bugün

zaman geçiyor, çok az vakit kaldı ve ben hala kendimde değilim tam anlamıyla.
zaman hızlı ilerliyor. sandığımızdan daha hızlı.
saat 06.30 olmasına rağmen hava hala karanlık. "geceye bir gerçek bırak" denmiş ama hala gece gibi çoh acayip o yüzden bıraktım. sokaklarda köpek sürüleri mahalle bekçileri hesabı volta atıyor işe gidenler dikkat edin.
hirbir şey sandığınız (bildiğiniz) gibi değil her şey hissettiğiniz gibi.
Gecenin en karanlık anı sabaha en yakın olduğu andır. Bu yüzden umudunuzu kaybetmeyin.
Esasında insanlar;
işine geldiğin için,
Çıkarı olduğu için,
Çocuklarının anası yada babası olduğun için,
Ekmek beklediği için,
Çaresiz olduğu için,
Zorunda olduğu için,
Mecbur kaldığı için,
Lüks hayata tutkulu olduğu için,
Gidecek yeri olmadığı için,
Başka bir liman bulamadığı için,
Cesaret edemediği için,
Korktuğu için seninle;

Yaşıyor,
Gülüyor,
Seviyormuş gibi yapıyor,
inandırıcı olmaya çalışıyor,
Tutkuluymuş gibi yanıyor,
Sevgi varmış gibi bakıyor,
O'nun merkezi senmişsin gibi ellerini tutuyor.

Bunlar herkes için birer kandırmaca ve olduğunca gerçek şeylerdir.
hayallerimizin bir çoğu gerçekleşmeyecek. bu duruma bir çoğumuz muhtemelen hadi len filan diyeceğiz. tabiki hayallerimizin çoğunun gerçekleşemeyeceği gerçeği çoğumuzu rahatsız edebilir ama geçen günlerimizi, yıllarımızı ve bu süre zarfında harcadığımız hayalleri göz önünde bulundurursak acı gerçeği kabullenebiliriz.
ne kadar kalabalık içerisinde olursan ol aslında yalnız olduğunu bil.

kendi düşen ağlamaz dedikleri gibi kaldırmaya da teşebbüs etmezler. ayağa yine kendin kalkacaksın.
Karmamın eksi olması, cahil olduğumu ispatlayamaz. Karmamın artı olması, aydın olduğumu ispatlayamaz...
görsel
bu dünyada açlıktan insan ölüyor.
sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika.
görsel
Tüm gerçek bu.
Dolayısıyla ne kadar güzel şeyler barındırıyor.
Evet beyin güçtür.
(bkz: adrenalin)
ingiltere' ye en kaliteli hammaddelerimizi ucuza satıp, pahalıya çöp satın alıyoruz. Batsın bu gerçek aq.
depresif ruh halimden kurtulamıyorum ve hiç iyi değilim. burada durup birşeyler okudukça daha da katmerleniyor sinirlerim, boğuluyorum. bir süre aranızda olmayacağım allaha emanet.
Tanrı’nın yazım yanlışıyım:(
görsel
bölüm 1
sandalın içinde uyandı. oraya nasıl geldiğini hiç hatırlamıyordu. tepesinde martı sesleri, ufuk çizgisinde güneşin doğuşu, gök yüzünde de yok olmaya ramak kalmış ay vardı. dün geceye dair yaşadığı hiç bir şeyi hatırlamıyordu. bulunduğu yere ait hissetmiyordu kendisini. zaten bulunduğu yerde kendisinin değildi. her an sandalın sahibi gelebilirdi. tatsızlık çıkmasını istemiyordu. hayatı boyunca kavga etmekten hep kaçtı. tam doğrulup kalkacakken ayağına cam bira şişesi takıldı. hay amına koyayım diyerek yeni bir güne ilk küfrünü savurdu.toparladı kendini. beşiktaştan çıktı yola.karşısına çıkan ilk kişiden sigara istemeyi ihmal etmedi. adam telaşlıydı. ceplerini yokladı paketini bulmak için. kapağını açtı sigaranın 3 dal kalmış. hepsini verdi. mutlu oldu adam. o mutlulukla her zaman ki gibi beyoğluna doğru yürüdü. çevresinde ki insanların ona acıyarak bakması moralini bozmuyordu artık. arabaların yansıyan camında kendisini gördüğünde o bile irkiliyordu bazen.

bölüm 2
ertesi gün şirkette yapılacak üst genel kurul toplantısını düşünüyordu. masa lambasını açtı, yeni yaptığı kahveyi lap topının yanına koydu. her satış müdürü gibi o da geçen yıl ki satışlarla bu yılın satışlarını karşılaştırdı. durumun vehametini anlaması çok geç olmadı. yapılan zararları nasıl kar yaparız diye düşünmesi, eleman sayısına limit konmasından tuvalet kağıdı masrafına kadar her şey geçti kafasından. patronlarına ; çağın gerisinde kalıyoruz, ar-ge çalışmaları yetersiz, pr çalışması başarısız diyecek hali yoktu. çünkü o masada ki herkes bu gerçekleri biliyordu. gece 2'yi buldu. en son çıkan akıllı telefonun alarmını kurdu.

bölüm:3
kurduğu alarmın sesini bile duymadı dün gece yaşadığı stress yüzünden. beyni uyuşmuştu. 7'de uyanması gerekirden 8.45 de uyandı ve toplantı 9'da başlıyordu. hay amına koyayım diyerek yeni güne ilk küfrünü savurdu. beşiktaştan kadıköy'e 15 dakika da götünü yırtsa da gidemeyeceğinin farkındaydı. taksiden iner inmez bir adam çevirdi yolunu ''abi bir dal sigaran var mı?'' diye sordu. bütün ceplerini yokladı. 3 dal sigarası kalmıştı. belki tüm işleri yoluna girer diye iyilik yapmak istedi ve tüm paketi adama verdi. şirkete ulaştığında saat 9.21 geçiyordu. toplantı odasına koşar adımlarla çıktı. herkes kahvesini almış yeni giriyordu odaya.. sigara ilk kez işe yaramıştı..

bölüm 4
aldığı 3 dal sigaranın mutluluğu ile beşiktaştan taksim yokuşunu büyük bir huzurla çıkıyordu. her zaman ki yerine gitti. burger king'in çöplerini attığı konteynr onun mekani idi. sabah kahvaltısını her zaman burger kingte yapardı. yediği yemeğin fotoğrafını koyacak instagram hesabının olmaması onun umurunda değildi. zaten böyle bir gelenekten de haberi yoktu. telefonu olmadığını da hiç yadırgamazdı. olsa kim arayacak? ailesinden hatırladığı kimse yoktu.hatta aile kavramı hayatında hiç olmadı. saat ilerlemişti. hava kararınca iş hanının içinde olan bar'ın önüne tünerdi. boş bira şişelerini doldurdukları kasalardan şişenin dibinde kalan biraları içmek tüm günün karıydı onun için.

bölüm 5
saat gece yarısını çoktan geçmişti. arkadaşlarıyla güzel geçen toplantısını kutlamak için buluşmuştu. hafif sarhoşluk vardı. zafer sarhoşluğu ve alkolün sarhoşluğu. eve gitmesi gerektiğinin farkındaydı. mekandan dışarı çıktı. gözüne ilk çarpan şey boş bira şişeleriyle sevişen adam olmuştu. ne kadar alkollü olsa da o kişinin sabah toplantıya giderken sigara isteyen adam olduğunu fark etmesi pek zaman almadı. yanına gitti. adam da onu tanıdı.
sen bana bu gün uğurlu geldin şans getirdin iyi ki bu sabah çıktın karşıma dedi.
adam, benim kendime hayrım yok sana şans getirdiysem ne mutlu bana. sigaran var mı ?
diğer adam ; kalacak yerin var mı?
yok.
-gel benimle.

eve geçerken saat 10'dan sonra satışı yasak olan ama hiç kimsenin skine takmadığı yasağı delip tekele girdiler.
geçtiler eve.

adam, en son ne zaman böyle rahat bir koltukta oturduğunu hatırlamıyordu bile. ilk defa bir gece vakti üşümüyordu ve sokakları bir camın arkasından izliyordu. sabah nasıl uyandığını hatırladı. '' vay amına koyayım'' dedi. güne son küfürünü savurdu.

hay amına koyayım ile başlayan gün vay amına koyayım diye bitti. koltuğa uzandı. yorganı üstüne çekti ve ilk kez bir sabah korkmadan uyanacağı için mutlu oldu.

2009'du mehmetle bu sayede tanışmıştım. bir kaç aydır görmüyordum ya da ortalıkta yoktu. çevre esnafa sordum. öldü dediler. huzur içinde uyu mehmet. bana çok şey kattın.
Yıllar sonra annem bana ulaşmaya çalışıyor. Oysa beni sidikli dere'de küreksiz bıraktığını hatırlamıyor damn it !
gerçek şu ki; herkes seni incitecek, yapman gereken şu:
acı çekmeye değecek birini bulmak.

bob marley
Kimseden çekinmeyin, korkmayın. Çünkü herkes yürüyen bir mezar taşıdır.
En yakın dostunuza bile sır vermeyin.
Gerçeyi arayan (isteyen) bulur. Hakikate râm olan (hak yolda yürüyen) yolda kalmaz hakka ve hakikate ulaşır. Hakkın hakikatli kulu, adaletten ve merhâmetten şaşmaz.
Hiçbir şey istediğiniz gibi olmayacak.
Gerçek şu ki ;
otogarlar düğün salonlarından
daha samimi sarılmalar görmüştür.
Ve hastane duvarları da
cami duvarlarından daha fazla inanan.