bugün
- midyenin 20 lira olmasına şaşıran gurbetçi8
- bu gece intihar edeceğim58
- köpeğe ekmek verip tecavüz eden adam8
- trt'nin osmanlı dizileri9
- fenerbahçe31
- son 22 yılın özeti13
- sözlük abazanları kız bulduğu zaman olacaklar12
- anın görüntüsü9
- hadise'nin külotla marş söylemesi30
- şarap içip entry girmek8
- hangi süper güce sahip olmak isterdiniz16
- icardi190511
- utanmadan fenerbahçe kollanıyor diyebilmek8
- galatasaray30
- ali koç12
- kocaeli de ders basan veli9
- allah neye benzer14
- ilkokuldaki sevgilinizle yaptığınız çılgınlıklar11
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi22
- albay kemal11
- fenerbahçe taraftarı13
- fenerbahçe 38 de 38 yapsa olacaklar10
- bütün pitbullar uyutulmalı17
- akp döneminde kürtlerin asimile olması9
- sinovac mı biontech mı12
- sözlük yazarlarına acı ama gerçek bir şey söyle9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni8
- kulaklığını paylaşan erkek cuckold mudur8
- keyiflenmek için ne yapıyorsun9
- fettullah gülen'in ölmesi16
- kılıçdaroğlu'nun yeniden aday olacağım demesi19
- ateist ve deistler bunu açıklasın12
- karısının onlyfans açmasına izin veren erkek11
- düğün yapmak akıl dışıdır11
- allah intikam sahibidir15
- fenerbahçe amblemindeki ot11
- kur an çevirisi yapmanın haram olması34
- mauro icardi23
- ülkemde başı açık tavuk is te mi yo rum8
- fransız kızın üzerine işeyen göçmen15
- dilan dere ile evlenmek11
- müslümanların anadili arapçadır13
- sevgiliyle uyumak13
- kadın vücudunun olağanüstü bir tasarım olması8
- emre belözoğlu15
- sözlüğün en iyi yazarı olmak11
- mert hakan yandaş16
- abberrline9
- 2023 2024 sezonu süper lig şampiyonu galatasaray17
- israil'in refahta sivil çadırlarını vurmasi27
"Ve artık sarışın olmayan
Gövdemi dünyaya bulayan sevgilim
Sarışın yapraklarıyla dökülüyor aklıma."
Gövdemi dünyaya bulayan sevgilim
Sarışın yapraklarıyla dökülüyor aklıma."
Umut veripte gidenlere gelsin bu serefine.
Gamsız sevgiliye, yüzümüze gülmeyen kadere.
Yalnız sevenlere, umutsuz aşklara.
Uykusuz gecelere.
Farkinda olup bilmiyorum yapanlara.
Yüze gülüp arkadan satanlara.
Cebindekinki cüzdanın hesabını yapanlara.
Paraya tapanlara.
Aşık edip giden kadınlara gelsin.
Şerefine....
P r a t e s.
Gamsız sevgiliye, yüzümüze gülmeyen kadere.
Yalnız sevenlere, umutsuz aşklara.
Uykusuz gecelere.
Farkinda olup bilmiyorum yapanlara.
Yüze gülüp arkadan satanlara.
Cebindekinki cüzdanın hesabını yapanlara.
Paraya tapanlara.
Aşık edip giden kadınlara gelsin.
Şerefine....
P r a t e s.
Ben Sana Mecburum
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
Attila ilhan.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
Attila ilhan.
sevdiğim kadın,
kalabalık bir ihanet pazarında
beni elinden yere düşürdü.
kalabalıktı.
üzerime bastılar ve
dağıldım.
annemi kaybettiğim gün
kokaine bulaşmış bütün yüzlerimi
aynalarda tek tek vurdum.
bam! bam!
aslen yalnızdım.
kütüğüm kimyasal maddelere kayıtlıydı
`sentetik bir mahallede yaşarken
sen tetiktin.
seni çektiler.`
şimdi senin yerine kafamın içinde
sıcacık kurşunlar dolaşıyorlar.
öyle sessizce ölüverirken yerde
elimden bir sokak çocuğu tuttu
sonra da zehirli bir iğne
akrebin rolüne soyunan.
kolunun birini aşka kaptırmış
çolak şahmeranlar vardı
geceleri saçlarımı kanlı bir tarakla tarayan.
eroin gibi beyaz bir rüyanın gölgesinde
şehvetimi beslemek için elini uzatan bir cinin
bileklerini kestim.
biliyordum; nankördüm.
yüzüme bağırmalarına gerek yoktu.
nankörlük ettiler.
öfkelendim.
cesedimi orada bırakarak yürüyüp gittim.
bunu da hatırlayın;
babamı ilk kez bir kemoterapi seansında sevdim.düşüyordum.
buz gibi bir bahar sabahına tutundum
avuçlarımdan kaydı bütün donuk kiraz ağaçları;
düştüm.
kalktım.
bir bacağımı orada bırakarak yola koyuldum.
annemi bir uyuşturucu ticaretinde
kaybettiğimi
aslında bir hakikat kadar esaslı biliyordum.
sırf intikamsı bir aktivite olsun diye
beni ayaklarımdan
ihanete asan bütün kadınları zıvana yaptım.
gözlerimi yumdum
bir nefes aldım
ve işte;
ölümü soluyorum.
annemi uyuşturucu ticaretinde kaybettiğim gün
bir şeyler olmalıydı.
esrarlı bir şeyler,
sinestezik ve buğulu bir şeyler
ele verirken kendini kokain kokan günceler;
canım acıdı; diye bağırıyordu.
ipuçları teninden sarkan narkotik cinayetler.
bir şeyler olmalıydı o gün
kasvetine yaraşır bir şeyler havanın
şanına yakışır bir şeyler gecenin
beynimi ele geçiren o esrar kokusunun.
tadına varmalıydı o gün bir göz ağlamanın
bir bilek kanamanın
birkaç damar eroine sarılmanın
ve gri bir buluta asarken cesetleri
çamaşır makinesinden çıkarttığım,
polise yakalanmamalıydım.
yoksa daha çok katil olacaktım
kırmızı, erkeklerden de hoşlanacaktı
bu bir memeye ihanet olacaktı
çok ayıptı.
sonra babam da gidecekti
onu da kaybedecektim ama yüzüm gülecekti
ki bu, ruhsal sorunlarımı deşifre eden
bir tabancadan başkası değil…
kalabalık bir ihanet pazarında
beni elinden yere düşürdü.
kalabalıktı.
üzerime bastılar ve
dağıldım.
annemi kaybettiğim gün
kokaine bulaşmış bütün yüzlerimi
aynalarda tek tek vurdum.
bam! bam!
aslen yalnızdım.
kütüğüm kimyasal maddelere kayıtlıydı
`sentetik bir mahallede yaşarken
sen tetiktin.
seni çektiler.`
şimdi senin yerine kafamın içinde
sıcacık kurşunlar dolaşıyorlar.
öyle sessizce ölüverirken yerde
elimden bir sokak çocuğu tuttu
sonra da zehirli bir iğne
akrebin rolüne soyunan.
kolunun birini aşka kaptırmış
çolak şahmeranlar vardı
geceleri saçlarımı kanlı bir tarakla tarayan.
eroin gibi beyaz bir rüyanın gölgesinde
şehvetimi beslemek için elini uzatan bir cinin
bileklerini kestim.
biliyordum; nankördüm.
yüzüme bağırmalarına gerek yoktu.
nankörlük ettiler.
öfkelendim.
cesedimi orada bırakarak yürüyüp gittim.
bunu da hatırlayın;
babamı ilk kez bir kemoterapi seansında sevdim.düşüyordum.
buz gibi bir bahar sabahına tutundum
avuçlarımdan kaydı bütün donuk kiraz ağaçları;
düştüm.
kalktım.
bir bacağımı orada bırakarak yola koyuldum.
annemi bir uyuşturucu ticaretinde
kaybettiğimi
aslında bir hakikat kadar esaslı biliyordum.
sırf intikamsı bir aktivite olsun diye
beni ayaklarımdan
ihanete asan bütün kadınları zıvana yaptım.
gözlerimi yumdum
bir nefes aldım
ve işte;
ölümü soluyorum.
annemi uyuşturucu ticaretinde kaybettiğim gün
bir şeyler olmalıydı.
esrarlı bir şeyler,
sinestezik ve buğulu bir şeyler
ele verirken kendini kokain kokan günceler;
canım acıdı; diye bağırıyordu.
ipuçları teninden sarkan narkotik cinayetler.
bir şeyler olmalıydı o gün
kasvetine yaraşır bir şeyler havanın
şanına yakışır bir şeyler gecenin
beynimi ele geçiren o esrar kokusunun.
tadına varmalıydı o gün bir göz ağlamanın
bir bilek kanamanın
birkaç damar eroine sarılmanın
ve gri bir buluta asarken cesetleri
çamaşır makinesinden çıkarttığım,
polise yakalanmamalıydım.
yoksa daha çok katil olacaktım
kırmızı, erkeklerden de hoşlanacaktı
bu bir memeye ihanet olacaktı
çok ayıptı.
sonra babam da gidecekti
onu da kaybedecektim ama yüzüm gülecekti
ki bu, ruhsal sorunlarımı deşifre eden
bir tabancadan başkası değil…
Hasret nedir..... bilirmisin?
Bilirmisin içimdeki seni...
seni sevdiğimi....
haykırsam duyarmısın sesimi...
bir görebilsem seni uzaktan..
sende yazıyormusun beni
Bilirmisin içimdeki seni...
seni sevdiğimi....
haykırsam duyarmısın sesimi...
bir görebilsem seni uzaktan..
sende yazıyormusun beni
Melankoli
Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır.
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.
Anlayamam kederimi,
Bir ateş yakar derimi,
içim dar bulur yerimi,
Gönlüm dağlarda bunalır.
Ne kış, ne yazı isterim,
Ne bir dost yüzü isterim,
Hafif bir sızı isterim,
Ağrılar, sancılar gelir.
Yanıma düşer kollarım,
Görünmez olur yollarım,
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir...
Ne bir dost, ne bir sevgili,
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melankoli:
Kafamın içerisi ölür.
Sabahattin Ali.
Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır.
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.
Anlayamam kederimi,
Bir ateş yakar derimi,
içim dar bulur yerimi,
Gönlüm dağlarda bunalır.
Ne kış, ne yazı isterim,
Ne bir dost yüzü isterim,
Hafif bir sızı isterim,
Ağrılar, sancılar gelir.
Yanıma düşer kollarım,
Görünmez olur yollarım,
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir...
Ne bir dost, ne bir sevgili,
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melankoli:
Kafamın içerisi ölür.
Sabahattin Ali.
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
inleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer.
Üstad neyzen Tevfik e selam olsun.
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
inleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer.
Üstad neyzen Tevfik e selam olsun.
içinden doğru sevdim seni. Bakışlarından doğru sevdim de Ağzındaki ıslaklığın buğusundan. Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de. Beni sevdiğin gibi sevdim seni. Kar bırakılmış karanlığından.
Edip Cansever
Edip Cansever
Kuşlar da Gitti
yalnızlık senin o konuşkan kuşun
hani hep duvarlara anlattığın
hapislerden kalma sürgünlerden.
yalnızlık senin o konuşkan kuşun
bulutlar taşıdığın yakut sürahide
begonyalar büyüten eski alışkanlık.
yalnızlık senin o konuşkan kuşun
kırk kapıdan geçmiş kırk kilitten.
yaralı, dili lal, kanadı kırık
vurulmuş başında bir yokuşun.
behçet aysen.
yalnızlık senin o konuşkan kuşun
hani hep duvarlara anlattığın
hapislerden kalma sürgünlerden.
yalnızlık senin o konuşkan kuşun
bulutlar taşıdığın yakut sürahide
begonyalar büyüten eski alışkanlık.
yalnızlık senin o konuşkan kuşun
kırk kapıdan geçmiş kırk kilitten.
yaralı, dili lal, kanadı kırık
vurulmuş başında bir yokuşun.
behçet aysen.
Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan;
Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
Çekinmezsen güzelim canevini yıkmaktan
Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
Sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden,
Yumuşak bir sevgi koy nefret yerine bir yol;
Göründüğün gibi ol; cömert, sıcak, sevecen;
Hiç değilse kendine yumuşak yürekli ol.
Aşkın uğruna bir ‘sen’ daha yarat kendine:
Güzellik onda veya sende yaşasın yine.
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan;
Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
Çekinmezsen güzelim canevini yıkmaktan
Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
Sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden,
Yumuşak bir sevgi koy nefret yerine bir yol;
Göründüğün gibi ol; cömert, sıcak, sevecen;
Hiç değilse kendine yumuşak yürekli ol.
Aşkın uğruna bir ‘sen’ daha yarat kendine:
Güzellik onda veya sende yaşasın yine.
Acının Omuzlanışı
Edip Cansever için
Kadını bir gürültüye sapladılar.
Evler tıkırtıydı, tıkırtıydı, tıkırtı
kahkahamın düşürdüğü çiçekleri bulamadılar
fırtınalı bir geceydi çünkü bulamadılar
bombalar, bö sesleri, savaş alaborası...
Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar.
Çocukların düşlerinde bir Markut
bir kurbağa zıplıyor yaşamamızdan
hergün zıplıyor, hergün eksiliyor, hergün
Markuuuut! Torbanı sarkıt.
Her doğal güzelliğin bir ucunda aptallık
öbür ucunda o kambersiz geçen düğün.
Kadın. Kadını bir dilime katık ettiler
Markuuuut! Torbanı sarkıt.
Siz büyüyün kan kuşları siz büyüyün
güzün gelişi bir öğürtüdür korkmayın
korkmayın ölüm bir başka ağzıdır yarasaların.
Aşınmış eşikler, aşınmış yaygaralar
aslan gibi bir kocası var mıydı bu kadının?
Gömleğimi zorlayan kuş sesleri.
ismet özel
Edip Cansever için
Kadını bir gürültüye sapladılar.
Evler tıkırtıydı, tıkırtıydı, tıkırtı
kahkahamın düşürdüğü çiçekleri bulamadılar
fırtınalı bir geceydi çünkü bulamadılar
bombalar, bö sesleri, savaş alaborası...
Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar.
Çocukların düşlerinde bir Markut
bir kurbağa zıplıyor yaşamamızdan
hergün zıplıyor, hergün eksiliyor, hergün
Markuuuut! Torbanı sarkıt.
Her doğal güzelliğin bir ucunda aptallık
öbür ucunda o kambersiz geçen düğün.
Kadın. Kadını bir dilime katık ettiler
Markuuuut! Torbanı sarkıt.
Siz büyüyün kan kuşları siz büyüyün
güzün gelişi bir öğürtüdür korkmayın
korkmayın ölüm bir başka ağzıdır yarasaların.
Aşınmış eşikler, aşınmış yaygaralar
aslan gibi bir kocası var mıydı bu kadının?
Gömleğimi zorlayan kuş sesleri.
ismet özel
Ȍzgür olmayı seviyorum
Sen kendini özgür hissedebiliyor musun
Ȍzgür olmayı başarabiliyor musun
diye sordu kadın karşısındaki adama
Bazen kendimi özgür hissederim
bazen de hissedemem
Gerçekte hayat çok kısa onu iyi yaşamayı bilmiyoruz
Sanki beş hayatımız daha varmış gibi ucuzca harcıyoruz
Ȍyle hayatı yoğun yaşamalıyız
Bazı insanlar tanıyorum
sanki hiç ölmeyecekmiş gibi hayatlarını harcıyorlar
Evet
Herşeyi yoğun yaşamak
Bir çiçeği koklarken
su içerken bile
Adam kadının gözlerinin içine bakarak
Bazen nefes almak çok zor oluyor
Buna rağmen yaşamaya devam ediyoruz
Bir el ağzımızı ve burnumuzu kapatıyor
bir süre nefes alamıyoruz
Tam öleceğimizi düşünürken
el birden burnumuzdan çekiliyor
ve tekrar nefes almaya başlıyoruz
Çok doğru
dedi kadın bir eliyle saçlarını arkaya atarak
Eğer el burnumuzda bir dakika daha dursa
bu dünyayı terk etmiş olacağız
Fakat bu el hayatın eli
ve sadece bizim yeterince acı çekmemizi istiyor
Bu el yüzümüzü kapattığında bir an
hayatın ışıkları sönüyor
karanlıkta kalıyor
ve çıkışı olmayan bir kâbusu yaşıyoruz
Adam düşünceli görünüyordu
Bırak herşey olacağına varsın
nehirle uyum içinde yüz
Bırak o seni kendiliğinden götürsün
Bir süre durdu ve uzaklara baktı
Eğer bir şey beklemezsen hayattan
hayalkırıklığına da uğramazsın derler
Ben çocukken
mahallemizin arkasından bir ırmak geçerdi
Bazen kâgıttan kayıklar yapar
akıntıya bırakır sonra onları izlerdik
gözden kaybolana dek
Gerçekte o kâgıttan kayıklar kendi hayatlarımızdı
Kâgıttan kayık bazen ırmakta birşey tarafından engellenir
ve dururdu öylece olduğu yerde
Sonra yeniden akıntıya kapılır hızla gözden kaybolurdu
kâğıttan kayık hayat gibi kırılgan
her an batma riski bulunan
buna rağmen akıntıyla uyum içinde yüzmeye çalışan
harika birşeydi
Yaşamak gibi tıpkı
Ama çok acılar çekiyoruz hayatın içinde
eğer demir olsaydık inan çoktan paslanırdık
Bir nehir kenarinda oturuyorlardı
Adam hikâyesini anlatırken
Kadın çantasında çıkardığı bir kâğıt ile
bir kayık yapmış ve nehre bırakmıştı
Bir süre sonra kâğıttan kayık salınmaya başlamış
ve akıntıya kapılmıştı
Birden sessizliğe gömülerek
gözden kaybolana dek kâğıt kayığı izlediler
Neden sonra kadın konuştu
Hayatlarımız kâğıttan kayıklara benziyor
birçok riskle birlikte yaşıyoruz
Herhangi bir anda ölebiliriz
hastalıktan
kazadan
ya da biri bizi öldürebilir
Adam hâlâ
iyice uzaklaşmış kâğıttan kayığı görmeye çalışıyordu
Tıpkı bu kâğıttan kayık gibi
herhangi bir anda batabilir
hayatlarımız
Bir daha konuşmadılar
Orada öylece hayat üzerine düşünerek
ve uzaklara bakarak oturdular
Mayıs Şiirleri (Diyaloglar)
Sen kendini özgür hissedebiliyor musun
Ȍzgür olmayı başarabiliyor musun
diye sordu kadın karşısındaki adama
Bazen kendimi özgür hissederim
bazen de hissedemem
Gerçekte hayat çok kısa onu iyi yaşamayı bilmiyoruz
Sanki beş hayatımız daha varmış gibi ucuzca harcıyoruz
Ȍyle hayatı yoğun yaşamalıyız
Bazı insanlar tanıyorum
sanki hiç ölmeyecekmiş gibi hayatlarını harcıyorlar
Evet
Herşeyi yoğun yaşamak
Bir çiçeği koklarken
su içerken bile
Adam kadının gözlerinin içine bakarak
Bazen nefes almak çok zor oluyor
Buna rağmen yaşamaya devam ediyoruz
Bir el ağzımızı ve burnumuzu kapatıyor
bir süre nefes alamıyoruz
Tam öleceğimizi düşünürken
el birden burnumuzdan çekiliyor
ve tekrar nefes almaya başlıyoruz
Çok doğru
dedi kadın bir eliyle saçlarını arkaya atarak
Eğer el burnumuzda bir dakika daha dursa
bu dünyayı terk etmiş olacağız
Fakat bu el hayatın eli
ve sadece bizim yeterince acı çekmemizi istiyor
Bu el yüzümüzü kapattığında bir an
hayatın ışıkları sönüyor
karanlıkta kalıyor
ve çıkışı olmayan bir kâbusu yaşıyoruz
Adam düşünceli görünüyordu
Bırak herşey olacağına varsın
nehirle uyum içinde yüz
Bırak o seni kendiliğinden götürsün
Bir süre durdu ve uzaklara baktı
Eğer bir şey beklemezsen hayattan
hayalkırıklığına da uğramazsın derler
Ben çocukken
mahallemizin arkasından bir ırmak geçerdi
Bazen kâgıttan kayıklar yapar
akıntıya bırakır sonra onları izlerdik
gözden kaybolana dek
Gerçekte o kâgıttan kayıklar kendi hayatlarımızdı
Kâgıttan kayık bazen ırmakta birşey tarafından engellenir
ve dururdu öylece olduğu yerde
Sonra yeniden akıntıya kapılır hızla gözden kaybolurdu
kâğıttan kayık hayat gibi kırılgan
her an batma riski bulunan
buna rağmen akıntıyla uyum içinde yüzmeye çalışan
harika birşeydi
Yaşamak gibi tıpkı
Ama çok acılar çekiyoruz hayatın içinde
eğer demir olsaydık inan çoktan paslanırdık
Bir nehir kenarinda oturuyorlardı
Adam hikâyesini anlatırken
Kadın çantasında çıkardığı bir kâğıt ile
bir kayık yapmış ve nehre bırakmıştı
Bir süre sonra kâğıttan kayık salınmaya başlamış
ve akıntıya kapılmıştı
Birden sessizliğe gömülerek
gözden kaybolana dek kâğıt kayığı izlediler
Neden sonra kadın konuştu
Hayatlarımız kâğıttan kayıklara benziyor
birçok riskle birlikte yaşıyoruz
Herhangi bir anda ölebiliriz
hastalıktan
kazadan
ya da biri bizi öldürebilir
Adam hâlâ
iyice uzaklaşmış kâğıttan kayığı görmeye çalışıyordu
Tıpkı bu kâğıttan kayık gibi
herhangi bir anda batabilir
hayatlarımız
Bir daha konuşmadılar
Orada öylece hayat üzerine düşünerek
ve uzaklara bakarak oturdular
Mayıs Şiirleri (Diyaloglar)
Her şey uçurumdan sürüklendi
Masayı çoktan herkes terk etti
Silah son kurşunuyla elimdeydi
Oyunun son perdesi şimdi bitti.
-jack napier.
Masayı çoktan herkes terk etti
Silah son kurşunuyla elimdeydi
Oyunun son perdesi şimdi bitti.
-jack napier.
"...Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
iliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni..."
Cemal Süreya
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
iliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni..."
Cemal Süreya
Yürümek;
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak
yürümek!..
Yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup
yürümek!..
Yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını
bilerek
yürümek...
Yürümek;
yürekten
gülerekten
yürümek...
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak
yürümek!..
Yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup
yürümek!..
Yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını
bilerek
yürümek...
Yürümek;
yürekten
gülerekten
yürümek...
Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım.
(bkz: ataol behramoğlu)
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım.
(bkz: ataol behramoğlu)
Öyle bir çık ki karşıma,
Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi,
Az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Edip Cansever.
Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi,
Az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.
Edip Cansever.
mutsuzluktan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
biz giz dolu bir şey yaşadık
onlarda orada yaşadılar
bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor
yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar
tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
ilkbahar geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi dünyanın
bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse
eylül toparlandı gitti işte
ekim filanda gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar.
(bkz: Turgut Uyar)
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
biz giz dolu bir şey yaşadık
onlarda orada yaşadılar
bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor
yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar
tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
ilkbahar geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi dünyanın
bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse
eylül toparlandı gitti işte
ekim filanda gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar.
(bkz: Turgut Uyar)
itiraf
Saklaması zor olan nedir? Ateş!
Gündüz dumanı ele verir,
Gece alevi o canavarı.
Ayrıca aşktır bir de saklanması zor olan:
Her ne kadar sakin gibi görünse de,
Pek kolay okunur gözlerden.
En zoru ise bir şiiri saklamaktır:
insan meziyetlerini göstermeden edemez.
JOHANN WOLFGANG VON GOETHE
Saklaması zor olan nedir? Ateş!
Gündüz dumanı ele verir,
Gece alevi o canavarı.
Ayrıca aşktır bir de saklanması zor olan:
Her ne kadar sakin gibi görünse de,
Pek kolay okunur gözlerden.
En zoru ise bir şiiri saklamaktır:
insan meziyetlerini göstermeden edemez.
JOHANN WOLFGANG VON GOETHE
Dost gerçekleri, düşman işine geleni. Deli ağzına geleni. Aşık içinden geçeni söylermiş. Özdemir asaf.
görsel
görsel
işveperversin, güzelsin, şuhsun, nazendesin
hasretin gönlümde, gönlüm sendedir, sen bendesin!
nahl-i sevdasın, leb-i sevdada bir gül-handesin
hasretin gönlümde, gönlüm sendedir, sen bendesin!
hasretin gönlümde, gönlüm sendedir, sen bendesin!
nahl-i sevdasın, leb-i sevdada bir gül-handesin
hasretin gönlümde, gönlüm sendedir, sen bendesin!
iki gün sonra doğum günü olan cahit sıtkı tarancı'ya ait şiirdir.
Desem Ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı.
Desem Ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı.
Sözüm meclisten dışarı dostlar
Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani dilim dilim doğrasalar beni
Marmara Ege Karadeniz ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum
Derdim öylesine büyük ki dostlar
Kırka yarıp yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kırkbin tane ot biter de kırkbin derde deva olur diyorum
Ne oldu bana böyle durup dururken
Oğlan aldı başını gitti kız zaten lafımı dinlemezdi
Düğmem kopuk paçam sökük oramda buramda çengelli iğneler
Bir de çengelli iğne nazar bozar derler
Hanımın çorabı kaçık başında bigudiler
Karabaş bile, karabaş bile suratıma bakıp bakıp havlıyor
Öğünmek gibi olmasın ama dostlar
Kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani ince kıyım doğrasalar beni Akdeniz cacık olur diyorum
Ve hatta Atlas okyanusu ve hatta Hint okyanusu
Ve hatta hatta Büyük okyanus bile cacık olur diyorum
Böyle cacığa rakı mı dayanır
Çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
Ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
Zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek.
https://youtu.be/u7BBx4osZ-k
Keşke böyle gelse ama böyle gitmese. Saygılar ve sevgiler Barış Manço’ya.
Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani dilim dilim doğrasalar beni
Marmara Ege Karadeniz ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum
Derdim öylesine büyük ki dostlar
Kırka yarıp yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kırkbin tane ot biter de kırkbin derde deva olur diyorum
Ne oldu bana böyle durup dururken
Oğlan aldı başını gitti kız zaten lafımı dinlemezdi
Düğmem kopuk paçam sökük oramda buramda çengelli iğneler
Bir de çengelli iğne nazar bozar derler
Hanımın çorabı kaçık başında bigudiler
Karabaş bile, karabaş bile suratıma bakıp bakıp havlıyor
Öğünmek gibi olmasın ama dostlar
Kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani ince kıyım doğrasalar beni Akdeniz cacık olur diyorum
Ve hatta Atlas okyanusu ve hatta Hint okyanusu
Ve hatta hatta Büyük okyanus bile cacık olur diyorum
Böyle cacığa rakı mı dayanır
Çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
Ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
Zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek.
https://youtu.be/u7BBx4osZ-k
Keşke böyle gelse ama böyle gitmese. Saygılar ve sevgiler Barış Manço’ya.
ahmed arif, uy havar.
--spoiler--
Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku cığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
.
Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
He canım...
Çicekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim.
.
Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
--spoiler--
--spoiler--
Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku cığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
.
Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
He canım...
Çicekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim.
.
Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
--spoiler--
Şair namus işçisiyim, yürek işçisiyim diyerek hedef şaşırtmıştır. Kesinlikle pezevenktir. inanmayın arkadaşlar.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar