bugün

...
Öğrendim, öğretmişlerdi; kalırsam düğüm düğüm,
çok geçmedi daha üstünden hatırlıyorum.
Öyle almış başını gitmiş bir kaktüs yer yer çiçekli.
Sen uyuyorsun benim uyumadığım yerlerde,
benimse gecem çok uzun ve nemli.
Dünya ısındıkça daha hızlı dönüyor,
ya sen de olmasaydın dedim bir yerde.
Yine de bu hayat bana git git git diyor.
Yazdı. Verdi. Yedik.
Yol daraldı
Evreşe sapağında inmem gerekiyor.
Yediklerimizin yerine sen yeni şeyler ek artık.
O kadar da eşek olma.
Bir yerde kalma diyor kalbim, yollar geçmeliymişim, gitmem gerekiyor.
(insan yokuşlu bir şeydir bana her daim, bu yol dümdüz, gitmem gerekiyor.)
Ne anlattıysam sana hepsi doğru bunların,
iyilikle kötülükle bir ilgisi de yok.
O'ysa eğer Aşk'tan saydım hepsini.
Dumanlı yaz, dikine zakkum.
Uçuşan gün, rüzgarlı gece.
Yanlış kabuklar bağlamıştınız oysa siz
yanlış tüllere sarınmıştınız ben ne yapayım!
Öyle yaban öyle alev görmemiş bir elma vardı otururdu içinizde, hamdı,
Hayat bazen katırlara sümbül vermek filandı.
(bkz: Birhan keskin)
size,
bu odanın alacakaranlığından,
okyanusundan,
beni boğan dalgalarından,
tenimde kalan tuzundan
ve
yastıklarda kuruyan gözyaşından
hiç bahsetmedim.

gene bahsetmem
ölsem de bahsetmem.
dedim.
duymadınız...
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.



Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?



Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.



Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.



Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

insan bu yaşa gelince anlarmış.



Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?



Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
hep kurşunlamışlar yalnızlığı çoklar sokağında
herkesler var olmuş
bir sen ben ölmüşüm

ölmüşlük ne ki yaşanmamış mutluluklarda
ölmüşlük ne ki tutkusuz yaşamlarda
ölmüşlük karınca sırtında fil
ölmüşlük karınca sırtında yalnızlık
ölmüşlük çoklar sokağının karıncası

karınca ne ki nah şu kadar bir hayvan
ama o ne yük öyle sırtındaki taşınılmaz
karınca mutsuz mu dediniz nedir o
çoklar sokağında yalnız mı kalmış
ben de yalnızım çoklar sokağında hem mutsuz

kurşunlanan ben miyim karınca mı
yalnızlık mı biziz o işte
çoklar sokağında yalnızlığı kurşunlamışlar
baksana herkesler var olmuş
bir sen ben ölmüşüm -neyiz şimdi-

karıncanın başı hep öne eğik mi
karınca hep neden korkar biri mi basar sırtına
kim ölür sonra karınca mı ya üstündeki fil
o ölür mü hiç be o kocaman hem yüksekte
karınca var altında ya ben ah ya ben

karınca dostuma selam
karınca dostuma sabırlar versin üstündeki fil
karınca dostum mudur tanıycam galiba
ben miyim ben de kim
ah tutun kurşunları dayanamıycam bak yaşarım
belki

çoklar sokağında yalnızlık yok şimdi
miyavlıyan birileri yemiş karanlıkları
hep kurşunlamışlar yalnızlığı çoklar sokağında
herkesler var olmuş
bir sen ben ölmüşüm -ne yaman filmiş öyle-

Arkadaş zekai özger - karınca fil.
Aşk denen yalanlara kanmışım,

Ah ne çok hayal meşkini gerçek sanmışım,

Vuslata erebilmek için bir meşke kalmışım,

Sendeki meşke kanabilmek için bihude dalmışım.
Umutsuzluğa bedel yaşamak,
Yarınları düşünürken geçmişe kapanmak,
Sessizliğe hacet ,
gülümsemelerde acı bir kasvet...

Soğuk bir rüzgar gibi yalnızlığı içine işlemiş,
Değişmemiş bir çocuk gibi,
Sanki hiç ama hiç betimlenmemiş,
Bir ses gibi...

yaşamak
“Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.”

Ülkü tamer
https://www.youtube.com/watch?v=xsdXPrin6I4
"Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli
Belini sarmayalı
Gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı
Dokunmayalı sıcaklığına karnının
Yüz yıldır bekler beni
Bir şehirde bir kadın
Aynı daldaydık aynı daldaydık
Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman
Yol yüz yıllık
Yüz yıldır alacakaranlıkta
Koşuyorum ardından."

-Nazım Hikmet.
Bütün iyi kitapların sonunda
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır

Parmağını sürsen dünyaya, rengini anlarsın
Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.” Edip Cansever
nerede görülmüş,
bir gonca da ki gençlik.
masumiyet, sadelik.
katlanarak,
birbirine sarılmış,
o muhteşem güzellik.
hemen yanında,
öğlen güneşi kadar parlak,
bir gökkuşağı kadar davetkâr.
kıpkırmızı açmış,
bir gül de ki zerafet,
albeni, asalet.
bir dalda, yan yana.
aynı ağaçta büyürler,
hep beraber,
yaşlanarak ölürler.

Bana ait.
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
içim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.

Ahmet hamdi tanpınar.
Akla karşı tezler - ismet özel.
dikenin
kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malûmdur
buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malûmdur
ellerin muhakkak çocuk elleridir
hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
onlar neden daima okul türküleridir
süleymancıktan bahseder
kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
süleymancıktan
ve karınca yuvalarından bahseder
ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
sen ansızın gökyüzünde görünürsün
gözlerinin rengi
bence malûmdur
elinde değildir akşam serinliğinde üşüsün
eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur
sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
sokakların üstüne bulutlar gelirler
bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
yıldızların kaybolduklari yer
bence malûmdur
karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
uzaktan yabancı sesler duyulur
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
elin hayallerimi dağıtır
bilirsin
sen elini bulutların içinde gezdirirsin.

Attila ilhan.
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat.

Turgut Uyar
kanatlarım yok ki benim,
bugün gene uçamadım.
hasretim gökyüzünün enginliğine.
hasretim bulutların şefkatine.
hasretim özgürlüğün zenginliğine.
kalkış saatim belli benim.
varış saatim belli benim.
tıklım tıklım dolu içim.
ben tarifeli bir trenim.
gece gündüz gidiyorum.
bir uğurlayanım dahi yok.
son durağa gelsem bile,
daha gidecek seferim çok.
dolar dolar boşalır içim.
kirlenir kirlenir temizlenirim.
ben tarifeli bir trenim.
zincirlerle bağlanmışım bu dünyaya.
prangalar vurulmuş ayağıma.
mahkumum iki tane raya.
gidiyorum bir o yana bir bu yana.
ben tarifeli bir trenim.
kırılmış kolum kanadım.
bugün gene uçamadım.
hasretim gökyüzünün enginliğine.
hasretim bulutların şefkatine.
hasretim özgürlüğün zenginliğine.
ben tarifeli bir trenim.

Bana ait.
"Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin."

Nazım Hikmet Ran
"kafalar" diye bir şiir var herkese tavsiye ederim.
https://youtu.be/tAwR8b2o1_w

hiçbir şiirin yaklaşamayacağı kusursuzlaştırılmış bir teknik.

bir sanat eseri.
güç için, para için herşeyi satarım.
siz sürünün, ben keyfime bakarım.
her kılığa girerim din ve iman ile,
istifa da neymiş selam ve dua ile.

yola çıktım bir sade yüzük ile.
gemiler yaptım sihir ile büyü ile.
yaşıyorum bu alemde zevk ile sefa ile.
istifa da neymiş selam ve dua ile.

bana ait.
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş...
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi...
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz...
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde...
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde...
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ...

(bkz: susarak)

Aziz NESiN
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir Asaf
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Dağlar sol yanımı sensizlikten mütevellit dağlar,
Bulutlar seni sürer toprağa perçin perçin,
Bir uğultu kopuverir kulaklarımda öznen,
Hicveder hasret hasım bellediği beni,
bir soluk daha dolar ciğerlerime gökyüzü,
yine de somut kılmaz tenimde seni.