Fatih akın'ın yönettiği; Birol Ünel*, Sibel Kekilli* ve Güven Kıraç*'ın oynadığı başyapıt. 10 defa izlendikten sonra bile, izlenilen en iyi filmler arasında ilk sıradaki yerini korumaktadır.
"cahit tamamen almanlaşmış bir türk'dür. artık hayatından bıktığı için arabasıyla son sürat duvara çarparak intihar eder. Olaylar gelişir."
filmdeki sex öğelerine takılıp kalanlar için veya yurtdışında yaşayıp kimlik kargaşasından kendini bulamayan insanların varlığından bir haber olanlar için çok da iyi bir film olmasa gerek... bence en iyilerdendi, fatih akın harikalar yaratmış kendine yakışan oyuncu kadrosuyla.. meltem cumbul'u bu filmde hiç yokmuş gibi de saymak filme bir başka hava katıo..
fatih akın'ın yönetmenlik kalitesini kanıtladığı, oyunculukların çok iyi olduğu, bol ödüllü, izlenesi film...
otobüs sahnesindeki tepesi kel ve bıyıklı türk şoförle birol ünel'in diyoloğu hafızalardadır ayrıca:
(almancalarda sorun olabilir orjinalinden dinleyip bu kadarı çıktı...)
şoför-in aşşağı...sen de
cahit-niye..was ist denn los? (noldu ki)
şoför-ne demek was ist los!
cahit-es ist gar nicht dein bus, der bus gehört der Staat (senin otobüsün değil ki otobüs belediyeye ait)
filmin müzikleri de oldukça başarılıdır. Sibel'in ikinci kez bileklerini kestiği sahnede, arkadan giren müzikle birlikte siz de kaybolursunuz, bir bakarsınız ki hüngür hüngür ağlıyorsunuzdur..
konusuyla olsun, müzikleriyle olsun beni fazlasıyla etkileyen bir filmdir.
en cok etkileyen sahne ise o canım dolmaların tuvalete döküldügü sahnedir. yazıktır be sibel ne dökersin be yavrucum, otur ye bi güzel aaa...:)
filmin vurucu sahnesi son sahnesidir.. cahit otobüste kafasını cama yaslamıştır ve suratındaki ifade her şeyi anlatır.. tam o sırada muhteşem bir müzik girer.. otobüs gider..
ı feel you ile başlayıp ne ağlarsın benim zülfü siyahım ile devam edip malum sonu hissettirerek kapı aralığından üzülerek sona boyun eğdiren, kadere yenilmeyi marifet gösteren en güzel film olmasının yanında biber dolmalarının klozetlere dökülüp sifona basıldığı, beyoğlu nun arka sokaklarında tecavüz edilirken bedene, ruhun bekaretini yıllar önce kaybettiğinin gözlere sokularak gösterildiği ve en önemlisi; başladığı yere dönmek zorunda kalanların filmidir.
duvara karşı toslanan hayatlarda, fren izine rastlanmamasının izdüşümüdür. isyandır. iki ölü bedenin birbirine toslaması ve sonrasında, birbirlerini hayatın dişlileri arasında kaybedişleri.
ağlanası bir film. bağıra bağıra. çünkü; köpek gibi sevmekle ilgili bir film bu. kalbi kusana kadar ağlamakla ilgili. hiçbir şey söylemeden, her şeyi anlatmakla ilgili bir film bu.
türk toplumunun takıntılarını, arada kalan insanların çaresizliklerini anlatır. gözlere soka soka. ani ve keskin sahneleri ile seyircinin bu filmden kopma gibi bir lüksü olamaz. çünkü; yönetmen yaptığı işin bilincindedir. bilinçlidir, her 20 dakikada bir gerçekleştirilemeyen intihar sahnelerinin çekim amacı.
sadece bir film diyemeyeceğimiz bir filmdir. içine girmeyenlere anlatmak zor. yalın ve cesur aşkın destanıdır. sırtını duvara verenlerin duvara çarpacağı sahnelerle doludur. içinizi sızlatacak harika müzikleri ve oyuncularının oynamıyormuşçasına gerçek ve çıplak oynadıkları,her karesinde kabinize bir buz kıracağının sokulup kanıttırıldığını hissettiren film.
kanımca* izlediğim en iyi türk filmidir. filmdeki müzik seçiminden, gerçekçi fotoğraf açılarının kahramanların yaşadığı modern-geleneksel, yabancı-alışıldık çatışmalarıyla paralellik göstermesine değin her ayrıntı,ben usta adayı bir yönetmenin elinden çıktım demektedir.sinemaya yeni yüzler kazandırmış ve kafamızdaki salak alamancı türk filmleri imajını bozmuştur. bende yalan yok. filmi sırf "lan acaba sibel kekilli konulu bir filmde nasıl oynamış" diyerek izledim.* ama sonunda "hassiktir bee" çektim.işte öyle bir filmdir.
oyuncularıyla,gerek ses kalitesiyle,mekan seçimindeki ayrıcalığıyla türkler bunuda yapıyormuş dedirtti almanlara. filmi izledim bittiğinde ise üşüdüm,ağlar gibi oldum,bu bir itiraftır ki 2.si ne zaman çıkacak diye araştırdım.