bugün

Ay ışığı...

O yanından döndüğüm, gece yarıları
Güler, konuşurdum, kendi kendime
Tutmasam, kucaklayabilirdim ağaçları.
Kim bilir, gelen geçen
Görünce ne derdi halime.

Sizin de, seviştiğiniz, kardeşler
Mevsim bahara rastlarsa
Benim canım açılmak isterdi
Mutlaka bir başkasına
Öperdim evde ilk karşıma çıkanı.

Uzakta, şimdi çok uzakta...
O nar tanesinden taze
Kuş tüyünden hafif geceler
Kalbim ümit içinde yüzer
Dünyam yıkanır ay ışıklarıyla...

necati cumalı.

imla.
Islanmış taşlığında suskun bir bekleyişin
Yutar yalnızlığın buzdan ayını,
Akşamsefaları içinde karanlık gözlerin.
Döker çiçeğini sararan rengiyle,
Yaralı bir aşkla seğiren derin.
Ve aklın seni sürgüne gönderir
Yüzüne iğreti gelen isminle,
En yalnız köşesine donmuş yüreğinin.

Metin Altıok.
Acı çekmek özgürlükse 
Özgürdük ikimiz de 
O, yuvasız çalıkuşu 
Bense kafeste kanarya 
O, dolaşmış daldan dala 
Savurmuş yüreğini 
Ben bölmüşüm yüreğimi 
Başkaldıran dizelere 
Kavuşmak özgürlükse 
özgürdük ikimiz de 
elleri çığlık çığlık 
yanyana iki dünya 
ikimiz iki dağdan 
iki hırçın su gibi 
akıp gelmiştik 
buluşmuştuk bir kavşakta 
unutmuştuk ayrılığı 
yok saymıştık özlemeyi 
şarkımıza dalmıştık 
mutluluk mavi çocuk 
oynardı bahçemizde 
aramakmış oysa sevmek 
özlemekmiş oysa sevmek 
bulup bulup yitirmekmiş 
düşsel bir oyuncağı 
yalanmış hepsi yalan 
sevmek diye bir şey vardı 
sevmek diye bir şey yokmuş 
Acı çektim günlerce 
Acı çektim susarak 
Şu kısacık konutlukta 
Deprem kargaşasında 
Yaşadım bir kaç bin yıl 
Acılara tutunarak 
Acı çekmek özgürlükse 
Özgürüz ikimizde 
acılardan artakalan 
işte o bakışlarmış 
kuğu diye gözlerimde 
gün batımı bulutlarmış 
yalanmış hepsi yalan 
savrulup gitmek varmış 
ayrı yörüngelerde.

/hasan hüseyin korkmazgil
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar...
Tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin
Haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın
Sen benim adını koyamadığımdın
Senin adın kavuşmak olsun
on yıl var ayrıyım kına dağı'dan.
baba ocağından yar kucağından.
bir çiçek dermeden sevgi bağından.
hudutdan hududa atılmışım ben.

gönlümü çekse de yarin hayali.
aşmaya kudretim yetmez cibali.
yolcuyum bir kuru yaprak misali.
rüzgarın önüne katılmışım ben.

garibim namıma Kerem diyorlar.
Aslı' mı el almış harem diyorlar.
hastayım derdime verem diyorlar.
Maraşlı şeyhoğiu Satılmş'ım ben.
Nasıl iş bu
Her yanına çiçek yağmış
Erik ağacının
Işık içinde yüzüyor
Neresinden baksan
Gözlerin kamaşır

Oysa ben akşam olmuşum
Yapraklarım dökülüyor
Usul usul
Adım sonbahar.
(bkz: Atilla ilhan)
Öyle bir yağmur ki bu, bilirsin
Dam saçak demeyecek, yağacak
Yağacak bir hışım gibi canevine kentin
Kalplerimiz küle gömülmüş elmalar gibi
Patladı patlayacak
Alacak sonunda kendi rengini.

EDiP CANSEVER.
papazkarası baht

içimizde renkliyiz dışımız siyah
zifiri karanlık suçumuz firar
kaçımız heba oldu kaçımız ziyan
güzel günler gelecek yüreğim dayan

kuru ağaçlardan soluk çiçeklere
insana kasveti enjekte et
sevgin ve nefretin entegre hep
bi umut var elbet yeni sekmede

saygım yok -- kaybım yok
ama kaygım çok şansım tırt
çabaladım bak kılı yardım kırk
daha yaramadım -saygınlık

kazanamadım kimin gözünde-
o kim kiminle ha kimin elinde
kim kimseydi benim gözümde
hiç kimseydim-kimim özümde?
Acını yaşa
Öfkeni de yaşa
Ve seyret
Kendini sakın bastırma
Öyle su üste akan yaprağa bakar gibi bak
Uzanıp onu almaya kalkışma
Kendini suçlama , başkalarını da suçlama
Olacak olandan kaçınamazsın
O yüzden hiç bastırma kendini
Baskılama
Çünkü insan , bastırdığı duygunun esiri olur.
cahit zarifoglu
Ben o masalın kahramanıyım.
O masal ki kötülük yok.
Kandırmak yok.
Mışlar, mişler, aslında şöyleydi’ler yok
Bayağı bayağı sevmek var.
Ben sizin masalınıza ait değilim o yüzden.
Burada ezberlenmiş, umumi sarılmalar yok.
Kişiye özeldir sarılmalar.
Ben o masalın kahramanıyım.
Ayna’m vardır elbet bayım.
Beni bana yansıtan.
Beni benden iyi tanıyan, bana beni tanıtan.
Tüm yüz çizgilerimi okuyan.
En iyisimi ben gideyim bayım.
Sen bir incitmenin sonunda beni kendine muhtaç etmeden...
Adımlarımı saymadan, saçlarımı yolmadan ve ardıma bakmadan seveyim gidişimi.
görsel
Biz üç kişiydik;
Bedirhan, Nazlıcan ve ben
Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,
Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...El tetikte kulak kirişte
Ve sırtımız toprağa emanet...
Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi,
Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.
Deniz çok uzaktaydı
Ve dokunuyordu yalnızlık.
Gece uçurum boylarında,
Uzak çakal sesleri
Yüzümüze, ekmeğimize,
Türkümüze çarpar geçerdi.Göğsüne kekik süredi Nazlıcan,
Tüterdi buram buram.
Gizlice ona bakardık,
Yüreğimiz göçerdi...Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı,
Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.
Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza,
Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı,
Nazlıcan saçları fırtınayla taralı,
Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine,
Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı...Nazlıcan serin yayla çiçeği
Nazlıcan deli dolu heyecan
Göğsümde bir sevda kelebeği
Nazlıcan ah Nazlıcan...Artık yenilmiş ordular kadar
Eziktik, sahipsizdik
Geçip gittik, parka ve yürek paramparça,
Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik,
Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda...Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular...
Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları,
Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca,
Titredi ve iki yana düştü kolları....
Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını
Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi
Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine
Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi...Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı,
Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı
Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah
O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı...Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası,
Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası
Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana,
Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası...Bedirhan mor dağların kaçağı
Bedirhan mavi gözleri şahan
Zulamda suskun gece bıçağı
Bedirhan ah Bedirhan...Biz üç kişiydik
Üç intihar çiçeği
Bedirhan, Nazlıcan ve ben
Suphi...

-yusuf Hayaloğlu
O da değil bir otelin kendisi
Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi
Bir de kahverengi alevlerden yapılma.

Başka değil, yokluğu görmek için
Kirli ağustos! göz kapaklarımı da yaktım sonunda.

kirli ağustos/Edip Cansever
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım.
Hayat fani
Ölüm ani
Bir kerecik versen
Ne olur yani ?
Şimdi istanbul da gece mi
Bir kadın kollarını bağlamış
Gökten düşecek bir kahraman mı beklemekte?
Sen hiç "yaşar" dinledin mi
Akdeniz akşamlarında akdeniz'de oldun mu hiç?
Kişiye ait telefonların henüz olmadığı ergenlik dönemlerinde,
Aşk mektubu yazdın mı? Sana yazıldı mı...
Sevdiğinin fotografına sahip olmak..
Bu konulara girmeyelim lütfen.
Her şeyin kötüye gittiğini gören bir neslin kırılgan dallarıyız artık.
daha az seviyorum seni
giderek daha az
unutur gibi seviyorum
azala azala
aramızdaki uzaklığın karanlığında

geceler kısalıp, gündüzler uzuyor böyle olunca
daha az seviyorum seni
kendini iyileştiren bir yara gibi
daha az
ve zamanla

sen geceyi tutuyorsun, ben nöbetini
uzak dağ kışlalarında
görmüyoruz birbirimizi
usul usul sis iniyor
kopmuş yollara
ışığı hafif, uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin
bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda
sevgilim sevgilim
yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da

artık daha az seviyorum seni
unutur gibi, ölür gibi daha az
yeniden ödetiyorum kendime
onca aşkın öğretemediğini
kolay değildi
yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben
kaç acı birden imtihan etti beni
bir tek gece vardır insanın hayatında
ömür boyu sürer nöbeti
bu da öyleydi,
iyi ol, sağ ol, uzak ol
ama bir daha görme beni.
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
(bkz: turgut uyar)
Gece uzardı
Uzardı
Uzardı..
Lastik olup kopma noktasına gelirdi
Sen gelmezdin.
Gece biterdi...
Ben diğer geceye uyanırdım
Gece uzardı..
görsel
ey gülüşü ve telaşı
izinsiz günüme düşen,
uykularım ayaz
sevinçlerim sorguda
suskun bir kayamısın sen?

bugünde yarında,
yüreğin kadar yanındayım,
kendini yalnız hissettiğin de
elini yüreğine koy
ben hep oradayım...
https://youtu.be/DHpgA3IIV7A

Uçurumun kenarındayım hızır.
Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.

iki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol.

An ki fıskıyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

cemal süreya
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e 

(bkz: William Shakespeare)