bugün

...

Sen hala anlamadın sevginin en hasını
Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını
O, coşkun bir denizin sularına yürürken
Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını
Gittiği her iklime sevdanı götürürken
Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını

Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
Görmedin bir arslanın can çekişen resmini
Yalnızlık kitabında okumadın ismini.
“Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu..
iyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun, içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin..
Fedakarlığımı anlıyorsun?”
Ortalama insanda
herhangi bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet,
nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.
Ve cinayet konusunda en becerikliler,
cinayet karşıtı vaaz verenlerdir.
Ve nefreti en iyi becerenler,
sevmeyi vaaz edenlerdir.
Ve son olarak;
savaşı en iyi becerenler,
barış vaazı verenlerdir.

Tanrı'yı vaaz edenlerin,
Tanrı'ya ihtiyacı var.
Barış vaaz edenlerin,
huzuru yok.
Sevgiyi vaaz edenler,
sevgisizdirler.
Vaaz edenlerden sakının.
Bilmişlerden sakının.

Durmadan kitap okuyanlardan sakının.
Yoksulluktan nefret edenlerden,
ya da gurur duyanlardan sakının.
Övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının.
Karşılığında övgü beklerler.

Sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının.
Bilmedikleri şeylerden korkarlar.

Sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
Tek başlarına bir hiçtirler.

Ortalama erkekten,
ortalama kadından sakının.
Sevgilerinden sakının.

Sevgileri vasattır,
vasatı aranır dururlar.
Ama nefretleri dahiyanedir.
Nefretleri seni beni,
herkesi öldürebilecek kadar dahiyanedir..

Yalnızlığı istemezler.
Yalnızlığı anlamazlar.
Kendilerinden farklı herşeyi yoketmeye çalışırlar.

Sanat yaratamadıklarından,
sanatı anlayamazlar.
Yaratma başarısızlıklarını,
dünyanın beceriksizliğine yorarlar.

Kendileri tam sevemedikleri için,
senin sevginin eksik olduğuna inanırlar.
Ve senden nefret ederler.

Ve nefretleri
parlak bir elmas,
bir bıçak,
bir dağ,
bir kaplan,
bir baldıranotu gibi mükemmeldir.

En usta oldukları sanattır nefret!

Charles Bukowski
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilk önce damarlarımızda duyuyor çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz
bize ait olan ne kadar uzakta!

(bkz: ismet özel)
o büyük ve muazzam zamanda unuttum
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar
Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.
"ölürsün... kapanır yollar geriye;
ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
varılmaz hayale işaret diye;
toprağında bir taş olur, beklerim."
(bkz: bekleyen)
Dağ döşünden aşmıram
Küsmüşem barışmıram
Hamından gözel benim
Lakin hiç danışmıram.
Sere Serpe
Orhan Veli Kanık

Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
içinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

edibüdü: biz bir bok değiliz ve hayatımızın tek amacı meme vajina popo olunca bu durum edebiyata da yansıyor tabi ki...
https://www.uludagsozluk.com/e/46794837/
"Nihâyet, en yakın emellerin de
Zehirli rüzgârlar eser yerinde,
Gidenle beraber gider saadet.

Kırılmış bir kalbe son kalan yoldaş;
Gizlice dökülen beş, on damla yaş
Bir de yâd edilen hâtıralardır."
‘’..Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde.,,
Bunca yıkılmış dağlar üstüne
Kalbimin kanını buharlaştırdı gözlerin
Oysa kaç güvercin havalanmıştı içimden
Konarak pervazlarına gülüşlerinin
Kaç mermi sıyırmıştı ruhumu
Acımasız yürüyüşlerinin mevzilerinde
Dayanmıştım
Ağlamıştım saatlerce parçalanan düşlerime
Ta ki sevgilim
Kızaran bir gök bulutu
Ölümü
Bir yıldırımla düşürdüğün ana değin
Kalbimin haritasına
Artık ilgilenmiyorum seninle
Demiştin barut kokan kelimelerle
Demiştin de hayat ölü bir bıldırcın gibi
Tutuşup yanmıştı yanan bir tahta içinde
Tarla küllerle dolu, ortasında yumurta
Çatladıkça yeniden doğuruyor kanımdan
Fışkıran harflerle kalbim olan cümleyi:
Ben ancak bir tarih kitabı kadar
ilgileniyorum seninle...
“Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.”
“Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir bene ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...

Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir,
Ömür hanım?”
Kadını bir gürültüye sapladılar.
Evler tıkırtıydı, tıkırtıydı, tıkırtı
kahkahamın düşürdüğü çiçekleri bulamadılar
fırtınalı bir geceydi çünkü bulamadılar
bombalar, bö sesleri, savaş alaborası…
Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar.
.
sen hala anlamadın sevginin en hasını
sen hala çözemedin ırmağın dünyasını

henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
örmedin bir arslanın can çekişen resmini
yalnızlık kitabında okumadın ismini.
...

Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden tut,
Tut beni, sür güne…
'' yenilgi, yenilgim, başkaldırım,
ve de benim kendimle tanışmam.
sayendedir ki hala ben,
ayağı yere basan,
ve solmuş defneler peşinde koşmayan,
genç olduğumun bilincindeyim,
ve sende yalnızlığımı buldum,
ve de herkesten uzak ve gururlu olmayı ''

(bkz: halil cibran)
(bkz: yenilgi)
mecnun istedi bi kerem,
leyla vermedi bi kerem,
ben mecnun muyum leyla için çöllere düşem,
vermezse Leyla'nın da dibini dövem.
görsel
“Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
düşünün: sabah çok yakın
oysa ışıltı yok ortalıkta
nerdeyse gece bitmiş, ama sürmekte karanlık
henüz uyanmış bazıları,
henüz uyumamış bazıları..”
Noktanın sonuna kadar
Bir sinir bir can yanmasıyla
Bir parçamı
Bir demir mengeneye
Koyup sıkmak istiyorum mu nedir
Dilimi

Bir acı mı ne gerek
Öyle uykum var ki
Öyle istiyorum ki..
görsel
“Vakit geldi Kunala dünya'yı göreli çok oldu
Tam kırk yılda seni buldum Kunala!
Bu can tenden geçmeden bu dünyadan göçmeden,
Bir kerecik sevmek çok değil..
Simsiyah saçların var Kunala
Kemiklerine yapışık etlerin var, Bir gün dökülecek
Kunala kuşu gibi gözlerin var, Bir gün sönecek kunala
Bu etlerin arkasında güzelliklerin var,
Benden başka kimse bilmeyecek..:)”

https://music.youtube.com...o&si=SMGBVriUcfA2-Qxe
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Aşklarım, inançlarım işgal altındadır
tabutumun üstünde zar atıyorlar
cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır
toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar
denize yaklaşınca kumlar ve çakıltaşları
geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Ve rüzgftr buruşturuyor polis raporlarını
kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar
bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden
çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar
denizin satırları arasında.
Gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin
küfre yaklaştıkça inancım artıyor.

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
saçiarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim.
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
başından başlayabilirim.
Uzunca zamandır görmeyeli seni,
Bir başka kadın, bir hoş olmuşsun.
Kollarıma alıp da, sarmayalı seni;
Beyaz peynir gibiydin, kaşar olmuşsun...
*
Evet