Bu anlamsız papatyanın bir hikayesi var. Biraz uzun ama anlatayım.
Sanırım 1-2 sene oluyor. istanbul’daki ilk zamanlarım. Birden atıldım bu tempoya, ve hiçbir zaman “ben artık istanbul’da yaşıyorum.” Farkındalığım olmadı.
Bunun yan etkisi olarak şehrin gerginliğini aldım üstüme. En ufak şeylere sinirlenip sevginin varlığını reddettiğim bir dönemdi.
Gergin bir şekilde bindim metrobüse. O an insanların duygudurumları etrafında görülse, benim çevremi kaplayan derin bir karanlık olurdu. Her şeye inancını yitirmiş birisi yitirmenin şehrinde.
Ben oturduktan sonra karşıma genç bir çift oturdu. Yol uzun, kafam cama dayalı, sektire sektire gidiyorum kafamı. Sinirden başım ağrıdığında birebir bir yöntem.
Bir süre sonra müzikten başım ağrıdı ve ne oluyor etrafta diye süzerken karşımdaki çifti gördüm. Piknikten geliyorlardı belli. Ellerinde sepet, günün ne kadar güzel geçtiğine dair konuşurken parlayan 2 çift göz. Kızın kucağında bir demet papatya.
Hafif bir gülümseyip kafamı cama tekrar yasladım. O ara inmeye yeltendiler. Kızın buketinden koptu bir papatya ve yere düştü. Farketmediler. O kadar gergin ve umutsuz insanın içinden güle oynaya indiler aşağı.
Eğildim yere ve aldım bu papatyayı. Birden içimde yitirdiğim bütün umutlar ve duygular tekrar canlandı. Üstümdeki gerginliğin yükü kalktı.
Bu çiçek yaşamadı elimde. Koydum cebime eve getirdim. Çürüyene kadar durdu bir köşede.
Çok mu metafor yükledim bilmiyorum. Hayattaki amaçlarımı, benliğimi tekrar hatırlamama ve kazanmama yardımcı oldu. Bu yüzden asla silinmeyecek fotoğraflar arasında yerini aldı. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2371459/+