bugün

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Senden tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!

Desem ki...
inan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

cahit sıtkı tarancı
Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam ,
Böyle saatlerce bak , böyle asırlarca bak .
Gözlerine yavaşça yavaşça doldu akşam ,
Göklerin ateşini kalbime boşaltarak
Benim içimde yaktı sanki gurubu akşam .
Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam .
Gündüzden gürültüden ve kainattan ırak ,
Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak ,
Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam ,
Böyle saatlerce bak , böyle asırlarca bak . Yeşil çamlar altında uyuyor şimdi ada ,
Şimdi kımıldamıyor zaman bile yerinden .
Ve apacık gözlerin en derin bir rüyada ,
Ve güneş pırıl pırıl akıyor gözlerinden ,
Bilsen duracak gibi nasıl yavaş vurmada
Kalbin öyle muntazam , kalbin öyle derinden .
Yüzünü ipek bir tül gibisaran terinden
Güneşi yudum yudum içtiğim şu lahzada
Ruhumuz yıkanıyor yanan sonsuz semada
Fırtınalı , karanlık günlerin kederinden .
ama hala çok güzel 
hakkında konuşmak senin 
ben senden bahsediyorum yine 
kime darlansa kalbim kimin kılığında. 
ne zaman aklım çıksa yerinden 
tuzu ayarında gözyaşlarıyla 
dönmeyeceğime inandığım günlerde 
bu seyrüseferden.

/yılmaz erdoğan.
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar
Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından
Yada bir yağmur sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim
Belkide bir rüyaydım
Senin için..
Uyandın ve ben bittim
Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben her şeyini
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım
Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana
Şiirler yazdım her gece
Çoğunu okutmadım
Sakladım günahını sevabını içimde
Sessizce gittim senden öncekiler gibi sende anlamadın
Beni güzel hatırla
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar
Gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda
Ne arasan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda
Beni güzel hatırla
Dizlerimde uyuduğunu düşün
Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
Anlından öptüğüm dakikaları
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun
Bu da sana son sürprizim olsun
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla
GiDiYORUM …

Okan Savcı
Gozlerindeki pariltiyi kapmaya calisirken basladi hersey
Bir cocugun,omru bir gunluk kelebegi kovalamasi misali
Kilometrelerce kosmama ragmen yakalasamda Bitecekmisiz zaten ne gerek varmis.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…

Ahmet arif.
basitçe sev beni
öyle çok ayrıntı istemez
düşünme mesela hep
aklına gelmeyeyim çokça
gözlerimi seyret
ama kaybolma içinde
gün gelip çekip gittiğinde
iyiki tanımışım de sadece.
Geçip gitmiş günler gelin
rakı için sarhoş olun
ıslıkla bir şeyler çalın
geberiyorum kederden.

ilerdeki güzel günler
beni görmeyecek onlar
bari selam yollasınlar
geberiyorum kederden.

Başladığım bugünkü gün
yarıda kalabilirsin,
geceye varmadan yahut
çok büyük olabilirsin.

nazım hikmet ran
Eski bir ülkeden bir yolcuya rastladım
Dedi ki; koca bir anıtın iki ayağı duruyor;
Çölün tam ortasında, kumların tam üzerinde.

Yarı batmış, kaşları çatık yüzüyle bir baş
Büzülmüş dudaklarıyla sanki sesleniyor.
Yontucunun nice tutkularını yakalayıp,
Şimdi bile yaşayan bu cansız şeylere aktardığı
Elleriyle taklit ettiği ve kalbiyle beslediği
Anıtın kaidesinde şunlar okunuyor:
“Ben Krallar Kralı Ozmandias’ım.”
“Ey güçlü olan, şu yaptığım işlere bak ve titre.”
gölgelerde gezer, dolaşır
Sevgili koynuma sırnaşır
Ben kulunuz şaşar kalır
Bana viagra gerek viagra

Tuttum kendime çektim yari
Göklerde gezdi gibiydi hali
Oynaştım durdum oldum deli
Bana viagra gerek viagra

Saman altından geçirdiğim
Usul etmem yar ben hainim
Gel kaçma az daha seveyim
Bana viagra gerek viagra

Vakit geldi gönlüm göçtü
Üstüme ağır vuslat çöktü
Can yarrağım canı söndü
Bana viagra gerek viagra.
Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum.
Dikey ve yatay mutsuzluktan.
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor.
bütün gece balkonumda
yoldan geçen iki ayaklıları
sokağı ve sessizliği dinledim
elimde bir bardak çay,hele demlisinden
ve gökyüzünde yıldızlar...
aklımda fikrimde zikrimde sen kadın.
ne muazzam şey doğrusu.
•••şiirlere konu olabilecek,şiir gibi insanlarla tanış olabilmek ümidiyle•••
basitçe sev beni
öyle çok ayrıntı istemez
düşünme mesela hep
aklına gelmeyeyim çokça
gözlerimi seyret
ama kaybolma içinde
gün gelip çekip gittiğinde
iyiki tanımışım de sadece.
Adını bilmiyorum dedi adam
Kadin duymadı.

Sessiz geçen bir trenin
Yükü gibiydi omuzları...
Adam, seviyordu.
Kadın, duymuyordu.

Sonra bir gece
istasyon yerine koydu yüreğini adam
Bütün biletleri bedavaydi.
Öyle davetkardı ki şah damarı
Bir kere daha haykırdı,

Kadın duymadı...
Kadın adamı çok seviyordu...
Yemyeşil ovalarını verdi adama
Yaşam fışkıran.
Beni seviyor musun?
Evet, dedi adam...
Güneşini, ayını verdi kadın
Yıldızları taktı bir bir adamın omuzlarına...
Beni seviyor musun?
Tabii, dedi adam...
Kadın çağladı
Gürül gürül akan pınarını verdi adama.
Beni seviyor musun?
Elbette, dedi adam...
Kadın bağlandı
Yaşam ipini adama verdi,
Bir oldular tek oldular adamla.
Beni seviyor musun?
Biliyorsun, dedi adam...
Kadın dağlarını verdi adama
Tırmandılar doruklara.
Beni seviyor musun?
Aşağılara baktı adam zirveden
Başkalarını gördü
Sustu adam...
Ağladı kadın...
Gözyaşını verdi adama
Almadı adam...
Kadın onurunu verdi adama
Şaşırdı adam...
Sordu yine usulca kadın
Beni mi seviyorsun?
Onu da seviyorum seni de, dedi adam...
Sustu kadın, sustu
Verecek bir şeyi kalmadığında...
Senin yüreğine ihtiyacım var, dedi adam
Başkasını sevebilmek için...
Çıkarıp yüreğini verdi kadın.
Korktu adam...
Beni sevmiyor musun, dedi adam.
Sesi yoktu kadının söyleyemezdi.
Gözleri yoktu kadının ağlayamazdı.
Kalbi yoktu kadının sevemezdi.
Onuru yoktu kadının yaşayamazdı...
Sonra sen kendi yolunu çizdin...
Benim ilkokulda resmim zayıftı, pek bir şey çizemedim.
Bir işe girdim, ikisi ciddi beş kadını sevdim...
Beşiktaş’ta bir eve taşındım ve sigarayı bıraktım.
Bulaşık makinem var.
Alttan iki dersim var.
Bir kitap projem var.
Ve sen yoksun...
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…
ahmet arif
Kırdığın kadehte kalan ömrümden,
Ağlarsın içtiğin yılları bilsen.
Hicrinle sararıp solan ömrümden,
Ağlarsın biçtiğin dalları bilsen.Sefiller gücünü bende sınadı,
Kimi kaçık dedi, kimi bunadı;
Berdûş eleştirdi, sarhoş kınadı,
Ağlarsın düştüğüm dilleri bilsen.Ar ettim sakladım uğraşlarımı,
Haberdâr etmedim sırdaşlarımı.
Gizlemek isterken gözyaşlarımı,
Ağlarsın seçtiğim yolları bilsen.Felsefe böyledir dîvânelerde,
Teselli aranır bahanelerde,
Bir kadeh mey için meyhânelerde,
Ağlarsın döktüğüm dilleri bilsen.Ateşe su dedim göz göre göre,
Aklım zavallıydı duyguma göre,
Bahtına şükretti Mecnûn bin kere,
Ağlarsın düştüğüm çölleri bilsen.

Cemal safi.
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
ilk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?

Can Yücel
Yalnızlığımız bizim, gecenin dibi
Hangi dileği tutsak, en yıldızsızı göğün...
Kimi sevsek başkasında gözü.
Ve ölüme dönük umutlarımız...

Bu güneşi gören kır çiçeği
Alnımızda tomurcuklanan mavisi yazgımızın...
Yüz vursak diyorum hani
Karartsak gözümüzü sevdaya
Bütün aşklar o vakit ölü evi...
Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...

Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...

Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.

içim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... 
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık.

/ahmed arif.
sokul yanıma ,
cığlıklar dolarken kentin sokaklarına
yirmidört ayar yankılar düşer dağlardan .
üşürüm kar giyinmiş ağaçlar gibi
sımsıkı tut ellerimi ki ,
bir kır çiçeği korkusuzluğuna ulaşayım .

peşimde kanıma susamış canavarlar var , gecenin sabaha yakın
olan kısmında
çalı ol . yapraklarının arasına al beni , dikenlerin batmasın ama .

çocuklar kadar berrak pınarlar olsun avuçlarında , bir yudum içtiğimde
ay kanatlarını tak gözlerime gözlerinle
yak beni yüreğindeki ateşle .
Buruşuk ceketimi çekiştiriyor elleri annemin
Uçurumlar arasında burgaçlanan rüzgar
Kirpiklerimi yakıyor- diyor ki, ağlama
Az uzakta deniz, zeytinlikler uçsuz bucaksız
Annemin elleri tuz kokuyor, fesleğen, sabun
Kokular merdiveni doğurmuş beni
Durup durup tökezliyorum- diyor ki, düşme
Büyümüşüm, üzümüm şaraba dönüşmüş gibi
Kendimi içiyorum kan ve ter- diyor ki, içme...

/Ahmet erhan.
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla..
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla.. Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla..
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla.. Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla..
Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla.. Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla..
Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla. Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
Öldür bendeki beni..
Sonra dirilt kendinle! Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle..
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle..
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle..
Ama her defasında geri döndüm SENiNLE.. Hangi düğüm çözülür.. Nazla.. Sitemle.. Kinle..
Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle.. Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
Bazen kızkardeşimsin.. Bazen öpöz annemsin..
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin..
Eksilmeyen çilemsin..
Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin..
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin.. Çâresizim.. Çâremsin..
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin...

Yavuz bülent bakiler.