çay demliyorum bazen, bir sigara yakıp seyrediyorum semayı penceremden,
böyle gecelerde mürekkebim sesim olur da dökülür kağıtlara,
böylesine yalnızken, söylesenize rosto pişse ne olur tenceremde?
bir hikayem ki anlatsam,
taş çıkarır ağıtlara.
uzaklardan bakınca sert görünen adamlardık biz,
kuyruğuna basılmış bir kedi,
hiç başı okşanmamış bir köpeği andırırdık uzaklardan.
oysa ki gözlerimize baksalardı anlarlardı kopan kıyameti.
bakmadılar.
geceye bir şiir yazayım diye aldım klavyeyi elime,
ekrana baktım baktım diyecek bir şey bulamadım,
14 şubata da az kalmış şöyle bir bakınca takvime,
yar dediğimiz kadın, geçen sene bu zaman,
gitmiş uzaklara verip de elime.
Son bulmayan ıstıraplar içine bir kendim olamamışken bir sen oldun içimde.
Beni karanlığa davet eder, yüz bulamaz acılarım.
Ne olur kahretme beni bu deli saçması yazgımın içinde.
Bir de sen yok sayma beni...
gidişini öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
manzaraysa ayrılığa sıfır!
işte her şey hazır.
acılarımla iki lafın belini kırdık.
yokluğunda bir kuş sütü eksik.
yalnızlığım ve ben...
seni çok bekledik...