gece ıssız
sokaklarda yağmurdan adımlar
bir yanını kaybetmiş insanlar var
bastığım her kaldırımda
bıraktıkları izler var
belki anılar dolanıyordur o sokaklarda
gelen geçeninkiyle karışıyordur
aynı anılar sıradan insanlar doğururken
belki hayat burda sıradanlaşıyordur
hissizlik tam burda devreye giriyordur
özeti bu yaşamın
tıkırında işleyen bir oyun gibi
bir yerlerde miladını elbet dolduruyordur.
yiğitlik inkar gelinmez
tek'e - tek doğüşte yenilmediler
bin yıllardan bu yan, bura uşağı
gel haberi nerden verek
turna sürüsü değil bu
gökte yıldız burcu değil
otuzüç kurşunlu yürek
otuzuç kan pınarı
akmaz,
göl olmuş bu dağda...
eskilerden kalma bir gündü aklıma gelen
ilkokulda duvara astığımız fişlerdi kafamı kurcalayan
isimler değişebiliyordu ama cisimleri aynıydı
yiğidin adı aliydi bazen ömer olabiliyordu
ali ata binerdi, ömerin mangal gibi yüreği vardı
ikisi de korkusuz birer savaşçıydı
onlar korkamazdı ki
ne de olsa kâğıda yazılmış iki tane isimdi
okumayı yeni söktüğümüzde ilk onları öğrendik
ali topu tutardı, ömerin dünyadan haberi yoktu
daha sonraları yeni oyun arkadaşları geldi arka bahçeye
ayşe ve oya, temiz yürekli iki kızımız
bir süre sonra garip şeyler hissetti ali
önce attan indi, sonra topu bıraktı
ayşenin gözlerine baktı, uzunca baktı, söyleyemedi
ali sevemezdi çünkü alinin duyguları yoktu
bize ilkokulda onu öğretmediler ki
ali sadece kâğıda yazılmış bir isimdi
sonradan fark ettik asıl ali bizdik
küçük dünyamızın küçük kahramanıydık
her topa vuruşumuz gol oluyordu, ne hikmetse
birden attan düşüverdik, topumuz elimizden kaçtı
vermeye uğraştığımız kısa süreli bir savaştı
ali bir daha hiç sevemedi
ali atına atlayıp ayşesini aramaya devam etti
tüm yazılanlara inat bir kalbi olduğunu kanıtlamak için yemin etti
aslında alinin duyguları yoktu, onlar benimdi
ne de olsa ali kâğıda yazılmış bir isimdi
sıkıldım hiçbir gecenin açılmadığı uykulardan,
çocukça masum eski bir resmim var hep duvarda.
bugünlerden habersizim o oyunlarla resimdeyken hep büküldü bileklerim telafisiz oyunlarda.
cebimde beş kuruşla almak istediklerim bugün
bedava olsa bile yok etmek istedikleri.
zamanı geriye çevirmek hiç biçilecek paha değil
benimse hatırlayamayıp unutmak istediklerim var.
yanımda kal dediklerim, ölümde var dedikçe.
yok oldu özlediklerim nasılsa var dedikçe.
nasılsa gel dedikçe gelirdi ölmedikçe.
hesapta olmayan birşeyler önüme gelmedikçe.
süslü kelimelerle kirli değil dilim içimden böyle gelir,
anlatırken hissedip yaşanmamışken hiçbiri,
hazırlarım ki kendimi o gün gelince korkmayıp gülümserim kapım kırık benim.
Bilerek mi yanına almadın giderken
başının yastıkta bıraktığı çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan çukuru.
aşk,hileli bir oyun gibidir
canı isterse eler seni
yenilgiyle uyandırır kullanılmış hisleri
farkeder, ağlar gözlerin, ama boşalamaz
gebe bırakır tutkuya,bir avuç sandığın istekleri
düşler,
yorganın altına saklanır gibi
kıvrılıverir rüyalarına
aşka, üç harfe sığdırılmış insan olarak bakarsın ozaman
senin insanınsa o olur
duyguların içinde barınamadığı insan dersin
aklıma unutturamadığım
kalbimin yenemediği hileli oyunum dersin
sonraysa
bir yabancı gibi yanından geçip gidersin
devirdiğim geceler dizili duruyor öylece
zihnimde bir kargaşadır
almış başını uğulduyor
sanki sersemleten yağmurun kokusu bu ililklerime dolan
akşamın sesi beni karanlığa boğan
sanki günü sonlandıran
gündüzü kovalayan gece dönüp duruyor seni her düşleyişimde
hayat bu işte
yelkenlerini açmış öylece ilerlerken batırıyor
başka hikayelerde su yüzüne çıkarıyor
belki senle belki hiç...
yoruluyor bazen insan...
nasil yorulduğunu anlamadan...
bazen de anliyor ama yorulmaya alişmiş oluyor...
sahi insani asil yoran neydi?!
yük mü belki...
peki o zaman hangisi?!
beden deki mi?
daha katlanılmaz olanı ,
gönüldeki mi?!
sırtımda ki hiç bir yük yormadı beni,
gönüldekiler kadar..
neden sevilen her şey sonunda acı olup kalır başımıza?!
hakkıyla sevediğimizden mi,
gereğini yapamadığımızdan mı?!
yoksa sevildik zannımızdan mı?
geceyi bir şiir başlatsın..
başlanan herşeyin sonlu olduğunu bilmek gerek..
şiir başlatır peki şiiri başlatan ne yada kim?
--spoiler--
"angut kuşu şehir pisliği
angut kuşu toz ve hüzün durur gölgesinde balkıların
yıka biricik damlaları
vay canına be
kuzu budu gözün, dalgalı sular
vay canına
yamaçların, şaha kalktığı nehir
uza, derin uykuda da da da da
haydaaaa
yerden ve gökten gün
mavişin hissetmeden baktım gözlerinde uzağa ğa ğa ğa
yüreğim, içinde yılkı ,sevi güncesi si si si
angut kuşu ah ahuyu bile tanımadan
yankısı beyninde titremesi
göğsümün yaralı sularla
hayda bree, hoopppaaa
hayda bre, hopp
istençsiz ölüm
ahuyu bile tanımadan
yankısı gözünde, göl titremesi
anguut kuşu
kanlı sularla
yankısı beyninde
anguttt kuşuu
yolun sonuu
kanlı sularlaaa
toz ve hüzün
ve hüzün durur gölgelerde
hayda bree
hopppaaa
su,aysız gece kum taneleri titrer
barbulu ve dağ zakkumunu can verip doğacaktı
gelecek piçi
vay canına be
haydaa haydaaa"