geceye bir şiir bırak

entry149 galeri77 video7 ses2
    72.
  1. sesli dinlemek isteyenler için: https://youtu.be/XrbCAOrNkcg

    Sana gitme demeyeceğim.
    Üşüyorsun ceketimi al.
    Günün en güzel saatleri bunlar.
    Yanımda kal.

    Sana gitme demeyeceğim.
    Gene de sen bilirsin.
    Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
    incinirsin.

    Sana gitme demeyeceğim,
    Ama gitme, Lavinia.
    Adını gizleyeceğim
    Sen de bilme, Lavinia.

    --özdemir asaf

    bu şiirin çok güzel bir hikayesi vardır.
    0 ...
  2. 71.
  3. ibrâhîm
    içimdeki putları devir
    elindeki baltayla
    kırılan putların yerine
    yenilerini koyan kim

    güneş buzdan evimi yıktı
    koca buzlar düştü
    putların boyunları kırıldı
    ibrâhîm
    güneşi evime sokan kim

    asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
    buhtunnasır put yaptı
    ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
    güzeller bende kaldı
    ibrâhîm
    gönlümü put sanıp da kıran kim.

    (bkz: asaf halet çelebi)
    5 ...
  4. 70.
  5. federico garcia lorca'nın şu muhteşem eseri geceye bırakılacak en güzel şiirlerdendir.

    üç nehrin küçük baladı...

    Guadalquivir ırmağı akar
    portakallar, zeytinlikler arasında.
    Granada’nm iki ırmağı
    iner kardan buğdaya.

    Ah, aşk
    gitti gelmez bir daha.

    Nar çiçeği sakalıyla
    akar Guadalquivir ırmağı;
    Granada’nm iki ırmağı
    birinden kan akar
    öbüründen gözyaşı.

    Ah, aşk
    savruldu rüzgârda!

    Yelkenli gemiler için
    bir yol vardır Sevila’da;
    ve küreklere asılan iç çekmelerdir yalnızca
    Granada’nın suyunda.

    Ah, aşk
    gitti gelmez bir daha.

    Guadalquivir yüksek bir kule
    ve rüzgârdır portakal bahçelerinde.
    Dauro ve Genil ölü kaleciklerdir
    göletler üstünde.

    Ah, aşk
    savruldu rüzgârda!

    Kim der ki
    çığlıkların alevini sular taşımakta!

    Ah, aşk
    gitti gelmez bir daha.

    Ey Endülüs, portakal çiçeği taşı
    zeytin taşı sularına

    Ah, aşk
    savruldu rüzgârda!

    Portakalların zeytinlerin arasından
    akıp gidiyor Guadalquivir nehri.
    Gırnata’nın iki ırmağı
    kardan buğdaya iniyor.

    Ah, aşk
    gitti de gelmez.

    Guadalquivir nehri
    nar çiçeği sakallı.
    Gırnata’nm iki ırmağından
    biri ağlıyor
    kanıyor biri.

    Ah,
    rüzgarla giden aşk!

    Yelkenli gemiler için
    Sevilya’da bir yol var;
    ama Gırnata’nm suyunda
    yalnız iç - çekmeler var.

    Ah, aşk
    gitti de gelmez!

    Guadalquivir yüce kule
    portakal bahçelerinde rüzgâr.
    Dauro ve genil
    küçük, ölü kuleler
    gölcükler üstünde.

    Ah,
    rüzgârda giden aşk!

    Kim der sular
    çiğlikli alevi!

    Ah, aşk
    gitti de gelmez!

    Portakal çiçeği taşı ey Endülüs,
    zeytin taşı,
    denizlerine.

    Ah,
    rüzgârda giden aşk!

    Akar Guadalkivir
    Portakallar, zeytinler arasında.
    Eşleşmiş ırmakları Gırnata’nm
    inerler kardan buğdaya.

    Ah, sevda
    gitti, dönmez bir daha!

    Akar Guadalkivir
    nar çiçeği sakalıyla.
    Eşleşmiş ırmakları Gırnata’
    biri kandır, öbürü ağıtsa.

    Ah, sevda
    Karıştı gitti havaya!

    Yelkenli gemilere
    bir yol bulur Sevilya;
    iç çekişlerdir sâde
    asılan küreklere
    Gırnata sularında.

    Ah, sevda
    gitti, dönmez bir daha!

    Guadalkivir bir yüksek kule
    rüzgârdır portakal çiçeklerine.

    Ölü kulecilderdir Dauro ve Cenil
    gölcüklerin üstünde.

    Ah, sevda
    gitti, dönmez bir daha!

    Kini der id sudur taşıyan
    çığlıkların saf ateşini!

    Ah, sevda
    gitti, dönmez bir daha!

    Portakal çiçeği taşı Endülüs,
    zeytin taşı denizlerine.

    Ah, sevda
    karıştı gitti havaya!
    1 ...
  6. 69.
  7. Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
    Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
    Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
    Bir sır ki bu, ölsen bile açamazsın…

    Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
    Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki…
    Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…

    Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder…
    Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver!
    Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…

    Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin…
    Yazmış kaderin: aşkıma ömrünce esirsin!
    Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin.
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…

    faşistler de sever...
    2 ...
  8. 68.
  9. bizden sonra doğanlara

    I
    Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!
    Doğru söz delilik. Düz alın
    Kanıtı vurdumduymazın. Gülen ki
    Korkunç haberi
    Henüz almamış.

    Ne günlere kaldık, ki
    Neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma
    içerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne!
    Orda ağırdan caddeyi geçen
    Erişilmez mi dara düşen
    Arkadaşları için?

    Doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha
    Ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım
    Hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.
    Rasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.)

    Bana diyorlar: ye iç! Bak keyfine!
    Nasıl yer içerim, kaparsam
    Yiyeceğimi bir açın elinden ve
    Bardaktaki suyum bir susuzda yoksa?
    Ve yiyip içiyorum gene de.

    isterdim bilge olmak.
    Eski kitaplarda yazılı nedir bilge
    Kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını
    Korkusuz geçirmek
    Zora başvurmadan edebilmek
    Kötülüğe iyilikle karşılık vermek

    isteklerine ermeyip, unutmak
    işi bilgenin.
    Yapamam bütün bunları:
    Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!

    II
    Şehre geldim bozuk düzen günlerde
    Açıklık sürerken.
    insan arasına karıştım ayaklanmada
    Ve onlarla birlikte öfkelendim.
    Böyle geçti zamanım
    Yeryüzünde.

    Yemeğimi yedim iki savaş arası
    Katillerin arasında yattım
    Sevgiye saygısız
    Ve doğaya sabırsız baktım.
    Böyle geçti zamanım
    Yeryüzünde

    Her yol batağa çıkardı benim zamanımda.
    Dilim durmaz ele verirdi beni.
    Elimden gelen azdı. Ama hükmedenler
    Daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.
    Böyle geçti zamanım
    Yeryüzünde.

    Gücüm azdı. Hedef
    Uzak mı uzak.
    Apaçık belliydi, benim ulaşmam
    Mümkün değildiyse de.
    Böyle geçti zamanım
    Yeryüzünde.

    III
    Siz, siz ki çıkacaksınız
    Battığımız tufandan
    Düşünün
    Eksiklerimizden söz ederken
    Karanlık çağı da
    Sizin kurtulduğunuz.
    Gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip
    Sınıf savaşları arasından, umarsız
    Yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.

    Biliyoruz oysa:
    Alçaklıktan nefret bile
    Çarpıtır çizgileri
    Haksızlığa öfke bile
    Kısar sesi. Ah, biz
    Hazırlamak isterken dostluk yolunu
    Dost olamadık kendimiz.

    Siz ama, o gün gelince
    insanın insana el uzattığı
    Anın bizi
    Hoşgörüyle.

    ...
    O gün mavi eylül ayında
    Sessiz körpe bir erik ağacı altında
    Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı
    Kolumda kutsal bir düş gibi.
    Ve üstümüzde güzel yaz göğünde
    Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm
    Çok beyazdı ve çok yukarılarda
    Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.

    O günden beri birçok, birçok aylar
    Geçti sessiz aşağı kaydılar
    Yok oldu o bütün erik ağaçları
    Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye
    Sana derim ki: hatırlayamıyorum
    Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek
    istediğini.
    Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun
    yüzünü.
    Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.

    Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum
    O bulut olmasaydı orada
    Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım
    Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu
    Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de
    Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur
    Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı
    Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu
    bile.

    Bertolt Brecht
    1 ...
  10. 67.
  11. Sonbaharda açan çiçek gibisin üstüne basıp geçerim.
    ilk baharda açan çiçek gibiyim koparılıp gebertilirim.
    Kışın yağan kar gibiyim aranızdan biriyim.
    Yazın yakan güneş gibiyim hepinizi sikeyim.
    2 ...
  12. 66.
  13. aysel git başımdan ben sana göre değilim
    ölümüm birden olacak seziyorum
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    aysel git başımdan istemiyorum
    benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    dağıtır gecelerim sarışınlığını
    uykularımı uyusan nasıl korkarsın
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın
    aysel git başımdan ben sana göre değilim
    benim için kirletme aydınlığını
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    Islığımı denesen hemen düşürürsün
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    yanlış şehirlere götürür trenlerim
    ya ölmek ustalığını kazanırsın
    ya korku biriktirmek yetisini
    acılarım iyice bol gelir sana
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini
    aysel git başımdan ben sana göre değilim
    ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    sevindiğim anda sen üzülürsün
    sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
    uzak yalnızlık limanlarına
    aykırı bir yolcuyum dünya geniş
    büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
    çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
    sakın başka bir şey getirme aklına
    aysel git başımdan ben sana göre değilim
    ölümüm birden olacak seziyorum
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    aysel git başımdan seni seviyorum.
    3 ...
  14. 65.
  15. benim için gecenin şiiri şu.

    Önce üstünü çıkar
    insanoğlu devamlı giydiği şeylerden bıkar
    Ve bir duş al veya yıkan
    Saçlarını epey bir kısa kestir
    Dişlerini fırçala
    Ve bir kliniğe git
    Varsa eksik dişlerini tamamla
    insanlar dudaklarıyla sevişir

    Ama mutlaka bir binitin olsun
    Yakıtı az bir motsiklet veya araba
    Bütün dost ve düşmanlara merhaba
    Bir içmeye git Erzin, Elbistan falan
    içini temizle dolaşımındaki küsüratı at
    Gençlik bulursun
    Kanının lazım gelenden fazlasını
    Bir hastanede aldır
    Çirkin hemşireye kan verme
    Zaafiyet yapar

    Seni bir yere ve bir şeye bağlayan
    Bütün ilmekleri kes
    Bahçesi olmayan yerde yaşama
    Hasretin yedi seneyi geçmesin sakın
    Fuzulinin ahh'larına kalırsın
    Bütün trenleri kaçırma
    Otostop yapmayı öğren, gerekirse
    Kalender ol!

    Kaksıyla kalk yatsıyla yat
    içtiğin sigaranın katranını çıkar
    Hafif giyin doğal ol
    Para kazanılan bir şeyi mutlaka öğren
    Eğer yaşamak hevesin
    Perspektifte birleşen tren rayları gibi
    Son buluyorsa
    Plajlara in
    Sevdiğin kızdan çok daha
    Güzel ve narin
    Yüzbinlerce neler olduğunu
    Gör gözlerinle
    Bunu yap, bu böyledir
    Bunu göreceksin
    Ve başkalarının sana güldüğü gibi
    -'Hakikaten ben kendimi niçin
    Bir kız için yok ediyorum'
    Diye kendine güleceksin
    0 ...
  16. 64.
  17. pilavdan sonra datlı
    helal olsun yozgatlı
    çankırı çorum farketmez
    buranın alayı angaralı.
    1 ...
  18. 63.
  19. Vatan gibi sevdim seni,
    Mağrur, muhtaç ve deli gibi.
    Bir deniz kıyısında gördüm seni,
    Sendin benim için kız kulesi.
    Gözlerine baktım ve mahkemem oldu sanki,
    Kalbim seni kendine gardiyan bildi.
    Gök yüzü gibiydin bana sanki,
    Her baktığım bulutta sen var gibiydi.
    0 ...
  20. 62.
  21. Bu dünya soğuk.
    Rüzgâr genelde ters yöne eser.
    Limon ağaçları kurur.
    Bahaneler hep hazır.
    Güzel günler çabuk geçer.

    Cahit Zarifoğlu
    2 ...
  22. 61.
  23. Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
    Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
    Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
    Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
    Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
    Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı
    Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
    iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı.. Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
    Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
    Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
    işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
    Küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
    Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
    Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı
    Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
    Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
    Hepsi ağzıma sıçtı.. Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
    Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
    Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
    Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
    içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
    Ben seni severim sevmesine de
    iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim.
    2 ...
  24. 60.
  25. KENDi ÖLÜMÜME AiT BiR DENEME

    Bir gün öleceğim biliyorum
    Bunu her an ölür gibi biliyorum

    Anamın yüreğinde bir kor
    Ölene dek sönmeyecek bir ateş
    Kımıldanıp duracak hep

    Karım bomboş bulacak dünyayı

    -Nolurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
    Oysa insan yalnız ölür
    Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak

    Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
    Bir süre kaçacaklar insanlardan
    Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
    Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine

    Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
    -Yaşayıp gidiyorduk yahu
    Ne vardı acele edecek! Diyecekler

    Biliyorum yaklaşıyoruz her an
    Biliyorum oruçlu doğar insan
    Ölümün iftar sofrasına.

    Erdem Bayazıt.
    1 ...
  26. 59.
  27. Tahammül mülkünü yıktın Hulagu Han mısın kâfir
    Aman dünyâyı yaktın âteş-i suzân mısın kâfir!

    Kız oğlan nazı nazın şehlevend avâzı avâzın
    Belasın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kâfir!

    Ne ma'na gösterir duşündeki ol âteşin atlas
    Ki ya'ni şûle-i cansuz-ı hüsn ü ân mısın kafir

    Nedir bu gizli gizli ahlar çâk-i giribânlar
    Aceb bir şuha sende âşık-ı nâlan mısın kâfir!

    Sana kimisi cânım kimi cânanım deyü söyler
    Nesin sen doğru söyle cân mısın cânan mısın kâfir!

    Şarâb-ı ateşinin keyfi rûyun şul'elendirmiş
    Bu hâletle çerâğ-ı meclis-i mestân mısın kâfir!

    Niçin sık sık bakarsın öyle mirât-ı mücellâya
    Meğer sen dâhi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir!

    Nedim-i zârı bir kâfir esir etmiş işitmiştim
    Sen ol cellâd-ı din ol düşmeni imân mısın kâfir!
    2 ...
  28. 58.
  29. Ey sözlük ve ulu,
    içinde bulamadım bir dulu,
    Hem öğretmen olsun hem güzel,
    Kar yağsın buluşalım sulu sulu..
    1 ...
  30. 57.
  31. Var mı beni içinizԁe tanıуan?
    Уaşanmaԁan çözülmeуen sır benim.
    Kalmasa ԁa şöhretimi ԁuуmaуan,
    Kimliğimi tarif etmek zor benim…

    Bülbül benim lisanımla ötüştü,
    Bir gül için can evinԁen tutuştu,
    Уüreğime Toroslar’ԁan çığ ԁüştü,
    Уangınımı sönԁürmeԁi kar benim…

    Niceler sultanԁı, kralԁı, şahtı,
    Benimle ԁeğişti talihi, bahtı,
    Уerle bir eуleԁim tac ile tahtı,
    Akıl almaz hünerlerim var benim…

    Cemal Safi
    0 ...
  32. 56.
  33. Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
    Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
    itti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey
    Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
    Kaybetti kumarda gözlerim
    Kaybetti kumarda gözleri.

    Edip Cansever
    3 ...
  34. 55.
  35. 54.
  36. bazen çok korkuyorum.
    ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
    çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
    ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
    tekhnem dolu müfsidle!
    bu da caddelerden derviş dervişegelmeme mâni değildir
    yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
    bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin'di deştiğim
    ki ben devletin taş kestiğini en baştan bilirdim
    isa'yı polise doğru
    lttuğum zaman.
    ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
    de ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir
    zaten en az on iki kişiden biri haindir
    ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim!

    sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum
    gazinolardan
    inanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor
    bir yanım asaf halet söylüyor diğer yanım fabrika
    bir şiiri birkaç kalemle yazmak lazımdır geliyor bana
    bugün yepyeni bir imparatorluk öğreniyorum
    ekmeğin ağırlığından da yeni bir imparatorluk
    örneğin gül dönüyor bir beygiri tasfiye ediyor şair
    arabca akdeniz diyor ben
    aynadan dönüyorum ayna
    benden dönmüyor.

    çok sihirli bir kabri söndürüyorum
    bir havari morfin gibi anne söylüyor
    ağlıyorum bak bir çocuk bak bir çocuk bak
    bak bir çocuk çok kötü bir gömlek kuruyor.
    belki de yangın çıksa ve ikna edilmiş olurum
    torbamı topluyorum ve annem şarkı dinlemiş olur
    korkuyorum çobanım yok metal nazlı pim aktif
    çözmüyorum çözersem kın fena halde kalınlaşıyor.
    manchesterden geliyorlar ve liverpooldan geldiler
    birazdan padişah mı öldürecekler dedim
    bir milyon kadardılar ah atları vardı
    artık seni bir çiçek yerine kopartmak
    istiyorum sevgilim.
    işte sahneden indim ve öpüyorum ağzından
    annem meç yaptırmazsa iftara geç gelir haz
    ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği
    söyle banabana söyle; bir kere daha kabz?

    inanmışım kaybetmek esrarıdır esrarın
    çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum
    ipimden kurtulmuşum kaybediyorum
    birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
    tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
    helvetius haklı devlet şaşkın piyanist kara
    memleket sana rağmen ket vururken yarama
    şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
    -ve emir ‘kun’ diyor, doğruluyorum-
    bu ülke'den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
    ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
    çünkü bu,
    seni seviyorum içine nal salmak demektir.
    ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
    oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
    ve gitmen beni dile indirger sevgilim.

    zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
    yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
    kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
    gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
    bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
    ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
    'şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
    ve izmit'le ve fargo'yla ve horasan'la
    ve hafıs'ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
    girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
    şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
    yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
    babam ve bilhassa dedem
    mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
    gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!

    ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
    ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
    benim alıp kını
    öte yana geçmem gerektir
    içinden memleketi çekeyim diye.
    hem düşünsene;
    bu bizi nasıl imparatorlaştırır!
    yoo, hayır! omzunu açma. omzun ideoloji taşır.
    ve fakat 'dil'e rağmen bütün bunlar sevgilim
    ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.

    çünkü bak süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
    ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
    elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
    ve bana tertemiz eller verir cezayirli o tüccar.
    o vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
    cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
    sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi…
    siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?
    1 ...
  37. 53.
  38. artık görünmüyor mevsimde hüzün
    bulutlar bir garip rüyaya dalmış
    ufukta güneşi ağlatan yüzün
    bir mültecî gibi tenhâda kalmış
    toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir
    şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir
     
    kaç kere çağırdım seni öteden
    turnalar uçurdum gittiğin yere
    bin parça eyledin kalbimi neden
    ruhum bir başına düştü göklere
    bana tebessümle bakıyor kabir
    şimdi gülsen de bir, gülmesen de bir
     
    derdimin yangını sardı gölgeni
    bir mahkûm kanıyla aktı izlerin
    deniz ölesiye severken seni
    neden gemileri yaktı gözlerin
    yıkıldı yolunu bekleyen şehir
    şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir
     
     
    yağmurun inceden yağdığı yerde
    açan gül acıyı damıtır solar
    ağustos böceği düşünce derde
    içine kuşların sevdası dolar
    ölü bir mahzene gömüldü kibir
    artık sevsen de bir, sevmesen de bir
     
    çatladı en kavî yerinden tohum
    kıvılcım düşürdü sulara gonca
    her akşam ölümü koklayan ruhum
    seni de kuşanır hâkan olunca
    bu yerde bilinir destân-ı kebir
    şimdi kalsan da bir, kalmasan da bir
     
    zaman ki, ardımda pervane şimdi
    mekân defineler döktü yoluma
    fırtınadan umut bekleyen kimdi
    söyle, deniz neden gömüldü kuma
    zindan çöktü gülüm; kırıldı zincir
    benim olsan da bir, olmasan da bir
    nurullah genç
    0 ...
  39. 52.
  40. Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
    Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı,
    Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
    Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
    Çağlayansız yamaçlar, suyu dinmiş dereler.

    Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
    Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
    Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
    Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

    Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
    Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
    Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
    Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

    Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü,
    Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
    Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
    Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

    Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
    Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    (bkz: faruk nafiz çamlıbel)
    0 ...
  41. 51.
  42. ilacım yok demedim yaraları sardım,
    yanıyorum diyenin ateşiyle yandım,
    dostun acısına ben de ekmek bandım,
    bir kalbimin sızısını geçiremedim.

    rüzgar vuran çileğe dağ oldum da durdum,
    ben kaktüsüm deseler de çiçeğe durdum,
    doğduğumdan beridir ben hep buydum,
    bir kalbimin sızısını geçiremedim.
    1 ...
  43. 50.
  44. göz altlarımın morlukları gecelerdendir,
    düşündüklerimi anlattığım kahvem şahidim
    sürekli kanayan kalbimin yarası sendendir,
    sürüp de iyi edemediğim tüm yaraların gafili.

    en büyük hastalık zamanında veba imiş,
    çare bulan bayram eder ilmeği işler imiş,
    hastalığım vebadan değil vedadansa,
    bir kalp atar tık tık,
    gündüz gece sızlar imiş.
    0 ...
  45. 49.
  46. Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu; Toprağı rüzgârı denizi göğü O her zaman bir insanla anlamlı Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların Ve ucuz korkuların kör kuyularına Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz. Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize. Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz Unuttunuz başkalarının acısını duymayı Küçük çıkarların büyük kurnazları Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst Dışa vurmayı duygularınızı Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış. Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim -Ki bu en büyük kötülüktür size- Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz. Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz. Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim Koşaradım Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde
    0 ...
  47. 48.
© 2025 uludağ sözlük