Hayat seni,
Sevmediğinle seviştirir,
Sevdiğinle savaştırır.
Kalbinin sahibi ile değil,
Mecburiyetin izniyle evlenirsin.
Gönlünün hayır dediğine evet der dilin.
Ömrünün geri kalanını,
Aynı evde, aynı odada, aynı masada, aynı yatakta,
Ama sana dünyalar kadar uzak olan biriyle yaşarsın.
Kalbini kürtaj ettirmiş bir mahkum gibi,
Dolanır durursun kendi içinde.
Etrafın “elalem ne der” telleri ile çevrilmiştir.
Kendi hayatını uzaktan seyreden,
Mutsuz biri olursun zamanla.
Ve kimse seni duymaz sen kaderine bağırırken.
Gözün gibi baktığın tenin,
Ve herkesten sakındığın gözlerin,
Acımasızca yağmalanır her gece.
Sular yıkamaz,
Gözyaşın olmadan,
Üzerine sinen kiri.
Çünkü,
insan ait olmadığı insanın yatağında sürgündedir.
Ve ait olmadığı insanın hayatında rehindir.
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama sokaklar şöyleymiş
Ağaçlar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız...
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
YASAMAK SAKAYA GELMEZ,
BÜYÜK BiR CiDDiYETLE YASAYACAKSIN
BiR SiNCAP GiBi MESELA,
YANI, YASAMIN DIŞINDA VE ÖTESiNDE HiÇBiR ŞEY BEKLEMEDEN
YANI, BÜTÜN iŞiN GÜCÜN YASAMAK OLACAK.
YAŞAMAYI CiDDiYE ALACAKSIN,
YANI, O DERECEDE, ÖYLESiNE Ki,
MESELA, KOLLARIN BAĞLI ARKADAN, SIRTIN DUVARDA,
YAHUT, KOCAMAN GÖZLÜKLERiN,
BEYAZ GÖMLEĞiNLE BiR LABORATUARDA
iNSANLAR iÇiN ÖLEBiLECEKSiN,
HEM DE YÜZÜNÜ BiLE GÖRMEDiĞiN iNSANLAR iÇiN,
HEM DE HiÇ KiMSE SENi BUNA ZORLAMAMIŞKEN,
HEM DE EN GÜZEL,
EN GERÇEK ŞEYiN YASAMAK OLDUĞUNU BiLDiĞiN HALDE.
YANI, ÖYLESiNE CiDDiYE ALACAKSIN Ki YASAMAYI,
YETMiŞiNDE BiLE, MESELA, ZEYTiN DiKECEKSiN,
HEM DE ÖYLE ÇOCUKLARA FALAN KALIR DiYE DEĞiL,
ÖLMEKTEN KORKTUĞUN HALDE ÖLÜME iNANMADIĞIN iÇiN,
YASAMAK, YANi AĞIR BASTIĞINDAN.
1947
(2)
DiYELiM Ki, AĞIR AMELiYATLIK HASTAYIZ,
YANI, BEYAZ MASADAN
BiR DAHA KALKMAMAK iHTiMALi DE VAR
DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞiLSE DE BiRAZ ERKEN GiTMENiN KEDERiNi
BiZ YiNE DE GÜLECEĞiZ ANLATMAN BEKTAŞi FIKRASINA,
HAVA YAĞMURLU MU, DiYE BAKACAĞIZ PENCEREDEN,
YAHUT DA YiNE SABIRSIZLIKLA BEKLEYECEĞiZ
EN SON AJANS HABERLERiNi.
DiYELiM Ki, DÖVÜŞÜLMEYE DEĞER BiR ŞEYLER iÇiN,
DiYELiM Ki, CEPHEDEYiZ.
DAHA ORDA iLK HÜCUMDA, DAHA O GÜN
YÜZÜKOYUN KAPAKLANIP ÖLMEK DE MÜMKÜN.
TUHAF BiR HINÇLA BiLECEĞiZ BUNU,
FAKAT YiNE DE ÇILDIRASIYA MERAK EDECEĞiZ
BELKi YILLARCA SÜRECEK OLAN SAVASIN SONUNU
DiYELiM Ki, HAPiSTEYiZ,
YASIMIZ DA ELLiYE YAKIN,
DAHA DA ON SEKiZ SENE OLSUN AÇILMASINA DEMiR KAPININ.
YiNE DE DIŞARIYLA BERABER YASAYACAĞIZ,
iNSANLARI, HAYVANLARI, KAVGASI VE RÜZGARIYLA
YANI, DUVARIN ARKASINDAKi DIŞARIYLA.
YANi, NASIL VE NERDE OLURSAK OLALIM
HiÇ ÖLÜNMEYECEKMiŞ GiBi YAŞANACAK...
1948
(3)
BU DÜNYA SOĞUYACAK,
YILDIZLARIN ARASINDA BiR YILDIZ,
HEM DE EN UFACIKLARINDAN,
MAVi KADiFEDE BiR YILDIZ ZERRESi YANI,
YANI, BU KOSKOCAMAN DÜNYAMIZ.
BU DÜNYA SOĞUYACAK GÜNÜN BiRiNDE,
HATTA BiR BUZ YIĞINI
YAHUT ÖLÜ BiR BULUT GiBi DE DEĞiL,
BOŞ BiR CEViZ GiBi YUVARLANACAK
ZiFiRi KARANLIKTA UÇSUZ BUCAKSIZ.
ŞiMDiDEN ÇEKiLECEK ACISI BUNUN,
DUYULACAK MAHZUNLUĞU ŞiMDiDEN.
BÖYLESiNE SEViLECEK BU DÜNYA
"YAŞADIM" DiYEBiLMEN iÇiN...
Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.
(bkz: Özdemir asaf)
tenimizi ezebilirsiniz… ama, ruhumuzu asla…
onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga…
gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca…
bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… ama dinimizden?
çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden… ya siz?
ezeli pis hayvancıklar… neye yaradı işkenceniz?
Dünyanız kara, ahiretiniz zift…
sizi bekliyor cehenneminiz!..
salih mirzabeyoğlu
insan diyorum.öyle durduk yere soğumuyor ki hayattan ve insanlardan.
susuyor, sustukça biriktiriyor...
ve sonra, ya içindekileri haykırıyor, ya da sessizce uzaklaşıyor.
her şeyden ve herkesten...
sizin hiç babanız öldümü
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan umazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gök yüzü vardı yuvarlak
şöylemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum siz hiç sabunluyken ağladınız mı
(bkz: cemal süreya)
Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu
Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız
Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Yaklaştıkça her sene öz yurdumda yılbaşı
Yapılır milletime Frenkçe sahte aşı
Buna ağlar ağacı hem toprağı, taşı
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Sen Hristiyan mısın? Diye sorsan darılır
Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır
Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ve sizinle karşılaşarak,
Sizde şefkat görüp şaşarak,
Cesurca davranamadım:
Vazgeçtim alışkanlığımdan;
Sıkıcı özgürlük aşkımdan
Ödün veren olamadım.
Bir şey daha ayırdı bizi…
Kalbime hoş gelen her şeyden
Kendimi geri çektim ben,
Herkese yabancı ve uzak,
Huzurlu ve özgür olmak!
yüzün diyorum bir bir bir bir
yüzün diyorum iyi bir gün başlıyor
çoktan durmuş gibi bir şeyler orda
saatler durmuş, sesler durmuş, savaşlar durmuş
ne geç kalma telaşı işçi duraklarında kadınların
ne bir köpek havlaması sokaklarda
ne de ölü bir çocuk sokulmuş fotoğraflara
uyanmayı beklemiş sanki bir dağ yüzyıl boyunca
boynunla saçların arasında
Mesut sanmak için kendimi
Ne kağıt isterim,ne kalem
Parmaklarımda sigaram
Dalar giderim mavisinden içeri
Karşımda duran resmin..
Giderim deniz çeker
Deniz çeker,dünya tutar
içkiye benzer birşey mi var
Birşey mi var ki havada
Deli eder insanı,sarhoş eder?
Bilirim,yalan,hepsi yalan
Taka olduğum,tekne olduğum yalan
Suların kaburgalarımdaki serinliği
iskotada uğuldayan rüzgar
Haftalarca dinmeyen motor sesi
Yalan....
Ama gene de
Gene de güzel günler geçirebilirim
Geçirebilirim bu mavilikte
Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden
Her sabah erikleri saran buğudan
Buğudan, sisten,ışıktan,kokudan...
Ne kağıt yeter ne kalem
Mesut sanmam için kendimi
Bunların hepsi...hepsi fasafiso
Ne takayım, ne tekneyim
Öyle bir yerde olmalıyım
Öyle bir yerde olmalıyım ki
Ne ışık,ne sis,ne buğu gibi
insan gibi....