geceye bir şiir bırak

entry159 galeri77 ses2
    57.
  1. Var mı beni içinizԁe tanıуan?
    Уaşanmaԁan çözülmeуen sır benim.
    Kalmasa ԁa şöhretimi ԁuуmaуan,
    Kimliğimi tarif etmek zor benim…

    Bülbül benim lisanımla ötüştü,
    Bir gül için can evinԁen tutuştu,
    Уüreğime Toroslar’ԁan çığ ԁüştü,
    Уangınımı sönԁürmeԁi kar benim…

    Niceler sultanԁı, kralԁı, şahtı,
    Benimle ԁeğişti talihi, bahtı,
    Уerle bir eуleԁim tac ile tahtı,
    Akıl almaz hünerlerim var benim…

    Cemal Safi
    0 ...
  2. 56.
  3. Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
    Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
    itti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey
    Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
    Kaybetti kumarda gözlerim
    Kaybetti kumarda gözleri.

    Edip Cansever
    3 ...
  4. 55.
  5. 54.
  6. bazen çok korkuyorum.
    ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
    çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
    ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
    tekhnem dolu müfsidle!
    bu da caddelerden derviş dervişegelmeme mâni değildir
    yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
    bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin'di deştiğim
    ki ben devletin taş kestiğini en baştan bilirdim
    isa'yı polise doğru
    lttuğum zaman.
    ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
    de ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir
    zaten en az on iki kişiden biri haindir
    ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim!

    sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum
    gazinolardan
    inanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor
    bir yanım asaf halet söylüyor diğer yanım fabrika
    bir şiiri birkaç kalemle yazmak lazımdır geliyor bana
    bugün yepyeni bir imparatorluk öğreniyorum
    ekmeğin ağırlığından da yeni bir imparatorluk
    örneğin gül dönüyor bir beygiri tasfiye ediyor şair
    arabca akdeniz diyor ben
    aynadan dönüyorum ayna
    benden dönmüyor.

    çok sihirli bir kabri söndürüyorum
    bir havari morfin gibi anne söylüyor
    ağlıyorum bak bir çocuk bak bir çocuk bak
    bak bir çocuk çok kötü bir gömlek kuruyor.
    belki de yangın çıksa ve ikna edilmiş olurum
    torbamı topluyorum ve annem şarkı dinlemiş olur
    korkuyorum çobanım yok metal nazlı pim aktif
    çözmüyorum çözersem kın fena halde kalınlaşıyor.
    manchesterden geliyorlar ve liverpooldan geldiler
    birazdan padişah mı öldürecekler dedim
    bir milyon kadardılar ah atları vardı
    artık seni bir çiçek yerine kopartmak
    istiyorum sevgilim.
    işte sahneden indim ve öpüyorum ağzından
    annem meç yaptırmazsa iftara geç gelir haz
    ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği
    söyle banabana söyle; bir kere daha kabz?

    inanmışım kaybetmek esrarıdır esrarın
    çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum
    ipimden kurtulmuşum kaybediyorum
    birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
    tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
    helvetius haklı devlet şaşkın piyanist kara
    memleket sana rağmen ket vururken yarama
    şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
    -ve emir ‘kun’ diyor, doğruluyorum-
    bu ülke'den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
    ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
    çünkü bu,
    seni seviyorum içine nal salmak demektir.
    ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
    oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
    ve gitmen beni dile indirger sevgilim.

    zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
    yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
    kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
    gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
    bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
    ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
    'şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
    ve izmit'le ve fargo'yla ve horasan'la
    ve hafıs'ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
    girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
    şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
    yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
    babam ve bilhassa dedem
    mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
    gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!

    ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
    ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
    benim alıp kını
    öte yana geçmem gerektir
    içinden memleketi çekeyim diye.
    hem düşünsene;
    bu bizi nasıl imparatorlaştırır!
    yoo, hayır! omzunu açma. omzun ideoloji taşır.
    ve fakat 'dil'e rağmen bütün bunlar sevgilim
    ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.

    çünkü bak süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
    ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
    elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
    ve bana tertemiz eller verir cezayirli o tüccar.
    o vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
    cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
    sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi…
    siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?
    1 ...
  7. 53.
  8. artık görünmüyor mevsimde hüzün
    bulutlar bir garip rüyaya dalmış
    ufukta güneşi ağlatan yüzün
    bir mültecî gibi tenhâda kalmış
    toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir
    şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir
     
    kaç kere çağırdım seni öteden
    turnalar uçurdum gittiğin yere
    bin parça eyledin kalbimi neden
    ruhum bir başına düştü göklere
    bana tebessümle bakıyor kabir
    şimdi gülsen de bir, gülmesen de bir
     
    derdimin yangını sardı gölgeni
    bir mahkûm kanıyla aktı izlerin
    deniz ölesiye severken seni
    neden gemileri yaktı gözlerin
    yıkıldı yolunu bekleyen şehir
    şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir
     
     
    yağmurun inceden yağdığı yerde
    açan gül acıyı damıtır solar
    ağustos böceği düşünce derde
    içine kuşların sevdası dolar
    ölü bir mahzene gömüldü kibir
    artık sevsen de bir, sevmesen de bir
     
    çatladı en kavî yerinden tohum
    kıvılcım düşürdü sulara gonca
    her akşam ölümü koklayan ruhum
    seni de kuşanır hâkan olunca
    bu yerde bilinir destân-ı kebir
    şimdi kalsan da bir, kalmasan da bir
     
    zaman ki, ardımda pervane şimdi
    mekân defineler döktü yoluma
    fırtınadan umut bekleyen kimdi
    söyle, deniz neden gömüldü kuma
    zindan çöktü gülüm; kırıldı zincir
    benim olsan da bir, olmasan da bir
    nurullah genç
    0 ...
  9. 52.
  10. Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
    Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı,
    Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
    Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
    Çağlayansız yamaçlar, suyu dinmiş dereler.

    Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
    Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
    Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
    Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

    Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
    Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
    Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
    Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

    Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü,
    Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
    Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
    Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

    Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
    Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    (bkz: faruk nafiz çamlıbel)
    0 ...
  11. 51.
  12. ilacım yok demedim yaraları sardım,
    yanıyorum diyenin ateşiyle yandım,
    dostun acısına ben de ekmek bandım,
    bir kalbimin sızısını geçiremedim.

    rüzgar vuran çileğe dağ oldum da durdum,
    ben kaktüsüm deseler de çiçeğe durdum,
    doğduğumdan beridir ben hep buydum,
    bir kalbimin sızısını geçiremedim.
    1 ...
  13. 50.
  14. göz altlarımın morlukları gecelerdendir,
    düşündüklerimi anlattığım kahvem şahidim
    sürekli kanayan kalbimin yarası sendendir,
    sürüp de iyi edemediğim tüm yaraların gafili.

    en büyük hastalık zamanında veba imiş,
    çare bulan bayram eder ilmeği işler imiş,
    hastalığım vebadan değil vedadansa,
    bir kalp atar tık tık,
    gündüz gece sızlar imiş.
    0 ...
  15. 49.
  16. Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu; Toprağı rüzgârı denizi göğü O her zaman bir insanla anlamlı Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların Ve ucuz korkuların kör kuyularına Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz. Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize. Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz Unuttunuz başkalarının acısını duymayı Küçük çıkarların büyük kurnazları Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst Dışa vurmayı duygularınızı Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış. Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim -Ki bu en büyük kötülüktür size- Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz. Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz. Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim Koşaradım Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde
    0 ...
  17. 48.
  18. 47.
  19. büyük türk hakanı şair avnî'den (Fatih) gelsin o zaman:

    hiç kimse yok kimsesiz,
    herkesin var bir kimsesi.
    ben bugün kimsesiz kaldım,
    ey kimsesizler kimsesi.
    0 ...
  20. 46.
  21. (bkz: yahya kemal beyatlı)

    --spoiler--
    Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın
    Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın

    Âğuş-ı nev-bahârda hâbîdedir cihân
    Sürsün sabâh-ı haşre kadar hâb uyanmasın

    Dursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz
    Leyl-i tarâbda bir dahî mızrâb uyanmasın

    Ey gül sükûta varmayı emreyle bülbüle
    Gülşende mest ü zevk olan ahbâb uyanmasın

    Değmez Kemâl uyanmaya ikmâl-i ömr içün
    Varsın bu uykudan dil-i bîtâb uyanmasın
    --spoiler--
    5 ...
  22. 45.
  23. bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne..
    “o olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin..
    demeyeceksin işte..
    yaşarsın çünkü..
    öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki..
    çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1931890/+
    5 ...
  24. 44.
  25. "ey yanağı ağustos gülünü bastıran;
    ey yüzü çin güzellerini kıskandıran;
    bakışı babilşahını büyüde yenip
    elinde at, fil, ruh, ferz, baydak bırakmayan..."

    Hayyam, ömer'lisinden,
    ömer hayyam rubailisinden.
    5 ...
  26. 43.
  27. Ey zahit şaraba eyle ihtiram
    Müslüman ol terk et bu kıyl-ü kali
    Ehline helaldir na-ehline haram
    Biz içeriz bize yoktur vebali

    Sevaba girmekçün içeriz şarap
    içmezsek oluruz düçar-ı azap
    Aklın ermez senin bu başka hesap
    Meyhanede bulduk biz bu kemali

    Kandil geceleri kandil oluruz
    Kandilin içinde fitil oluruz
    Hakkı göstermeye delil oluruz
    Fakat kör olanlar görmez bu hali

    Sen münkirsin sana haramdır bade
    Bekle ki içesin öbür dünyade
    Bahs açma Harabi bundan ziyade
    Çünkü bilmez haram ile helali.

    Edip Harabi
    0 ...
  28. 42.
  29. ve nihayet ikimiz

    kaçtığımız aşkların toplamıyız

    sokakta yaralı bir it koşturuyor

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

    milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun

    bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

    bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım

    ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi

    öğreniyorum ki, gözyaşı! bu resimden çıkıp

    gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.

    babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik

    duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası

    jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün

    bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.

    babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik

    olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede

    doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..

    sokaktan askeri konvoylar geçiyor

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon

    yıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

    yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum

    elleri bırakmıyorum. sonra korkuyorlar hasletimden. ne

    denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar

    sonra. ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.

    ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi

    diyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum..

    seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.

    dudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin, minnacık

    ellerin morarıyor. küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki-

    içimden. bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.

    ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli

    terli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.

    çünkü yorgunsun.

    parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti

    başlıyor sonra. kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum.

    çıkıp sokakta..

    sokaktaki bütün kedileri eziyorlar

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

    milyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf

    bu yüzden ezilebilirim.

    biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler

    düşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki

    ölenler zafere en çok yaklaşanlardır! oturup tuhaf

    ağıtlar yakıyoruz onlara. ve söz veriyoruz yarını

    kurtaracağımıza. ama yarına ertelemekle bugünü

    yitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!

    en gizli yerimize çağırıyoruz acıyı. ve hep yenik

    düşüyoruz, çağırmakla!

    sulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginliğe

    gelir ancak. ısınırsa uçar, soğursa kaskatı kesilir

    teninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.

    sulara.. bildik sulara..

    sokaktan telsiz sesleri geliyor

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun ve birkaç milyon

    yıldır tutmadım ellerini ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.

    ihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve

    ilgi dolu. anne oluyorsun bütün âşıklarına. ve

    çocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde

    kalmayı bu kadar çok isterken, çekip.. çıkıp

    gitmeli diyorum.

    insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun.

    ıssızlığımdan anlıyorum. çook uzakta oluyorum

    onlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları

    ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.

    ve sen haftanın deniz ertesi günleri

    geliyorsun. her aşk, yaşayamadıklarımızın

    özetidir diyorum. gülüyorsun.

    seni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl

    bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.

    sokakta ölümsüz yanından yaralıyorlar birini.

    iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

    milyon yıldır tutmadın ellerimi...
    0 ...
  30. 41.
  31. 4 sokak ötede evim biliyorsun,
    3 gece daha bekle
    2 yarısından gecenin, herhangi birinde gel,
    1 kez öp beni,
    Bütün öptüklerini unut
    ve bir daha bırakma ..
    2 ...
  32. 40.
  33. Açığım yok kapalım yok dünyada
    Ne ise ahvalim sorsunlar beni
    Bir kimseye vebalim yok dünyada
    ister sevip ister kırsınlar beni

    Dilim dönmez nedir gavur Müslüman
    Duman ateş demek ateş de duman
    Enelhak bağına girdiğim zaman
    ister kesip ister yüzsünler beni

    Allah kul yaratmış biri de benim
    Kimden kaldı benim imanım dinim
    Ne şeytan tanırım ne de peri cin
    Konuşan insanım görsünler beni

    Okudum Kuranı edep erkanı
    Yaptığım secdenin kıblesi canlı
    Gerdeksiz gecede bir delikanlı
    Ölü bir geline versinler beni

    Akarsu'yum boşa güldükten sonra
    Azrail yok imiş öldükten sonra
    Gönül tahtım harap olduktan sonra
    Boş kuru hasıra sarsınlar beni

    Muhlis akarsu.
    3 ...
  34. 39.
  35. şimdi açsam pencereyi beklesem
    sen gelsen
    olmaz ya hani geliversen
    hiç bir şey sormasan
    hiç bir şey söylemesen
    sussam
    sussan
    sussak.
    susuşların anlattığını dinlesek
    sırt sırta otursak
    katılasıya ağlasak
    sormasak birbirimize sebebini
    sarılsam
    sarılsan
    sarılsak.
    ve yine hiç bir şey konuşmasak
    ama anlasak
    ne vardı sahi
    olmaz ya
    hayal ya
    hani diyorum olsa ne vardı.
    cemal süreya. ve ek olarak fonda çalan duygusal ritimde polyushka polye.
    15 ...
  36. 38.
  37. Gözler ki; birer parçasıdır sen de ilâhın
    Gözler ki; senin en katı zulmün ve silahın
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
    0 ...
  38. 37.
  39. Kimsenin " bir" yaşayamadığı evrende,
    Her kibir, bir başka aşkı bitiriyordu,
    Kimse olduğu durumdan mesut değil,
    Kimse kendini sevmiyordu.

    Zamanı yok kimsenin, kimseyi sevmesine,
    Anlamaya çalışmaktan çok, yargı seviyoruz.
    Hangi davanın savcısı oldun? , diye sorar hakim
    Sevginin, diye cevap verir
    Cezası da içinde olur, diye cevap verir,
    Davası bitmeyen bir duruşmadır, sevgi.
    Aşk ile tazeler kendini bir Ömür.

    Beni ne zaman seveceksin, diye sorma,
    Senin anlamadığın zamanlar geldi ve geçti.
    0 ...
  40. 36.
  41. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1921881/+

    *Sen beyaz bşr kadınsın*

    Asıl büyük sarhoş benim
    uzaktaki
    Ben ki tek damla şarap içmedim
    Ekmeğin beyaz zeytinin siyah
    olduğunu biliyorum
    Asıl büyük sarhoş benim
    uzaktaki
    Benim kusturucu sarhoşluğum
    Yoksulluğum
    Yüzüme bakmasan da
    yağmura düşürsen de gözlerini
    gözlerime bakmasan da ne kadar
    o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
    Uykularımda nefesinin sıcaklığı
    o kadar
    Hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
    sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
    gözbebeklerimde duran
    umutsuzlandığım her akşam
    senin rüzgârın almıyor mu
    uğultulu yorgunluğumu
    yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
    ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
    iyimserliğin
    Ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
    senin için dokuduğum basma ve pazen
    denizin yeşilinden süzdüğüm balık
    göğün mavisinden çaldığım kuş
    senin için
    felsefe okudumsa
    iktisat okudumsa gece yarıları
    boğazım kurumuş içim bir kalabalık
    sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
    senin için okudum
    geceyarıları
    sen beyaz bir kadınsın
    uzaktaki
    GÖZLERiN AKLIMDAN ÇIKMIYOR
    sen beyaz bir kadınsın
    karanlıkları dinleyen
    uzaktaki
    sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
    yorgun başını
    Üşümüş yastığına koyuyor musun
    Uyuyor musun
    0 ...
  42. 35.
  43. "Beni, olmak acısıyla yalnız bırak..."

    sohrab sepehri
    1 ...
  44. 34.
  45. zamanla nasıl değişiyor insan!
    hangi resmime baksam ben değilim.
    nerde o günler, o şevk, o heyecan?
    bu güler yüzlü adam ben değilim,
    yalandır kaygısız olduğum yalan
    0 ...
  46. 33.
  47. Davlumbazlar yeğde yeğde vuranda,

    Çarkacılar sağlı sollu dönende,

    Eğri kılınç ak gövdeyi bölende,

    Yiğidi doğuran ana bin yaşa.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük