film bence Duvara Karşı...
En sevdiğim sahne Güven Kıraç’ın Sibel yan odada ağlarken “Ne ağlarsın benim zülfü siyahım” şarkısını söylediği ve saz nameleri yaptığı sahne sanırım.
Şimdi hatırlayınca bile o burukluğu hissediyorum.
2004ün Adana’sında ya vizyonda çok kısa kaldı ya da benim yaşım yetmedi sinemada izlemeye, tam hatırlamıyorum. ama sinemada izleyememiştim. Vcd kiralayıp izleyebilmiştim o zamanlar.
Yıllar sonra başka sinema’nın sayesinde kadıköy sinemasında gösterilecek olması mükemmel...
Altın Eldiven faciasından sonra Fatih Akın’ın bu sinemasını ne kadar çok özlediğimi farkettim.
Uzunca zamandır hakkında uzun uzun entry girmek istediğim, yazdığım yazıya baktıkça kimi zaman sinirlerimin depreştiği, kimi zaman da gözyaşlarına büründüğüm fatih akın'ın zannımca en iyi filmi. Cahit tomruk, tabiriyle "zibel" aileleri yan karakterler, abisi, hüznün dibine koyan filmin sonu. "Abi ben aşik oldum aşik" dedikten sonra, cahit tomruk'un yaptığı delilikleri ancak aşıksanız yapabilirsiniz. Kesinlikle empati yapmaya çalışılarak izlenmesi gereken filmdir.
bu filmde bir sahne var; birol ünel susadım diyor ve içki içiyor. eniştesi güven kıraç'ta susadıysan su içsene olm diyor. birol da ben hayvan değilim diyor.
bu çok önemli bir diyalog bence. buradan içkicilerin bu duruma bakışı görülebilir bana göre.
süper bir film. tam bir aşk filmi. aşk böyle yaşanmalı. plansız,çıkarsız,aniden,çelişkilerle dolu.
ayrıca zamanın çok ötesinde bir film. heleki bunun bir türk filmi olması. türklerden böyle bir film o dönem beklenmediği için sanırım altın ayıyı direk vermişler. iyi de etmişler. muazzam bir film.
ayrıca sibel kekilliyi bu filmde oynatma cesaret için fatih akın takdir ettim. aynı zamanda hiç sırıtmadan ilk oyunculuk deneyiminde süper iş çıkarmış.
keza birol ünel de kötü türkçesine rağmen süper oynuyor. on numara beş yıldız bir film.
geçenlerde (uzun zaman sonra) tv2'de denk gelip dayanamayıp eşimle tekrar izlediğim başyapıt. fakat şöyle yaptık, yarısını izledik baktık küfürler kesiliyor, sansür sansür üstüne. kaldığı yerden dvdsini koyup devam ettik.
ulen bu filmdeki küfürleri, argoyu, şiddeti, seksi onu bunu kesersen niye bu filmi koymaya cesaret ediyorsun ki sen? bırak yapamayacağınız işe girişmeyin. bu felsefeniz olsun hayata dair , ağzına sıçtınız güzelim filmin.
başyapıttır bu. orasına burasına dokundurmam abi. neticede baba baba sanat eseri.
ismini duyduğumda bile tüylerimi diken diken eden,ne kadar izlersem izleyeyim bıkmayacağım,hayatımın ortasına konmus film.bazıları için yusuf ile züleyha neyse benim için de cahit ile sibel odur. bir barda aşığım ben aşık diye bardaki bardakları kırmaktır cahit, bileklerini kesmektir sibel.birlikte sofra kurup rakı içmektir.ona yemek yapmaktır.uğruna adam öldürmektir.duvara karşı sürmektir arabayı,bu dünyadan bir kaçış için.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki izlediğim ilk Fatih Akın filmi Duvara Karşı.Ben filmi beğendiğimi söylemeliyim.Bir aşk hikayesinden güzel bir dram çıkmış ortaya,yani bildiğimiz bayık aşk filmleri gibi değil Duvara Karşı,hayatın kendisi gibi acımasız ve gerçekçi bir film.Film iki parça diyebilirim ilk bölüm Almanya'da bir aşkın doğuşu,ikinci bölüm ise bir trajedinin doğuşu denilebilir.Fakat bana kalırsa filmin başroldündeki iki karakter sanki çok çabuk birbirlerine tutuldular,yani hiç birbirini tanımayan iki insanın sadece discolara gidip dans ederken birbirlerine aşık olması bana biraz aceleye getirilmiş hissi verdi keşke Almanya'da başroldeki iki karakterin aşık olma süreci biraz daha uzun olsaydı.Bana kalırsa zaten filmin Almanya sahneleri daha güzel.Filmin başlarında biraz Sibel Kekili'nin oyunculuğunu garipsesemde ilerleyen sürelerde özellikle Almanca konuştuğu sahnelerde oyunculuğu gayet iyi,Birol Ünel ise zaten çok iyi oynamış,diğer oyuncular da keza gayet iyi oynamışlar.Filmin müziklerini de beğendim diyebilirim.Filmin süresi fazla kısa değil fakat buna rağmen baştan sona sürükleyici bir film ve izlerken zaman zaman heyecanlandıran zaman zaman da iç burkan bir tarafı var filmin,ağlatmaz ama insanı üzer diyebileceğim filmlerden biri Duvara Karşı.Son olarak ben filmi beğendim,bence bir başyapıt değil ama sürükleyici ve etkileyici bir dram filmi,özellikle aşk ve dramın birlikte yoğrulduğu filmleri sevenlere tavsiye ederim.
en sevdiğim ve en mükemmel bulduğum türk filmi. sanırım türklerin kimlik karmaşasını en iyi türkler anlatabilirmiş. bunu anladım. şu an filmde çalan ''ağla sevdam ağla'' şarkısı dinleyerek yazıyorum bunu.
--spoiler--
sibel, aile baskısı altında yaşayan türk asıllı alman bir kız. abisi, bir erkekle el ele tutuştuğu için burnunu kıracak kadar ayı. ve türkler haricinde kimseyle evlenmesine izin vermiyorlar. sibel içe kapanmaktan öte, bu baskıyı göre göre, daha da açılmak istiyor. serbest olmak istiyor, ve kimlik karmaşası yaşıyor. almanya'da bir türk olarak yaşamak, hemde baskıcı bir ailede.
cahit ise, türklüğünü unutmuş, türkçesi filmdeki adamın dediği gibi ''bok gibi''. konuşamıyor bile. daha önce alman bir kıza aşık olmuş, onunla birlikte bir hayat kurmuş ama kız ölmüş. ve o da kendini habire alkole vererek, geçmişe unutmaya çalışan biri. ve cahit bir gün alkollü bir şekilde arabayı sürer, duvara karşı. intihar eder. filmde tam burada başlar. cahit'in kendini duvara tosladığı anda başlar. hastaneye kaldırılır.
ve sibel'de intihar etmiştir, bileklerini kesmiştir. hastanede karşılaşırlar cahit'le sibel. hikayede o şekilde devam eder.
aslında film cahit'in hayatına daha çok odaklanmış olsada, ben daha çok sibel'in hayatına odaklandım. sibel'in yükselişten düşüşüne kadarki geçen zamanda, hep sibel'e odaklandım. üzüldüm o kıza. ilklerde vay orospu, bilmiyor muydun cahit'in bir gün seni kıskanıp cinayet işleyeceğini desemde, sonra, sibel'in neden böyle bir hayatı tercih ettiğini anladığımda anladım.onu bu hayata iten ailesiydi. kesinlikle ailesi. bu kadar baskıya bir insan ancak dayanamaz, hatta değişim geçirir.
ve filmde, barmenin sibel'i domaltıp tecavüz ettikikten sonra, siktir etmesi sanırım beni üzen en kötü sahneydi. bir insanı kullanıp siktir etmek, bu kadar kolay erkeklerin gözünde.
ve en sevdiğim sahnelerden biride, sibel'in kendine laf atan türk serserilere, gidin ananızı sikin lan diyerek küfür etmesiydi.
yine, bir araya toplanan türkler, geneleve gidip kadınları becermek istediklerinden bahsediyorlar. cahit'te onlara gidin karınızı becerin diyordu. ve türkler sinirleniyordu. sen nasıl karını becer dersin lan diye hörelendiler. işte tipik türk milleti. başkasıyla birlikte olur siktim der, kendi karısıyla olur, buna becermek bile diyemez. o zaman bunun adı ne ? neden ikiyüzlü bir toplumuz biz.
bunları yazınca bana sinirlenip, kadınların değeri bu mudur diyen insanlar var. olum kadınların değerini ben koymuyorum, koyamamda, kadınların değerini toplum koyar. bak işte, bizim toplumuzda kadınların değeri ne kadar? bir kadın ne kadar aciz gösteriliyor ? bunları ben derken, bana kızarsınız ama bu tespitleri yönetmen yapınca, üzülürsünüz. yönetmenin ve senaristlerin anlatma şekli ile benimkisi farklı olsada, kadınların değerini işte biz toplum olarak böyle koyuyoruz!
zaten filmi izlerken, o zamanlar cok asik oldugum ve ayni zamanda "dunyanin butun milletlerinden hatun sikme" yarismasi biricisi olan cocukla bu filmi izlemek zorunda kalmamdan anlamistim bu filmde bi bokluk oldugunu..
evet dedigim gibi filmin gercek karakteriyle tanistim.. sibelle tanismam cok sarsici oldu.. almanyaya adim attim, sene bir.. okul partileri, kaynasma eventleri, wg sohbetleri derken sibelle baya bi yakinlastik.. yakinlastik dedigim, ben sibeli uzaktan izliyodum.. gozlerindeki akmis boyalar, cat diye sarhos olup ona buna yavsamasi onu hep ilgi odagi yapiyodu.. ben de yanina gitmeye korkuyodum.. ben 2 euroluk limonlu becksimi 1 euroluk pfandini geri almak icin, kazaya kurban gitmesin diye siki siki 2 elimle tutarken; sibelin elindeki ickinin turleri hep degisiyodu.. bazen minik plastik shot bardaklari oluyodu elinde, bazen o zamanlar paramizin yetmedigi ustunde semsiye olan adlari genelde ispanyolca olan kokteyller, bazen de bi cocugun alalede ickisi..
sibel benim icin hep , izlenesi bi objeydi.. ne olursa olsun ilgi cekiyodu.. dans ederken mesela, biz kollarimizla zar zor yer acip sadece kollarimizla dans ederken, sibel hep pistin ortasinda olurdu.. etrafinda bolca erkekle tabii ! bizim o zamanlar gorunce "hihihihihih baksana neler yapiyo ohaaa" dedigimiz bicimlerde dans ederdi sibel, biz bize yaklasan adamlari gozlerimizin " siktir git" bakisiyla reddederdik.. annemler gorse ne derdi bi kere..
sibelin sonra , adi hep dost meclislerinde duyulurdu.. ya giydigi siyah tshirtu konu olurdu, ya hic cikarmadigi kirmizi dudaklari, ya okulda hocayla ettigi bi kavga, ya erkek arkadasinin okulun en tas cocugu olmasi..
soralari seneler gecti gitti.. artik, ben de partilerde bira bardagimin depozitosunu sallamaz oldum.. sibel o siralar hafif bi cokuse gecmisti.. seneler kimseye davranmadigi gibi sibele de iyi davranmamisti.. elindeki icki bardaklari azalir olmustu artik sibelin.. o kadar ki, icki almak icin cocuklara gidip kendinin sormasi gerekiyodu..
sibelin ortada dans etmesi, bizim gruptakileri de etkilemiyodu artik.. o eski hayranlikla karisik esrarin yerini, ulu orta meydanda olan uzuntulu bi kiza bakmanin vicdan azabi almisti.. sahi sibel ne okuyodu ? kacinci donemdeydi ? nerde dogmustu ? nasi gelmisti bu hale ? nasi oluyodu da butun yurtlarin partilerine elini kolunu sallaya sallaya geliyodu ? nasi oluyodu da bu kadar yuksek sesle konusup kendi sesinden yorulmuyodu ? ve en muhim soru : sibelin ilk sevgilisi kimdi ?
sonralari olayin sibelde degil , sibelin manitalarinda oldugunu anladim.. etrafindaki adamlari izledim bu sefer de.. tas gibi alman cocuklari.. hepsi piclerdi haliyle.. daha dogrusu bizim piclik diye tabir ettigimiz karsindakini adam yerine koymama, buralarin mantikli olaniydi.. e herhalde yani, sibelle sevistiler diye evlenicek degillerdi ?! ben de cok konservatiftim.. turkiyede acaba kopftuch mu takiyodum ?
o sirada sibelle gidip konusucaktim.. bu cocuklarin hepsi ayni.. sinirleri alinmis insanlar bunlar.. his reseptorlerini ausschwitzde yakmislar dicektim, bi baktim sibel ailesiyle cok feci kavga etmis.. nihayetinde o da bizimki gibi bi ailedendi.. ailesi, kizin namussuzluklarina tahammul edemiyodu.. almanlarin , turk barbarligi olarak nitelendirip "herkesin kendi hayatindan sorumlu olmasi , ailenin 18inden sonra cocugu ozgur birakmasi" gibi sikindirik argumanlarla 3. sayfadan verecekleri bi turk alaman haberine daha imza atiliyodu..
sibel sonralari hizli yasadigi hayatin agirligi altinda ezilmis olacak ki, universite kliniginde o servis senin bu servis senin yatar oldu..alkolle anti depresan alip solunum depresyonuna mi girme dersin, elini kolunu kesip intihara tesebbus mu dersin dosyasi masallah kabarik baya..
sonra hastanenin birinde cahitle tanismis.. cahiti de bilirim.. iyi cocuktur.. yasadigi gercek ve onurlu bi iki asktan sonra, anilarin gelecekten daha huzur verici olduguna kanaat getirip ; seks icin ucuz almanlari secen, ozunde kimseyi kandirmayan iyi korkutucu ve kendi halinde bi adam cahit.. cok bi esprisi yok yani.. turkiyeye ve turk kulturune oyle bi siktir cekmis ki, en almandan daha alman hissediyo kendini..
sibelle cahit karsilasiyo sonra.. cok gordum o karsilasmayi da.. umutlari bitmis enerjisiz adamla, deli dolu ( deli derken gercekten deli, dolu derken de sabikasi baya baya dolu) kizin karsilasmasi.. tabii ki adamda elektrosok etkisi yaratti sibel.. cahit bole bi kendine geldi.. sibel nihayet alman cocuklardan vazgecti..
ama cok muhim bi detayi atladim.. cahit ne kadar almandiysa, bi o kadar da turktu genleri icabi.. neticede genetik diye bi bilim var dimi ! sibel de , bildigin bi orospuydu.. bizim baslarda vuu dedigimiz sovlari da, kendini almanlara peskes cekmesiydi.. haliyle cahiti aldatti.. adam da turk kani tuttu.. gitti vurdu.. olan aileye oldu.. her seyden onlar sorumlu tutuldu.. sanki sibelin herkesle sikismesine izin verseler, sibel daha iyi olacakmis gibi..
ve netcede cahit hapse girdi.. almanyada yasamamnin yolu olmadigini anlayinca evine dondu turkiyeye.. sibel ise, her orospunun alalede bi kadindan daha zengin olmasi gibi, karli cikti bu isten.. evlendi coluga cocuga karisti..
aslinda filmin ozeti bu.. sibel ne bok yemeye o alman cocukla fingirdestin orda ? neden cahiti katil ettin ?
ortada buyuk ask hikayesi yok yani arkadaslar.. bi kizin orospulugu ve defalarca darbe almis bi adamin, son bi kere daha "acaba mi lan" diyip yine yarragi tutmasi var..
sibel gibi kizlarla, cahit gibi adamlar almanyanin gercegi.. aileler de bu gercegi bildiklerinden baskici oluyolar.. o filmde canavar gibi gosterilen ailenin bi uyesi olsaydim, sibeli kimsenin barlarda sikmesine gerek kalmadan ben sikerdim.. cahite de "abi bi orospu icin elini kana bulamaya degmez" derdim..
bu filmi, selvi boylumla kiyaslayanlarin da beynini seveyim.. ordaki kadir inanirin doymaz bilmeyen ,iyiyi ve masumiyeti sarisin bi kasara tercih eden igrenc karakteri , bu filmde sibelde vucut bulmus..
erkekler maalesef kadinlardan daha cok seviyolar her zaman.. kadinlar da bi sekil sonunda gunu kurtariyolar..
bu filmde dikkat edilmeyen bir sahnede sibel kekilli'nin intihar ettiği sahnedeki ayrıntı. filmin başlarında cahit sibel'e gerçekten ölmek istemele dikkat çekmek arasındaki farkın bileği enlemesine veya dik olarak kesmekle alakalı olduğu söyler. ölmek için dik kesmek gerketiğini belirtir. ve sibel, cahit adamı öldürdükten sonra ağla sevdam eşliğinde intihar ederken bileğini dik keser...