Bazı geceler, zaman duracak kadar yavaşlar. BÖyle anlarda insan kendine anımsayıp kederleneceği bir anı seçer istemeden. Binlerce kötü anı içinden en çok canını yakanı bulup çıkartır bilinç ve öncesinin arafındaki çöplükten. Bazı geceler, zaman akmayı unutur. CAnını ısırmak ister insan geçemeyen saatler boyunca. belleği, yıllarca şımartıldıktan sonra terk edilen, artık sokak köpeği olmayı beceremeyen ama gidecek bir evi de olmayan zavallı bir kaniş acınasılığıyla oradan oraya atlayıp durur. BAzı geceler, zaman bir yerlerde takılıp kalır. Bazı şarkılar sadece böyle zamanda dinleyelim diye vardır. Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir. Bazı hikayelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir. bazı geceler, zaman buzdan bir bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır. Görünmez bir el onu ruhumuzun en hassas noktasına batırır.
"Zafer, ruhunun penceresinden usulca kalbine dokunacak ve sabah melteminin huzuruna kavuşacaktı. Bu, yaşamak için yeni bir varoluş savaşıydı, belki de bir hayatın son bulması umuduydu içindeki... Çuhaçiçekleri dua edecek miydi ruhuna, ölümünden sonra?"
Nokay Eçege, s. 147
Hintli ermiş anlatmaya başlar:
"iki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar öfkelenirlerse, aradaki mesafeyi kapatmak için o kadar çok bağırmak gerekir."
"Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar. Çünkü kalpleri birbirine yakındır. Ya arada mesafe yoktur ya da çok azalır."
"Peki, iki insan birbirini daha fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar, çünkü kalpleri birbirine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece bakışmaları yeterli olur. işte birbirini gerçek anlamda seven insanların anlaşması böyle olur."
“Bir şey ancak anlamı kendisinden daha ince olan bir başka şeyle açıklanabilir. anlamı aşktan daha ince bir şey yoktur. öyleyse aşk nasıl açıklanabilir?”
“Kişilikler empresyonist tablolar gibidir. Uzaktan herkes yekpareymiş gibi görünür, yakından bakıldığında ise her birimiz farklı ruh hallerinin, idrak ve güdülerin hayret verici karmaşıklığından ibaretiz.”
"değerli bir insanla konuşmuyorsanız kaybedersiniz. değersiz insanlarla konuşarak ise nefesinizi boşa harcarsınız. akıllı insan ne kaybeder ne de nefesini boşa harcar."