her gece olmasa da bazı geceler akla gelip gelip her akla gelişte anlamı değişen şiirdir. aslında şiir denildiğinde ilk akla gelen şiirdir gecenin şiiri olacak şiir. şudur gecenin şiiri ve en güzel bölüm ise kesinlikle ''içimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti...'' bu bölümdür.
ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberlerinin içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
içimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...
ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün,filanca yerde söylediğim söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
ne güzel şey hatırlamak seni.
sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken.
Anladım ki ayrılığa yazılanlar yalan değil, eksikmiş.
Her ayrılık kendine kış kıyametmiş.
Birinin gerçeği, bilmeyene masalmış.
En çok en yakınındakinin uzaklığı acıtırmış.
Hayat kendine tahammül edebilmeyi öğrenmekmiş.
Ve şairin dediği gibi,hayat yarımlarla tanışmak, o yarımlara alışmakmış.
Gecenin yarısı, bir kitabın orta yerinden başlamak gibiydi;
Seninle birlikte olmak...
"Başını anlamadan sona yaklaşmak...
Sonunu okuyamadan uyuyakalmak"...
Ve uyandığında kaldığın sayfayı karıştırmak"...
"işte böyle birşeydi seni yaşamak,
Yarım yamalak"...
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? Avrupa'daki kitap
satışlarını sabote etmek mi?
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.
sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?
geceler öyle bir kötü dinli gavur,
gavur ki sorma
dönerim olmaz,yatarım olmaz
upuzun hint fakiri yatağı gece,
öyle bir batar ki,dört yanımdan.
ayağımı uzatırım parmaklık,
elimi uzatırım soğuk duvar.
oy kilit,parmak demir, soğuk duvar.
oy yandır, geceler andır,
kan revandır,kan revandır,kan revandır. **
Çökmüş bir duvar kenarındaki
Papatya edasıyla büktü boynunu.
Sorarsan, kırılırım diyordu gözleri
Uçları kızıl saçlarına uzandım erişemedim
Dokunmadı ellerim.
Kanatmasından korkutan
Allahın belası kırık bir cam parçası ötesine
Alev olur yanar kızıl saçlar
Estiğinde yaprak titremesine rüzgâr
Alevleri attım!
Fırtına gözünden çıkar gibi süt liman
Boynundan verdim ateşi tekrar
Har har yansın istedim o beyaz liman
En az dudaklarım kadar.
Güneşe gülen hüzün çiçeği
Yani sen mimoza çiçeği
Sevimli sabahın göz alıcı tebessümü
Masumiyetin mağrur bakışlı kadını
Sen mimoza çiçeği
Her nefeste taze özlem kokusu.
Ateşten alev mimoza
Hangi sözün özlemine darıldı gözlerin?
Ah aklımı karıştıran, mağrur bakışlı kadın
Gizleme gözlerini acıda olsa
ilahi nefes bir gülümsemene değer. * mimoza
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccaldan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülceden
Ödüm patlıyor Gülceye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum
(bkz: ömer lütfi mete)
Sezai Karakoç: Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
Özdemir Asaf: insanın kendine mektup yazmasıdır, yalnızlık.
Cahit Zarifoğlu: Ah şu yalnızlık, kemik gibi ne yana dönsen batar.
Edip Cansever: Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.
Cemal Süreya: Bir ovanın düz oluşu gibi bir şeydir, yalnızlık.
engin bir devletsin sen, kirli paslı
yüreklerden bir tren gibi geçen,
sınırlarını koyudan açığa boyayan,
güzelliğine şerh, belirsizliğine marj koyan
bir boyacıyım ben!
huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum. rüzgara gel-gite ya da denize aldırmıyorum. artık kadere de isyan etmiyorum. bana ait olan bana gelecek çünkü.
salondaki büyük saati sattım
saatin ölçebileceği
herhangi bir zaman parçası yok
gittiği yeri bilmeyen böcekler gibiyim
bir oyuğa, oyulmuş bir yaşama
ne gereği var ki saatin
balkona çıkıyorum sürekli
yollar yollar yollar katediyorum sanki böylece
bir semtin ilk rengini alıyorum
örneğin ümraniye'de bir çay bahçesindeyim
bazan
anılardan anılara bir yol
ve
anılardan anılara sallanan bahçe
hangi yaprağı koparsam son anı avucumda kalıyor
iyi.
sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkini sevmeye mecburdum
çok iyiliği oldu bana
ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkinin yerini alman mümkün değil
o öğretti bana sevmeyi
o öğretmese sevemezdim seni bile
inan o tuttuğu için ellerimden
yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
onun gözlerine benzediği için gözlerin
alamadım gözlerimi senden
sana aşığım, seni seviyorum
sevdiğim ikinci kadınsın sen
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
ve sen her sabahımdasın
kıskanma
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
kalbim şimdi senin
onun kadar sev beni kafi
o doğurdu, sen öldürme.
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının
eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek
ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal-
gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya-
kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir!..
--spoiler--
-bazen, birlerine tecavüz etmek istiyorum
-çünkü tırnaklarım azgın duruyor
-hala!!1
daralıyorum daralıyor hala
daha 22 yaşındayım daha ne erkekler çıkacak karşıma
-keşke çıkmasa
daha 22 yaşımd ane çok erek çıkacak karşıma
dün geldin
aşkı verdin
hüsranları yaşattın
aşksızlığı gördüttün
22'liktim ama daha çok 100'lüktüm en
-yaşadık sandım uzakların sevgilisi
(şimdi 24 üm eskilerden)
--spoiler--