geceye şiir bırak

entry12 galeri1
    12.
  1. Ağlasam sesimi duyar mısınız, 
    Mısralarımda; 
    Dokunabilir misiniz, 
    Göz yaşlarıma, ellerinizle?

    Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, 
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
    Bu derde düşmeden önce.

    Bir yer var, biliyorum; 
    Her şeyi söylemek mümkün; 
    Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; 
    Anlatamıyorum.

    anlatamıyorum/orhan veli kanık
    3 ...
  2. 11.
  3. Nazlan
    Sitem et
    Kırıl bana,
    Beni geç vakit tek başıma suya yolla.

    bahçede yüzünü öteye çevir,
    Güle hayret ediyormuş gibi yap
    Gülümseyerek konuş da başkalarıyla,
    Somurt, avluda sadece ikimiz kalınca.

    Kızıp en evecen adımlarınla üst kata çık
    En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden,
    Derinleşsin ben içerledikçe ruhundaki sakarlık.

    Yamru bastım, iş değildi hake çakılmak bayırdan
    Dağ sıra dağdı, hangi haşin belden yol veresi
    Gece hep süzüldü yukarıdan lakayt kehkeşan.
    Altımda, beni hep yutmaya çağladı nehir.

    Yetişir hecelemen, sök beni bir kere
    En zoruma gideni yap, hengame getir.
    Çel beni, tökezlet, tuttur çitlere
    Ahla istida edecek ahval değil
    Kim, bana kıymazsan bilebilir?
    Dünya dedikleri samut küp
    Acılar tınladıkça bende,
    Hep, seni seslendirir.

    ismet Özel.
    1 ...
  4. 10.
  5. Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen,
    Haydut yıllar çalar götürür diye hazinemi;
    Bir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken,
    Sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi?
    Bazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle,
    Doydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra,
    Senin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte,
    Ne bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya.
    işte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum;
    Ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum.

    William Shakespeare
    0 ...
  6. 9.
  7. Ağaran Bir Suyum


    Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı
    Kadınlar gittikçe daha güzel

    Güneş daha hızlı adımlıyor gökyüzünü
    Sular daha soğuk rüzgâr daha serin

    Eskiden her konuda konuşurdum istekle
    Bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi

    Büyük yapılar ışıklı çarşılar bitti
    Ara sokaklara salaş kahvelere gidiyorum

    Kurtulmak için çırpındığım çocukluğu
    Yeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak

    Bütün sesler çın çın bir yalnızlık oluyor
    içimden geçenleri söyledim sanıyorum

    Birisi bir şarkı söylemesin kederle
    Tenimde bir titreme kirpiklerimde buğu

    Kısa söz basit eşya kedi sevgisi
    Aktıkça ağaran bir suyum zamanın ırmağında

    Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı
    Kadınlar daha güzel kadınlar daha uzak...

    Şükrü erbaş
    1 ...
  8. 8.
  9. Kırlardan Geliyorlar
    kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber

    elbette kırlardan kırlardan gelecekler

    başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri

    söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara

    bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer



    sonsuza varmadan bir önceyiz sanki

    -o sayının da bir adı vardı unuttum -

    her şey öyle saydam öyle madensel

    kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz

    hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber



    eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna

    artık bu yokları var etmeyi usladık

    ağaçları budadık omandan balıkları tuttuk denizden

    hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık

    çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber



    hey koca dünya nasıl avucumuzdasın

    nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden

    çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin

    elbette kırlardan gelecekler kırlardan

    kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber



    ey güzelim sümbül ve teber ey canım

    gördüğüm sanki o değildi

    sanki kuşlar albümünden bir maden

    Turgut uyar.
    0 ...
  10. 7.
  11. ANGiNA PEKTORiS
    Yarısı burdaysa kalbimin
    yarısı Çin'dedir, doktor.
    Sarınehre doğru akan
    ordunun içindedir.
    Sonra, her şafak vakti, doktor,
    her şafak vakti kalbim
    Yunanistan'da kurşuna diziliyor.
    Sonra, bizim burda mahkûmlar uykuya varıp revirden el ayak çekilince
    kalbim Çamlıca'da bir harap konaktadır
    her gece, Doktor.
    Sonra, şu on yıldan bu yana
    benim fakir milletime ikrâm edebildiğim
    Bir tek elmam var elimde, doktor,
    Bir kırmızı elma:
    kalbim...
    Ne arteryo skleroz, ne nikotin, ne hapis,
    işte bu yüzden, doktorcuğum, bu yüzden
    bende bu angina pektoris...

    Bakıyorum geceye demirlerden
    ve iman tahtamın üstündeki baskıya rağmen
    kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor...
    Nazım Hikmet
    2 ...
  12. 6.
  13. Yattım yatağıma,
    Döndüm sağıma,
    Melekler şahit olsun;
    Dinime, imanıma.
    0 ...
  14. 5.
  15. 3-4 sene önce karalamıştım.

    Sıcağı sevmiyorsun diye güneş doğmamazlık yapmayacak..
    Sen gittin diye yaşam durmayacak
    Kan akacak belki, toz duman olacak
    Kuşlar, belki kuşlar susacak.
    Ben susmayacağım.
    Haykıracağım.
    Sabrımın sonundayım henüz, hayatın değil.
    Kuru bir selam, fonda eski bir şarkı tadında
    Nargile dumanında beliren hayalin, benimle kalacak .

    Nefesimi alıp veremediğim gün, son bulacak.
    Hayat, sen, rüzgar, deniz, gökyüzü .
    O gün benim son günüm olucak lakin..
    Seninde kıyametin kopacak ..
    Kıymeti kalmayacak hiçbirşeyin..
    Loş bir lokantada radyoda bir şarkı çalacak.
    Sessizce ağlayacaksın, hıçkırarak ..
    Benim bir daha sesim olmayacak ..

    Farkına vardığın an tüm sesleri susturmak isteyeceksin..
    Ama anlamayacak halinden martılar..
    Sen simit atmadın diye,
    Ölmeyecekler açlıktan ..

    Sensizlikten kimin öldüğü aklına o zaman takılıcak.
    Bir vicdanın kalacak geriye, birde sen..
    Susturmak isteyeceksin lakin
    Vicdanında susmayacak ..

    Herkes tabutuma omuz verirken sen kalbini vermek isteyeceksin..
    Fakat artık çok geç olacak ..

    Okunan bu sela ayrılığımızın habercisi..
    Senin kıyametinin, benim yokluğumun işareti..

    Hoşçakal. Yetişemedim ben sana.
    Ama ölüm bana yetişti..
    1 ...
  16. 4.
  17. dilaver cebeci'nin ezberlediğim şiiri:

    sitare

    nerden çıktın böyle karşıma sitâre
    efsaneler dökülüyor gülüşlerinden
    kirpiklerin yüreğime batıyor
    telaşlı bir kalabalığın ortasında
    ayaküstü konuşuyoruz
    nedim'im nigehbân nergisleri gibi
    üstümüzde bütün nazarlar
    çok utanıyorum sitare
    dün oturup hesap ettim
    sen doğduğun zaman
    ben bir askerî mektepte talebeymişim.
    sen bilmezsin sitare
    burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tesbih
    geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
    her akşam dokuzda yat borusu çalardı
    yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
    bir derin uykuyaatardım kendimi
    siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
    ben de onu alır anamın düşlerine kaçardım
    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudakların mı anlıyamıyorum
    seninle konuşurken sitare
    aklıma yıldlzlar dökülüyor
    bir çaresiz zühre oluyorsun babil caddelerinde
    ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
    binlerce meşalenin aydınlığı kımıldıyor saçlarında
    gökyüzü salkım salkım
    zigguratlar tıklım tıklım
    dönüp dolaşıp dudaklanna takılıyor aklım
    ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
    kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
    kimi gün inatçı yosunlar gibi
    kepez diplerine yapışan aklım
    gözlerine baktığım zaman sitare
    bütün çöllere ay doğuyor
    yoldaş ediyorum kendime
    imrül kays'ı antere'yi a'şa'yı,
    en kuytu vahalan dolaşıyorum
    hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş sitare
    çadırla su arasında bir cılga var,
    o cılgada narin ayak izlerin var
    durgun suya düşüp kalmış gözlerin var
    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudaklann mı anlıyamıyorum
    bazan sapsan bir benizle geliyorsun
    huysuz çizgileri alnında uykusuzluğun
    biliyorum içinde bir sızı var
    bıçak ağzı gibi ince bir sızı var
    bu sızıdır işte seni verimsiz kılan
    züheyr'in suad'ı gibi keremsiz kılan
    kuzeyden güneye, güneyden kuzeye
    hey gidip geliyorum bu çöllerde
    kureyş'in heybetli ve inatçı develeri
    hiç aldırmadan benim esmer sevdama
    geviş getiriyorlar ufuklara bakarak
    ben kaçıp yesrib'e sığınıyorum
    yesrib bahane bir kitaba sığınıyorum
    dağda, ovada, bâdiyede okuduğum hep elif
    elif diyorum sitâre, sineme elif çekiyorum
    ''ah minel aşkı ve halâtihi...''
    çok eski bir gerçektir bu biliyorum
    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudaklann mı anlıyamıyorum
    sinsi bir yağmur altında beraber yürüyoruz
    ve ikimiz de ıslanıyoruz
    ben ne yağmurlar gördüm sitare
    ben kaç kere iliklerime kadar ıslandım
    bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
    ben göğü hep kurşun bir kubbe gibi ağır
    o şehirde sınlsıklam gezerdim
    bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
    tapınaklar insanları safra gibi atardı
    sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
    birgün bu §ehrin kirli yağmurlan alıp götürdü beni
    gidip bir uygur çadırında göğü dinledim
    kara bulutlar kükrerken bir kaşgar sabahında
    oturup aprunçur tigin ile seni konuştuk
    bakışlarımı sunuyorum tereddütsüz alıyorsun
    gizli bir tebessümle çağırıyorum geliyorsun
    kaşı karam gözü karam saçı karam
    umay gibi yumuşak huylum
    nerden çıktın karşıma böyle
    sesin ılık bir bahar güneşi gibi
    iğıl ığıl akıyor içime
    asyanın bozkırlannda ordular düşüyor peşime
    yığılıp kalmışım bu anadolu toprağına sitare
    adam akıllı yorulmuşum
    ellerin böyle olmamalıydı ellerine acıyorum
    ve kim bilir kaç yıldan beri kalbimi öğütlüyorum
    durup durup ıssız yerlerde
    güçlü ol ey kalbim güçlü ol!
    daha çok işimiz var diyorum
    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudakların mı anlıyamıyorum.
    1 ...
  18. 3.
  19. Pis bir kalbim var
    yağan yağmur gibi pis.
    bu şehir gibi.
    temizlemek gerek
    geçmişi
    gelmişe hoş geldin diyebilmek için
    ama 
    görüyorum ki yine
    ve 
    yeniden
    gelmişi de pis
    aynı geçmişi gibi.
    0 ...
  20. 2.
  21. 1.
© 2025 uludağ sözlük